Konu: | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 104 |
Tarih: | 17.07.2024 |
SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kanun teklifinin 4'üncü maddesine ilişkin görüşlerimi açıklamadan önce geneliyle ilgili bir iki hususa işaret etmek istiyorum. Biliyorsunuz, bu kanun teklifi kamuoyuna tasarrufa ilişkin tedbirler içeren bir metin olarak takdim edildi ama benden önceki hatiplerin de isabetle işaret ettikleri gibi aslında böyle bir içerik taşımıyor. Ne yazık ki gene karşımızda bir algı yönetimi meselesi var.
Fakat en az bunun kadar önemli olan bir başka husus da şu: Gene bir torba kanun teklifiyle karşı karşıyayız. 28'inci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi bir yılı aşkın bir süredir görev yapıyor ve şu ana kadar görüştüğümüz bütün kanun teklifleri torba kanun teklifi mahiyeti taşıyor ve biz burada muhalefet grupları olarak torba kanunların hukuk devletinin "belirlilik" ve "öngörülebilirlik" ilkelerini ihlal ettiğini, bu sebeple Anayasa'ya aykırı olduğunu beyan ettik ama Parlamento çoğunluğu bundan vazgeçmiyor. Deyim yerindeyse Parlamento çoğunluğumuz torba kanun teklifleri aracılığıyla ülkenin hukuk sistemini parça parça, tedricen yok etmek konusunda bir kararlılık sergiliyor ama benim onlara çok kötü bir haberim var. Onlar bu konuda çok kararlılar fakat seçmen de bunu görüyor ve izliyor. Seçmenler de onların iktidarına aynı yöntemle parça parça tedricen son verecek, altındaki koltukları çekecek. Nitekim, 31 Martta yerel iktidarları sona erdi, müteakip seçimlerde de Cumhurbaşkanlığı ve Parlamentodaki iktidarları sona erecek. Bizden söylemesi.
Şimdi, gelelim 4'üncü maddeye. Bu madde, aslında Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişle yakından ilgili. Neden? Çünkü bu sisteme geçişle birlikte Cumhurbaşkanına kararname çıkarmak gibi çok geniş bir yetki sunuldu. Gene de Anayasa'nın 104'üncü maddesi on yedinci fıkrasında Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin sınırını çizmiş durumda. Ne var ki hukuk tanımaz yönetimimiz bu sınırlara riayet etmiyor. Dolayısıyla, çıkarılan kararnameler Anayasa Mahkemesinin önüne gidiyor ve peyderpey iptal ediliyor. İşte, şu an görüşmekte olduğumuz 4'üncü madde de bununla yakından ilgili çünkü bu maddeyle aslında evvelce Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenen bir husus, yükseköğretim kurumlarına kadro tahsisiyle ilgili bir konu, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi; bu alanın münhasıran kanuna ait bir alan olduğu ifade edildi; böylece Meclise bir süre tanındı, o süre de 29 Ağustosta doluyor. Kanunla biz şimdi bunu düzenlemeye çalışıyoruz. Elbette yükseköğretim kurumlarına kadro tahsisi çok önemli bir konu ve titizlikle düşünülmesi gereken bir konu ama Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde hiçbir konunun önemi yok, bütün yöntemler, bütün yetkiler, kurumları yok etmek amacıyla kullanılıyor. Dolayısıyla, bu sisteme geçişten beri aslında üniversiteler de yok edilmiş ve yıpratılmış durumda. Örneğin, Türkiye'nin dört bir yanına, köşe başına üniversiteler kuruldu, böylece lisans diplomaları tamamen pratikte değerini kaybetti, öğrencilere hayal satıldı, bilgi falan sunulmadı. Keza, yüksek lisans ve doktora derecelerine işaret eden diplomaların da bir önemi kalmadı. Doçentlik ünvanına gelince, onun da hiçbir önemi yok çünkü doçentlik sınavı kaldırıldı, yandaşlara bu unvanlar, doçentlik, profesörlük bol bol, cömertçe dağıtıldı. Tabii, üniversiteler üzerindeki işlemler bununla da bitmedi, Şehir Üniversitesi gibi gelecek vadeden bir üniversite kapatıldı, Boğaziçi Üniversitesi gibi Türkiye'nin göz bebeği olması gereken bir üniversite kurnazca planlarla yok edilme sürecine terk edildi.
Ben buradan bize yeni Anayasa vaadinde bulunan Parlamento çoğunluğuna seslenmek istiyorum: Gerçekten böyle bir niyetiniz varsa gelin, el birliğiyle parlamenter hükûmet sistemine geçelim ve ülkeyi şu karşı karşıya bıraktığınız hukuk enkazından kurtaralım ve bu yok ettiğiniz, çökerttiğiniz kurumları aklın ve bilimin ışığında yeniden inşa edelim ve 85 milyonu bu ızdıraptan kurtaralım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)