GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:105
Tarih:18.07.2024

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA MESUT DOĞAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Malumunuz, temmuz ayı içerisindeyiz, havalar da çok sıcak, hararet yüksek, tabiri caizse, tüm millet olarak yanıyoruz. Böyle bir ay içerisinde iktidar partisi tarafından da Meclis âdeta paket yağmuruna tutuldu ama bu paketler, maalesef, insanlarımızı rahatlatacak, insanlarımızı serinletecek cinsten değil; tabiri caizse, her biri âdeta ateş yağmuru gibi, harareti yükseltecek, sıkıntıyı yükseltecek, sorunları yükseltecek cinsten. Bunu neden söylüyorum? Özellikle son yıllarda Meclisin gündemine gelen paketlerin hepsine baktığımızda ortak özellikleri var, ortak özelliğin merkezi de gelen paketler milletimizin sorunlarını kökten çözmeye yönelik değil, sadece anı kurtarmaya, günü kurtarmaya yönelik çünkü -üzülerek söylüyorum- iktidarın bu paketlerden amacı, maksadı sorunları kökten çözmek değil, bu sorunlardan beslenerek sadece iktidarının devamını temin etmek.

Değerli arkadaşlar, gerçekten, tarihimizin en tehlikeli, en kritik bir ekonomik krizini hep beraber yaşıyoruz. İnsanlarımız tedirgin, emeklilerimiz tedirgin, işçimiz, çiftçimiz tedirgin, yarına dair endişeyle bakıyorlar. Böylesine endişeleri zirvede yaşadığımız bir dönemde iktidar partisi bu soruna çözüm niyetiyle bir adımda bulundu "tasarruf paketi" olarak adlandırılan bir paketi önümüze getirdi ama ben pakete baktığımda mutlaka bir pakette olması gereken 2 tane olmazsa olmazı göremiyorum: Nedir bu göremediklerim? Birincisi, pakette samimiyet göremiyorum çünkü pakete baktığımız zaman, iktidar, sorunu çözmeye yönelik değil sorunu yönetmeye yönelik bir niyet taşıdığını gösteriyor. Tabiri caizse millete "Bakın, biz bu sorunu görüyoruz ve bu sorunun farkındayız ve bu sorun karşılığında biz de elimizi taşın altına koyduk." gibi bir niyet taşıdığını gösteriyor çünkü aynı paket içerisinde biz şunu çok net olarak görüyoruz: Saray da iktidar da israftan tasarruf etmiyor fakat zaten sıkıntı içerisinde olan milletin ihtiyaçlarından kesinti yapıyor ve bunu hep beraber yaşamış olacağız.

İkinci olarak ise bu pakette ben, AK PARTİ iktidarının sorunun ne kadar büyük olduğunu gördüğüne dair işaret göremiyorum. Bunu neden söylüyorum? Şimdi, önümüze gelen bu paket sıfır hatayla yüzde yüz uygulanmış ve başarıya ulaşmış olsa kasamızda ne kadarlık bir tasarruf miktarı oluşmuş olacak? 100 milyar. 100 milyar dediğiniz nedir? Üç yılda 100 milyar olacak, bir yılda "33 milyar" demektir. Peki, o "33 milyar" ne demek? Lütfen, arkadaşlar, dikkat edin. 2024 yılında on günlük faize verdiğimiz para demektir. Yetmedi, aslında Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir günlük gideri demektir. Bunları niye söylüyorum? Şunu kabul etmek gerekir ki iktidar partisi ekonomideki yanlış tercihleri sonucunda emek sömüren, alın teri sömüren bir canavar oluşturmuş oldu ve bu canavarın ne kadar büyük ve vahim bir canavar olduğunu mutlaka ama mutlaka görmek mecburiyetindeyiz.

Bu canavarın özelliklerini net göresiniz diye sadece 2 tane örnek vermek isterim. Birincisi şu: Bugünkü sistem 1 milyona aylık 40 bin TL faiz verirken kırk yıl emek veren insana aylık sadece 12.500 TL'yi reva görüyor. Sizce de bunda bir tuhaflık yok mu? Sizce de bunda bir adaletsizlik yok mu, haksızlık yok mu? Böyle bir şey olabilir mi? Sadece 1 milyona 40 bin lira faiz veren bir sistem otuz-kırk yıl boyunca kamuda hizmet vermiş emekliye 12.500 lirayı reva görüyor.

Daha başka bir şey söyleyeyim. İnsanımız "Ben paramı bankaya yatırmak istemiyorum, yatırım yapmak istiyorum." dediğinde, 3 milyon liraya bir ev alıp o aldığı evi 20-25 bin liraya kiraya verirken, hâlbuki bankaya verdiğinde 120 bin TL alacağını görüyor ki bu da onun yatırım yapmasının önüne en büyük engel olarak çıkıyor.

Başka bir örnek daha vereyim, vereceğim örneğe lütfen dikkat edin: X ülkede Y firması bir araba üretiyor ve bu arabayı 1 milyon TL'ye satıyor. 1 milyonun içerisinde 4 tane kalem var: Bir, maliyet; iki, firmanın kârı, üretici firmanın kârı; üç, devletin payı; dört, bayinin payı. Bu 1 milyon liraya satılan araç sayesinde ülke güçlü bir ülke oluyor; firma, marka bir firma oluyor, bayiler de kazanmış oluyor. Enteresan olan ne biliyor musunuz? O 1 milyonluk araç Türkiye'ye geliyor, Türkiye Cumhuriyeti devleti hiç alın teri dökmeden, kemiksiz 1 milyon TL vergi alıyor ama bizim ülke ekonomik olarak batıyor; bunda siz bir tuhaflık görmüyor musunuz? Böyle bir şey olabilir mi? Net 1 milyon TL alan devlet ekonomik kriz geçirip tasarruf paketi açıklamak zorunda kalırken, 1 milyondan aldığı payla A, B, C ülkeleri dünyanın en güçlü ülkeleri oluyorlar. Öyleyse ekonomiyi yönetme mantığınızda bir sıkıntı var, bir sorun var.

Bu mantıksızlığa dikkat etmek için çok basit bir örnek vermek isterim: Bir ülke limon sahibiyse limon satarsa karnını doyurur ama limonu limonataya çevirerek satarsa zengin bir ülke olur ama limonu limonataya çevirdikten sonra limonatayı çeşitli bahanelerle israf eder, dökerse batar. Bunu niye söylüyorum: Siz bu ülkenin en değerli hazinesi olan gençleri vasıflı bir hâle getirmek için milyonlarca para harcıyorsunuz ve milyonlarca yatırım sonrasında gençlerimiz öğretmen oluyor, avukat oluyor, mühendis oluyor, doktor oluyor ama onların bu ülkeden kaçmasından hiç rahatsız olmuyorsunuz. Bu ülkenin teminatı olan vasıflı gençlerin ülkeden kaçmasına engel olmamaktan daha büyük israf mı olur?

Söylenecek çok şey var ama işin özü şu: Bu ülkeyi yirmi iki yıldır kesintisiz yöneten bir iktidar döneminde tasarruf paketi Meclise geliyor ise aslında bu "Biz Türkiye'yi yönetemedik, ekonomiyi batırdık, hazineyi bitirdik." itirafıdır ama bunun Türkiye gibi ekonomiyi olumlu etkileyen, olumlu tetikleyen muhteşem bir ülkede yaşanıyor olması gerçekten çok büyük bir acı. Teorik olarak söylüyorum, inanın, Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırları içerisinde "devlet" diye bir şey olmazsa o sınırlar içerisinde değil 85 milyon insan, 385 milyon insan yaşamış olsa vallahi aç kalmaz, vallahi fakirleşmez. Ama biz, böylesine bir ülkede şimdi ekonomik krizi konuşuyoruz, ekonomik sorun konuşuyoruz, ekonomik sıkıntı konuşuyoruz ve bunu da bizim kabul etmemiz mümkün olmaz.

Son olarak, popülizm olsun diye söylemiyorum, geçmişte ispatladık Allah'ın izniyle yine ispatlayacağız; göreceksiniz, Allah nasip edecek, Saadet Partisi mutlaka ama mutlaka iktidara gelecek ve iktidara geldiğinde, herkesin ürettiği kadar tüketme hakkına sahip olduğu, üretme gücünü kendinde bulamayanların tüketme hakkının devlet tarafından teminat altına alındığı adil bir sistem kurulacak ve bu sistem kurulduktan sonra ne olacak biliyor musunuz arkadaşlar? Bizim insanlarımız köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir dolaşıp iş aramayacaklar. Ya ne olacak?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

MESUT DOĞAN (Devamla) - İnsanlarımız köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir dolaşıp yardım edecek, zekât verecek, bağış verecek insanlar arayacaklar ve bunu hep beraber inşallah yaşamış olacağız diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)