GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (8/35,36,37,38,39,40) Esas No.lu Srebrenitsa soykırımının unutturulmaması, Filistin halkına yönelik benzer saldırıların ve bu türden insan hakları ihlallerinin önlenmesine yönelik tedbirlerin görüşülmesi, 11 Temmuz Srebrenitsa soykırımını anma günü ilan edilmesi, Gazze'de yaşanan insani krizin sona erdirilmesi ve kalıcı barışın sağlanarak benzer soykırımların önüne geçilmesi konularında genel görüşme açılmasına ilişkin önergelerin Görüşmesi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:102
Tarih:11.07.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, "Bosna'da uzun zamandır farklı kültürlerin halkları bir arada yaşıyordu ve etnik karışım o kadar derindi ki herhangi bir ayrıştırma ancak vahşet ve kan dökülmesiyle başarılabilecekti." der Saraybosna Blues kitabında ünlü yazar Semezdin Mehmedinoviç. Tam da Sovyetler Birliği'nin dağıldığı; sosyalizmin ölümünün, liberalizmin zaferinin sevinç naraları içinde ilan edildiği bir dönemde emperyalizmin yeni av sahası oldu Yugoslavya. Etnik milliyetçilik köpürtülerek Bosna kana boyandı.

Yugoslavya iç savaşı sırasında Birleşmiş Milletler tarafından "güvenli bölge" ilan edilen Srebrenitsa'da binlerce insan yine Birleşmiş Milletlerin ve tüm dünyanın gözü önünde Sırp milliyetçisi Çetnikler tarafından katledildi. Başta Birleşmiş Milletler NATO gücü olmak üzere uluslararası kuruluşların bu katliama sadece seyirci kalmayıp Sırplara destek verdiği, kendilerine sığınan Boşnakları zorla Sırplara teslim ettikleri artık belgelere de yansıdı. Nazilerin 6 milyon Yahudi'yi ve 500 bin Roman'ı katletmesinden beri modern Avrupa'nın orta yerinde yaşanan bu büyük soykırım bugün hâlâ açıklığa kavuşturulmuş değil. 2007 yılında Uluslararası Adalet Divanı tarafından "soykırım" olarak tanımlanmış, birinci dereceden bazı sorumlular mahkûm edilmiştir ancak tarihteki her katliam gibi asla gerçek faillerin tamamı açığa çıkartılmamıştır. Binin üzerinde cenazeye hâlen ulaşılamamıştır. Yine, çok büyük sayıda kayıplar vardır.

Srebrenitsa bölgesinde gerçekleşen vahşetin hemen ardından, 95 yazının sonunda Sırp birlikleri toplu mezarları kazarak ölüleri çıkartıp başka mezarlara naklederken ölü bedenlerin taşınması esnasında parçalanması nedeniyle çok sayıda ölünün vücutlarının parçaları farklı mezarlara dağılmıştır. Bu dehşet verici durum bugüne dek ölülerin kimliklerinin belirlenmesini neredeyse imkânsız hâle getirmiştir. Soykırımda ölen binden fazla insana dair hâlâ herhangi bir iz bulunamamıştır. Faillerin en baştan beri yaklaşımı ise inkâr ve örtbas oldu. Bugün artık ortaya çıkan mezarlara ve politik sorumlularına ilişkin hakikat, adalet, vicdan temel alınacağına milliyetçi hezeyanlarla dolu komplo teorileri dolaşıma sokuluyor.

Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi'nin Ekim 2022'de İstanbul'da gerçekleştirdiği konferansa yakınları savaşlarda, çatışmalarda, kitlesel pogromlarda katledilen Filistin, Lübnan, Irak ve Bosna Hersek'ten gelen konuşmacılar katılmıştı. O konferansa katılan, Bosna Hersek'te bireysel ve toplu mezarların açılması için mücadele yürüten antropolog Ewa Klonowski şöyle söylüyor: "1992-1995 savaşı sırasında Bosna Hersek'te binlerce insan katledildi. Sırplar başlatmıştı bu savaşı. Defnedilen Boşnaklara ulaşmak istiyordu devlet, bu ölülerin naaşlarına ulaşmak istediler. 1996'da Uluslararası Savaş Suçları Heyeti bunu değerlendirmek istedi; böylece, toplu mezarları keşfetmek amacıyla çalışmalar başladı. Toplu mezarlardan kemik çıkarma işlemlerine ben de katıldım. Öldürülüp mağaralara atılan insanlar vardı, kuyular vardı. Bu çalışma ve aramalarda bizim açımızdan en zor olanı yanmış insanları tespit etmekti. Bir mezarda 143 erkek yanmış olarak bulundu. Yaklaşık 25.500 kadın tespit edebildik. 24.300 kişinin DNA'sı ise tespit edilmeyi bekliyor, hâlen 17.600 kayıp var. Savaş biteli yirmi yedi yıl oldu, mücadelemiz devam edecek."

Ayrıca, Bosna savaşının kadınlar açısından çok başka bir tezahürü de var. Bosna savaşında sistematik tecavüz, kadınlara yönelik kitlesel bir şiddet politikası olarak devreye sokuldu. Tecavüzlerin büyük bir çoğunluğu, tecavüzü bir terör ve etnik temizlik aracı olarak kullanan Sırp ordusu ve Sırp paramiliter güçler tarafından işlendi. Savaş sırasında tecavüze uğrayan kadınların 10 bin ile 50 bin arasında olduğu zannediliyor çünkü kesin resmî rakamlar bilinmediği için sadece böyle tahmin ediliyor.

Yine, TJA'nın 13-14 Ocakta Diyarbakır'da düzenlediği Uluslararası Kadın Konferansı'nda Filipinler'den, Filistin'den, Kolombiya'dan, İran'dan, güney Kürdistan'dan kadınlar savaş koşullarında kadınlara sistematik cinsel şiddet saldırılarını kayıtlara geçirdiler ve ortak deneyimlerini, ortak acılarını, ortak yaslarını tutma konusunda ve bunu bir politik mücadele alanına akıtmak konusunda söz birliği ettiler. Srebrenitsa katliamı sırasında, soykırımı sırasında birçok kadın sistematik tecavüz sonucu hamile kaldı ve bu çocukların, tecavüz sonucu olan çocukların akıbeti meselesinde kadınlar bir kez daha hem kendi toplulukları tarafından hem de tecavüz eden Sırplar tarafından tekrar tekrar mahkemelerde şiddete maruz bırakıldılar.

Bakın, çok benzer bir durumu biz çok yeni yaşadık. Bu katliamın benzerleri, benzer soykırımlar bu coğrafyada 1988'de Halepçe'de Kürtlere, 2014'te Şengal'de IŞİD tarafından yine Ezidi Kürtlere karşı işlendi. Ezidi halkının "74'üncü ferman" olarak adlandırdığı 3 Ağustos katliamlar silsilesinde 5 bin kişi öldürüldü, 10 binin üzerinde insan kaçırıldı ve kadınlar pazarlarda esir olarak satıldı. Etnik köken ve dinî inanç, sosyolojik kategori, siyasal görüş fark etmeksizin aynı duygularla, aynı kararlılıkla, böylesi pogromlara, soykırımlara karşı çıkmadığımız sürece hiçbir sonuç alınamayacağını tarih bize defalarca gösterdi. O yüzden, tarihte bu tür katliamlara, pogromlara karşı -demin dediğim gibi- ortak tutum meselesi ancak tüm katliamların kendi temelinde ortaklığını görerek mümkün. Bunu niye söylüyorum? Ermenilere, Rumlara, Alevilere, Kürtlere yönelik soykırım, pogromlar gerçeğinde bir başka tutum, Bosna'da bir başka tutum alamazsınız; aldığınızda yeni soykırımlara yol açıyorsunuz demektir.

Bakın, tarihsel anda farklı soykırımların, farklı siyasal atmosferlerde yapılmasını konuşuyoruz; bir de öyle coğrafi alan var ki aynı mekânda mesela, 1915'te katledilenlerin toplu mezarı ve -aynı mezarda- 90'lı yıllarda kürdistan coğrafyasında katledilenlerin mezarı, toplu mezarı Nevala Kasaba buna bir semboldür.

Dolayısıyla ben sözlerimi sonlandırırken diyorum ki: Srebrenitsa soykırımının 29'uncu yıl dönümü ve katledilen binlerce kadının, binlerce insanın anısını önce saygıyla anıyorum. Sonra saygıyla anmakla kalmayıp benzer tüm soykırımlar için, pogromlar için öfkeyi, acıyı mücadeleye dönüştürme sözü vererek, ortak olarak tüm katliamların hesaplarını, soykırımın hesaplarını sormak konusunda şu anda burada DEM PARTİ adına da söz vermiş oluyorum.

Bakın, burada, bu katliamlar tarihsel olarak farklı farklı coğrafyalarda olabilir ama olmaya da devam ediyor. Bu yeni katliamların önüne geçmek, soykırımların önüne geçmek için hakikati açığa çıkarmak gerekir. Hakikat komisyonları kuruluyordu biliyorsunuz ve çözüm sürecinde benzer hakikat komisyonlarını bu coğrafyada da kuralım istemiştik. Sonunun nasıl ortaya çıktığı belli; yeni savaşlar yeni şiddetlerle. Dolayısıyla, ben diyorum ki: Gelin, tüm coğrafyadaki soykırım pogromlara ilişkin tüm hakikati ortak olarak, mücadele ederek çıkartalım ve bundan sonra ezilen halklar, kadınlar, hiçbir toplumsal kesim soykırımlara maruz bırakılmasın. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)