GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:104
Tarih:17.07.2024

OSMAN CENGİZ ÇANDAR (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce bir sitemde bulunarak başlamama izin verin lütfen. Daha önceki bir oturumda AK PARTİ ve HÜDA PAR'lı milletvekillerine bir davette bulundum, bir öneriyi desteklemeleri için. Diyarbakır'da son zamanlarda meydana gelen ortak yaşam alanlarındaki saldırılara ilişkin bir Meclis araştırması açılmasına destek vermelerini rica ettim, karşı çıktınız. Meclisin bir Meclis araştırması yapmasına niye karşı çıktınız? Bu Meclis, illa 15 Temmuzda olduğu gibi zorbalıkla görevini yapmaktan menedilmiyor. Siz -iktidar partisi grubuna söylüyorum- bu Meclisin en temel işlevi olan denetim görevi yapmasını engelliyorsunuz.

Bakın, hesap ortada: Türkiye Büyük Millet Meclisi salı, çarşamba ve perşembe günleri toplanıyor. Günde ortalama 4 araştırma önergesi veriliyor, bu da haftada 12 yapar, ayda 48 önerge, yaklaşık 50 önerge diyelim. 1 Ekimden yani yeni yasama yılına başladığımızdan bu yana yaklaşık 450 önerge verilmiş durumda ve bunlardan hiçbiri kabul edilmedi. Yani bu 450 önerge içinde bir tane önerge yok mu kabule değer, üzerine Meclis araştırması yapılsın? Bir tanesini hatırlıyorum, en masum olanlarından biri -hadi muhalefet veriyor diye kabul etmiyorsunuz- Kahramanmaraş'taki ve Hatay'daki depremde kaybolan, haklarında bilgi edinilemeyen çocukların araştırılması; o da reddedildi. Niye reddedildi bir türlü anlamış değilim. Ne zararı var bu önerilerin? Sizin iktidar şansınıza, imkânlarınıza ne zararı var onu anlayabilmiş değilim. Meclise denetim görevi yaptırmıyorsunuz ama kendi getirdiğiniz teklifleri zorbalıkla geçirmeye kalkıyorsunuz. Şu anda Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda kıyamet kopuyor, Meclisin çevresindeki parklarda güvenlik kuvvetleri ile insanlar birbirine giriyor. Şunu söyleyeyim: Hayvanları Koruma Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi bir tür itlaf ve katliam teklifi hâlini almış durumda ve bunu geçirmek için insanlara saldırıyorsunuz. Şunu söyleyeyim: Tüm toplumsal muhalefete rağmen bu kanlı yasa teklifi bu Meclis için bir utanç belgesi olacaktır ve bunu asla kabul etmeyeceğiz; bunu bilesiniz. Şimdi getirdiğiniz ve tartıştığımız kanun teklifini kabul etmemiz de mümkün değildir.

Evet, görüşülmekte olan kanun teklifinin üniversitelere akademik kadrolar ihdas edilmesini düzenleyen 4'üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Özetle, Hükûmet kanunla yapılması gereken işleri kararnameyle yapıyor ve Anayasa Mahkemesi de iptal ediyor. Az önce bu ülkenin yetiştirdiği en değerli anayasa hukukçularından birisi olan Sayın Serap Yazıcı gayet ayrıntılı bir şekilde bunun ne olduğunu, ne olmadığını, ne olması gerektiğini açıkladı ama bir kez daha teyiden söyleyeyim onun sözleri üzerine: Bu madde, Anayasa Mahkemesinin 2 ayrı iptal kararı üzerine sunulmuş bir teklif maddesi. Anayasa Mahkemesi 2 kere iptal ediyor, tekrar bu maddeyi buraya getiriyorsunuz. Komisyon tutanaklarını incelerken bu madde üzerine görüşmelerde dikkatimi cezbeden bir diyaloğa denk geldim. Mealen aktarıyorum diyaloğu; Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Sayın Rahmi Aşkın Türeli YÖK Genel Sekreterine soruyor bu diyalogda, diyor ki: "Bu teklifteki bahsi geçen kadrolar hâlihazırda kullanılıyor mu, yoksa yeni mi ihdas edildi?" YÖK Genel Sekreteri de şöyle cevap veriyor, diyor ki: "Sayın Milletvekilim, dolu-boş kadro değişikliklerini Cumhurbaşkanlığı yaptığı için, dolayısıyla tamamına ilişkin bir bilgim yok ama bir kısmının kullanıldığı doğrudur." Yani Sayın Cumhurbaşkanı biliyor kaç akademik kadronun kullanıldığını fakat YÖK Genel Sekreteri bilmiyor; hâl bu, manzara bu. Şimdi, akademi ne hâldedir, Türkiye'de akademik özgürlük, özgünlük ne hâle gelmiştir, bunu konuşmak gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

OSMAN CENGİZ ÇANDAR (Devamla) - Bu konuda partimdeki çok sayıda milletvekili arkadaşımız bu dönem ve geçtiğimiz yasama yılında çokça konuşma yapmıştır. Akademik özgürlüğü, üniversitelerin özerk yönetim koşullarını, öğrencilerin özgür ve eleştirel düşünme potansiyelini tamamen ortadan kaldırmak isteyen bir siyasi aklın ve yönetim anlayışının ülkeye verdiği zarar ortadadır. İşte Boğaziçi Üniversitesi; 4 Ocak 2021 yılından bu yana demokratik üniversite için, akademik özerklik ve özgürlükler için her gün kampüs meydanında akademik nöbet tutuluyor; tam bin iki yüz doksan bir gündür, yüz seksen beş haftadır, sekiz yüz yetmiş iki gündür akademisyenler kendi okullarında akademik özgürlüğün yok edilmeye çalışılmasına karşı direniyorlar. Hâl bu iken bu teklifin ne 4'üncü maddesini ne de diğer maddelerini kabul etmek mümkün değildir.

Sizi saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)