| Konu: | Muharrem orucuna, İnsan Hakları Derneğinin kuruluş yıl dönümüne, Suriye'den 800'ü aşkın paramiliter gücün Irak Kürdistan Federe Bölgesi'nde Türk Silahlı Kuvvetlerinin üniformasıyla operasyonlara katıldığına dair iddialara, "Esad'la görüşelim." meselesine, ekonomik krize ve ekonomik sorunların çözümünün barış siyasetiyle mümkün olacağına, Bağlar Belediyesinin kayyumu Hüseyin Beyoğlu'nun tutuklanmasına ve Hakkâri kayyumuna ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 104 |
| Tarih: | 17.07.2024 |
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi, muharrem orucu tutuluyor. Muharrem orucu, Kerbelâ'da Yezid tarafından katledilen İmam Hüseyin ve arkadaşları için tutulan bir oruç, bir yas ibadetidir. İmam Hüseyin'in şahsında bütün mazlumlara adanan bir oruçtur. On iki gün boyunca Alevi canların tuttuğu bu oruç aslında bütün mazlumların, bütün adaletsizliğe uğrayanların bir anda duygusal olarak da çok önemli bir karşı duruşudur. Evet, Alevi toplumu bu ülkede defalarca çok büyük saldırılara, haksızlıklara, adaletsizliklere maruz kaldı. Çorum'un, Maraş'ın, Sivas'ın acıları hâlâ canlılığını koruyor ama bu toplumun, Alevi canların dik duruşu her zaman için bu ülkede belki de barışın, bir arada yaşamanın en önemli güvencesi olmuştur. Ben bir kez daha muharrem orucu tutan canların orucunun ve yapılacak aşure lokmasının şimdiden Hak katında kabul olmasını diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 17 Temmuz. "17 Temmuz 1986" deyince İnsan Hakları Derneğimizin kuruluş yıl dönümü aklımıza geliyor; ben bir kez daha derneğimizi kutluyorum. 1986'dan bugüne kadar vermiş oldukları mücadele gerçekten bu ülkenin yüz akı bir mücadeledir. O günden bugüne kadar mücadeleyi sürdüregelen bütün insan hakları savunucularını, bütün dernek çalışmalarına emek veren herkes emeklerinden dolayı saygıyla kutluyorum. Bu süreçte yitirdiğimiz bütün arkadaşlarımızı da minnetle, saygıyla anıyorum.
Gerçekten İnsan Hakları Derneği, 12 Eylül karanlığından çıkarken en önemli sorumluluğu sırtlanmış, en önemli mücadeleyi Türkiye'de vermiş, her konuda, her türlü hak ihlaline karşı bu mücadelede öncü olmuştur. Başörtüsü yasağından basın özgürlüğüne, cezaevleri ihlallerinden her türlü hak ihlallerinin olduğu duruma kadar İnsan Hakları Derneğini gördük. Bugün de mülteci meselesindeki tavrıyla aslında belki de Türkiye'deki bu ırkçı anlayışa karşı çok önemli bir mücadeleyi kararlılıkla sürdürüyor. Evet, dediğim gibi, İnsan Hakları Derneği bu ülkenin yüz akıdır; iyi ki İHD var, iyi ki insan hakları savunucuları var.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi, uluslararası kamuoyunda da Türkiye'deki kamuoyunda da çok çeşitli medya mecralarında da iddialar var, önemli iddialar var. Nedir bu iddia? Suriye'den 800'ü aşkın paramiliter gücün, çetenin Irak Kürdistan Federe Bölgesi'nde Türk Silahlı Kuvvetlerinin üniformasıyla operasyonlara katıldığına dair iddialar. Bu iddiaları yetkililere soruyoruz, herhangi bir yanıt alamıyoruz. Bu iddialar ciddi iddialardır. Dolayısıyla, bu bölgedeki bu 800 paramiliter gücün, çetenin gerçekten bu operasyonlara katılıp katılmadığı, katıldıkları bu operasyonlara Türk Silahlı Kuvvetleri üniformalarıyla katılıp katılmadıkları ya da başka bir gücün üniformasını giyip giymedikleri konusunda yetkililerden bir açıklama bekliyoruz.
Tabii, bu iddialar ortaya çıkınca şu mesele önemli; neden önemli? Hem Irak Kürt Federe Bölgesi'nde hem kuzeydoğu Suriye bölgesinde yaşananlara baktığımızda aslında Türkiye'nin sürekli olarak bu bölgeye yönelik bir savaş siyasetini ısrarla sürdürmesi, dolayısıyla bu yaşadığımız sorunların en temel nedenini oluşturuyor.
Şimdi, bugün dönüp baktığımızda neredeyse komşusuz kalmış durumdayız, her gün bir komşuyla bir sorun yaşamaktayız. Bu militarist akıl sadece güneyimizde değil, tüm bölgede aslında çok ciddi bir sorun yaratıyor ama bu sorunun temel kaynağı tabii ki tartışmasız Kürt sorununun demokratik çözümünden kaçmaktır. Kürt sorununun demokratik çözümünden kaçtıkça bu sorun hem küreselleşti hem derinleşti. Dolayısıyla Türkiye bu sorunu barışçıl yollarla çözmek yerine hâlâ bir militarist akılla meseleye yaklaşmakta ve bölgeyi sürekli istikrarsızlaştırmaktadır. Bugün, hem Irak Kürt federe bölgesinde yaşananlar hem kuzeydoğu Suriye bölgesinde yaşananlar bize bunu fazlasıyla gösteriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bu bir çözüm yolu değildir. Bu yolun bizi nereye getirdiğini, aslında geriye dönüp baktığımızda tarihsel olarak da son dönem yaşadıklarımızda da çok iyi görüyoruz.
Bakın, şimdi, dönüp dolaştık nereye geldik; "Esad'la görüşelim." meselesine geldik. "Kardeşim Esad"dı sonra "katil Esad" oldu, Emevi Camisi'nde namaz kılmalardı, şimdi "Tekrardan görüşebiliriz..." Ne görüşeceksiniz? Ben biliyorum, görüşmenizin başlığı şu: "Kürt, annesini görmesin." görüşmesi. Şimdi, Kürtlerle barış üzerinden yol almak yerine Kürtlere karşı bir siyaseti örgütlemek üzerinden hareket ettiğiniz için şimdi de "Gelin, Esad'la görüşelim..." Ne yapalım? "Kürtlere rağmen, Kürtlersiz bir çözüm üretelim." Bakın, Orta Doğu'nun barışı da Türkiye'nin demokrasisi de Kürtlerle birlikte ancak mümkün olabilir. Artık, bu yolu açma zamanı gelmiştir; bu düşmanlıktan, bu savaş siyasetinden kurtulma zamanı gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim.
Bakın, bunun bedeline farklı farklı etkiler altında hep birlikte katlanıyoruz.
Ekonomik krizden bahsediliyor. İşte, Hazine ve Maliye Bakanı sürekli paket açıklıyor. Bu paketin kime, ne hayrı var, belli değil. Tasarruf paketi açıklıyor, diyor ki: "100 milyar lira tasarruf edeceğiz. İşte, şu kadar vergi toplayacağız." Ya, bütün bu rakamları alt alta yazsanız, bunu her gün, her gün hayata yeni yeni paketlerle geçirseniz bile şu savaşa harcadığınız kaynağın yüzde 1'i bile etmiyor. Bugün uluslararası kuruluşların bile açıkladığı rakam 4 trilyon dolar. Yani son 40 yılda 4 trilyon doları biz almışız, savaşa ayırmışız, silaha ayırmışız, mermiye ayırmışız. "Bir mermi kaç paradır, siz biliyor musunuz?" meselesi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Tamamlıyorum.
Dolayısıyla, sürekli soframızdan eksilen ekmek, emeklilerin durumu, emekçilerin durumu, asgari ücretlilerin durumu, engellilerin durumu yani toplumun yüzde 80'i yoksul, mağdur. Oysa bu 4 trilyon dolar bir savaş siyaseti yerine barış siyasetine harcansaydı, bugün konuştuğumuz bu ekonomik sorunların hiçbirini konuşmayacaktık ya da en azından bu kadar can yakıcı bir yerden konuşmayacaktık. Bu sorunların birçoğu çözülebilirdi ama bu ancak bir barış siyasetiyle mümkün olabilir; bir savaş siyasetiyle, bu akıl tutulmasıyla mümkün olamaz. Hâlâ aynı deneyi yapıp farklı sonuç elde etmeye yönelik bu aptalca yaklaşımdan kurtulamadığımız sürece biz bu savaş girdabında boğulmaya devam edeceğiz. Ve öyle boğuluyoruz ki Türkiye'deki bu siyasi krizi de aslında besleyen bir şeyle de karşı karşıyayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Dokuzuncu dakikadayız, buyurun.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bakın, Hüseyin Beyoğlu'nu tanıyorsunuz, değil mi? Arkadaşınız. Hüseyin Beyoğlu, Bağlar Belediyesinin aslında mazbatalı kayyımı çünkü Bağlar Belediye Başkanımız seçildi, YSK seçilmesine onay verdi 2019 yılında. Fakat sonra dediler ki: Sen KHK'lisin. E? O yüzden yerine kayyum atıyoruz ama bu kayyum vali, kaymakam olmadı, bu sefer işte 2'nci sıra oldu. Bu arkadaş bugün tutuklandı. Evet, arkadaşınız Hüseyin Beyoğlu tutuklandı. Neden, biliyor musunuz? İnanılmaz sayıda yolsuzluktan tutuklandı. İlk defa yargı, nasıl olduysa, artık herhâlde o da dayanamadı, bağımlı ve taraflı yargınız, çaresiz kaldı ve tutukladı. Durum bu kadar vahim. O yüzden Meclisi acilen göreve davet ediyoruz. Tüm kayyumlar hakkında muhakkak bir araştırma komisyonu kurulmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Son defa.
BAŞKAN - Evet, buyurun.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Buradan İçişleri Bakanlığı ve Hazine ve Maliye Bakanlığı müfettişlerini göreve davet ediyoruz: Tüm kayyumların geçmişe doğru bütün dosyaları araştırılmalıdır.
Son olarak, Hakkâri kayyumu 395 milyon lira Hakkâri'yi borçlandırmıştır, şaibelidir, bir an önce görevden alınması, orada Meclisin seçtiği belediye başkanımızın göreve getirilmesi ve o kayyum vali hakkında da soruşturma açılmasını istiyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.