GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Zonguldak'ın Kilimli ilçesinde ruhsatsız işletilen bir maden ocağında meydana gelen göçükte hayatını kaybeden Satılmış Çamlı'ya ve bölgede ruhsatsız çok sayıda maden ocağı olduğuna, İsrail'in acımasız Gazze saldırılarının devam ettiğine, Finlandiya ve İsveç'in üyeliğine hemen onay veren Türkiye'nin beklentilerinin ve taleplerinin NATO'da karşılık bulmayışına, engelli oranı yüzde 90'ın üzerinde olan vatandaşa devletin vereceği maaşla ilgili yapılan düzenlemeye, Türkiye'nin kısa vadeli borç stokunun mayıs ayında rekor kırdığına, açıklanan en düşük emekli maaşına, Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ne ve bu kanun teklifinin bu hâliyle Meclisten geçmesine asla müsaade etmeyeceklerine ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:105
Tarih:18.07.2024

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Zonguldak Kilimli ilçesinde ruhsatsız işletilen bir maden ocağında geçtiğimiz gün bir göçük meydana geldi ve maalesef 1 işçimiz hayatını kaybetti. Hayatını kaybeden Satılmış Çamlı'ya Allah'tan rahmet, ailesine ve Türkiye'ye başsağlığı diliyorum.

Değerli arkadaşlar, daha geçen gün bu Mecliste 2 gencin elektrik kaçağından hayatlarını kaybettiklerini konuştuk ve bu konuyu araştıralım dedik. Her zaman olduğu gibi bu talebimiz de reddedildi. Bakın, bir ilçede ruhsatsız çalışan bir maden ocağından bahsediyoruz. Bu ocağın sahibi kim? Ne zaman açıldı? Kaç kişi çalışıyordu? Buradan ne çıkartılıyordu, nereye satılıyordu? Bir dizi ihanet, aymazlık, beceriksizlik, çapsızlık ve ihmal. Allah aşkına bu maden ocağı nasıl ruhsatsız açılır ve bu kadar iş yapabilir? Aldığımız bilgiler bölgede buna benzer çok sayıda ruhsatsız maden ocağının olduğu, bir kısmının kapatıldığı, bir kısmının ise faaliyetlerine hâlâ devam ettiği şeklinde. Bu konuda tüm yetkili ve sorumluları görevini hakkıyla ve layıkıyla yapmaya davet ediyoruz.

Değerli arkadaşlar, İsrail'in acımasız Gazze saldırıları devam ediyor. İki yüz seksen beş gündür süren soykırım iyice çığırından çıktı. İsrail dün bir mülteci kampında bir camiyi hedef aldı ve maalesef bu saldırıda 57 kişi hayatını kaybetti. Sonrasında askerlerin düzenlediği baskında Down sendromlu bir Filistinli, köpekler tarafından parçalanarak ölüme terk edildi. Dünyanın gözünün önünde yaşanan bu barbarlık, bu vahşet, bu soykırım artık durmalıdır. Bu vahşetin mimarlarını ve destekleyenlerini şiddetle ve nefretle kınıyorum. Tabii, şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Sayın Erdoğan geçtiğimiz günlerde NATO toplantısı için Washington'a gitti. Gitmeden önce yaptığı basın toplantısında Gazze'de yaşanan insanlık dramını ve soykırımı NATO'nun gündemine taşıyacağını ifade etti. Ancak sonuç bildirgesine baktığımızda ne yazık ki buna dair tek bir cümle göremedik. NATO'nun en büyük müttefiklerinden biri olan Türkiye'nin bu konuda sözünün karşılığının olmadığını görmek bizleri fazlasıyla üzmüştür.

Öte yandan, yeri gelmişken, yine aynı sonuç bildirgesinde Türkiye'nin güney sınırındaki en büyük tehditlerden biri olan PYD/YPG terör yapılanmasına dair herhangi bir ifadenin bulunmayışı da son derece düşündürücüdür. Finlandiya ve İsveç'in üyeliğine hemen onay veren Türkiye'nin beklenti ve taleplerinin NATO'da karşılık bulmayışı İYİ Parti olarak bizleri ciddi manada rahatsız etmiştir.

Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz günlerde ağır engelli vatandaşlarımıza yani engel oranı yüzde 90'ın üzerinde olan vatandaşlarımıza devletin vereceği maaşla ilgili bir düzenleme yapıldı. Buna göre yüzde 90'ın üzerinde engel olan yani gündelik ihtiyaçlarını karşılama imkânı dahi olmayan vatandaşlarımıza iktidar 9.077 lira maaş verecek fakat buna da bir şart getirdi; eve giren gelirin kişi sayısına bölündükten sonra kişi başına düşen miktar asgari ücretin üçte 2'sinin altında olmalı yani kişi başı bir haneye 11.333 lira girmeli. Öncelikle, şunu ifade edeyim: Bu kadar yüksek oranda engelli bir vatandaşımızın maaşının diğer aile fertlerinin gelirine endekslenmesi asla ve asla kabul edilemez. Şöyle düşünelim: Karı koca çalışan bir ailenin yüzde 90 engelli bir çocuğu var, eşlerin ikisi de asgari ücretten maaş alıyor yani eve toplam 34 bin lira aylık gelir giriyor. İktidar diyor ki: "İşte, ben ancak bu şartlarda evdeki yüzde 90 engelli çocuğa 9.077 lira para veririm, anne-baba çalışmaya devam etsin." Peki, bu çocuğa kim, evde nasıl bakacak? Böyle bir sosyal devlet anlayışı olur mu? Bu çocuğun günlük ihtiyaçlarının, bakım, sağlık, eğitim masraflarının ne olacağı konusunda iktidarın herhangi bir bilgisi var mı? Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Sayın Özdemir'in bir zamanlar milletvekili olduğu -sanıyorum Hristiyan Demokratlardandı kendisi- Belçika'daki rakamlara şöyle bir göz attım: Belçika'da yüzde 90 engelli bir kişiye aylık 1.450 euro maaş veriliyor yani 52.500 lira, ek olarak da bir bakıcı tahsis ediliyor. Ayrıca, tüm sağlık, bakım, eğitim giderleri de yine devlet tarafından karşılanıyor. Şimdi, burada oturup düşünmek lazım; kim kimi kıskanıyor?

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin kısa vadeli borç stoku mayıs ayında rekor kırarak 235,3 milyar dolara ulaştı, yıllık artış yani geçen seneden bu seneye 28 milyar dolar. Yirmi iki yıllık AK PARTİ iktidarı döneminde 140 milyar dolar borç 500 milyar dolar borcu geçmiş. Varlık Fonu marifetiyle ne var ne yoksa satılmış, 70 milyar dolar olduğunu tahmin ediyoruz ama denetleme şansımız yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yer altında, yer üstünde ne var ne yoksa satılmış, ne kadara gitti onları da bilmiyoruz. Dünya kadar vergi toplanmış, gelecek garantili projelerle çocuklarımızın istikbali ipotek altına alınmış ve hâlâ Türkiye'de ağır bir ekonomik kriz, akıl almaz bir enflasyon ve yokluk söz konusu.

En düşük emekli maaşı açıklandı. Artık emeklilerimiz 10 bin lira değil, 12.500 lira alacak. Açlık sınırının 20 bin, yoksulluk sınırının 60 bin lira olduğu bir ülkede emekliler 12.500 lira alacaklar. Bunun bütçeye 33 milyar lira yani 1 milyar dolar maliyet getireceğini ifade etti AK PARTİ'nin Grup Başkanı. Bakın, sadece kur korumalı mevduatın bu ülkeye maliyeti 45 milyar dolar yani 3 milyon 600 bin emeklinin bütçeye getireceği maliyetin tam 45 katı yani üç beş zenginin cebine devletin kasasından boca edilen para 3 milyon 600 bin emekliye reva görülen...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - ...maaş artışının tam 45 katı; bu aslında tam da bir Türkiye fotoğrafı ve yirmi iki yıllık AK PARTİ iktidarının bir sonucu.

Değerli arkadaşlar, Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Komisyonda görüşülmeye başlandı. Tabii, beraberinde birçok tartışmayı da getirdi. Önce şuna karar verelim: Ortada bir sorun var mı, yok mu? Yani sokak hayvanlarının bugün topluma getirdiği bir tehdit, bir risk var mı, yok mu? Evet, var. Peki, sorunun kaynağı ne? Sorunun kaynağı yirmi iki yıldır iktidarda olan AK PARTİ'nin beceriksizliği, öngörüsüzlüğü, aymazlığı ya da vizyonsuzluğu. Bugün bu mesele Türkiye'yi maalesef önemli bir problemle karşı karşıya bırakmış, toplumu da her konuda olduğu gibi kamplara ayırmıştır. Şimdi, iktidar diyor ki: "Ne yapalım, sorun bu hâle geldi, öldürelim, kurtulalım." Biz de diyoruz ki: Önce sorunun kaynağını tespit edelim, modern, medeni, insani ve vicdani çözümler bulalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitireceğim Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Yasa teklifinde bizim onaylamadığımız, doğru bulmadığımız birçok madde var ve şüphesiz bilimsel, gerçekçi ve vicdani çözümlerimiz de var ama bu çözümlerimiz arasında "Öldür, kurtul." yok. İktidar mensubu arkadaşlarımız diyor ki: "Biz yorulduk, kanunu haftaya getirelim, siz de onaylayıverin." Hayır, biz onay makamı değil milletin bize verdiği sorumluluğu hakkıyla ve layıkıyla yerine getirecek vekâlet makamındayız ve milletin vekiliyiz. Eğer söz konusu kanun "Öldürelim, bitirelim." anlayışıyla gelecek olursa biz buna insan hakları adına, hayvan hakları adına yüce Meclisin çatısı altında olabilecek en güçlü şekliyle tepkimizi ortaya koyacağız, bunun şimdiden bilinmesini arzu ediyoruz. Deniyor ki: "Kuduz riski taşıyan hayvanları ötanazi yapacağız." Bir kere şunu açıkça ortaya koyalım yani "ötanazi" derken hayvanların öldürülmesinden bahsediyorsunuz. Peki, siz kuduz riskini nasıl tespit edeceksiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Son kez rica ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Evet, 9'uncu dakikadayız.

Buyurun.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bakınız, siz, bir kuduz hastasını Suriye'den Türkiye'ye getirip, karantinaya alıp sonra da orada tutmayı becerememiş bir yönetim anlayışına sahipsiniz. Geçtiğimiz aylarda böyle bir Suriyeli karantinadan kaçtı ve ortalığa kuduz virüsü açtı. Sorduk Sağlık Bakanına: "Niye böyle oldu? Neden beceremediniz Suriye'den getirdiğiniz kuduz hastasını karantinada tutmayı?" Cevap bile vermedi lütfedip de kendisi. Şimdi diyorsunuz ki: "Köpekleri veya sokak hayvanlarını öldürelim, kurtulalım." Bakın, yasanın 13'üncü maddesinde ne kadar büyük bir belirsizlik ve genişlik var ki bunun izahı mümkün değil. Mesela, diyorsunuz ki: "Yaban hayatının ve biyolojik çeşitliliğin zarara uğramasına sebebiyet vermesi hâlinde ilgili yerel yönetim tarafından sahipsiz hayvanlara ötanazi yapılabilir." Peki, bunun kararını kim verecek, hangi otorite, hangi bilimsel veriye göre? Bir kere, tüm bunların olduğu bir yasayı oldubittiye getirerek Meclisten geçirmenize asla müsaade etmeyeceğiz, oldubittiye getirerek Meclisten geçirilmesine izin vermeyeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bir paragrafım kaldı, bitiyorum; çok özür dilerim.

BAŞKAN - Buyurun.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Özür diliyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Estağfurullah

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Evet, ortada bir sorun var, biz buna çözüm ortağı oluruz ama bu çözümün bilimsel, insani, vicdani ve ahlaki olması kaydıyla, öldürerek değil.

Çok teşekkür ederim.