| Konu: | Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 101 |
| Tarih: | 10.07.2024 |
SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi'nin 3'üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Vesileyle bu sözü kullanmamızda dayanışma gösteren DEM PARTİ Grubuna teşekkür ediyorum.
Evet, önümüzde Bakanın hazırladığı, hazırlamaktan gurur duyduğu ve duyurduğu ama sonra da getirip vekillere imza attırdığı sözde bir yasa teklifi var. Ne yapıyorsunuz siz bu yasa teklifiyle? Öğretmenleri "şu öğretmen" "bu öğretmen" "o öğretmen" diye ayırıp çalışma barışını dinamitliyor, eşit işe eşit ücret ilkesini ayaklar altına alıyorsunuz. Seçim meydanlarında "Kaldıracağız! Kaldıracağız!" diye en yüksek perdeden atıp tuttuğunuz mülakatın ağababasını getirip yasa teklifi diye önümüze koyuyorsunuz. Ne yapıyorsunuz, biliyor musunuz? "Tek bir mülakat yetmez; iki yıl boyunca biz bir öğretmen adayını Akademide tutalım ki Allah muhafaza aradan yanlışlıkla bir solcu kaçar, bir demokrat öğretmen kaçar, birini atarız da gider, orada Mustafa Kemal Atatürk ilkelerini falan anlatır; ne gerek var böyle şeylere." diyorsunuz çünkü sizin derdiniz laik ve bilimsel eğitimle çünkü sizin asli derdiniz kamusal eğitimle.
Bakın, AKP iktidara geldiğinde bu ülkedeki her 100 okuldan 2'si bile değil sadece 1,8'i özel okul; sizin iktidarda olduğunuz yirmi yılda her 100 okuldan tam 10'u özel okul arkadaşlar ya! Bakın, şimdi size buradan ben bir sorsam "Buradaki milletvekillerinin kaçı ilkokulu devlet okulunda okumuştur?" desem, eminim yüzde 95'iniz el kaldıracak. Aynı soruyu şimdi şöyle sorsam "Kaçınızın çocukları ya da torunları şu anda özel okulda okumuyordur?" desem 5 kişi bile el kaldıramaz burada. Sizin yaptığınız şey tam olarak bu, siz sermayeye teslim ettiniz eğitim sistemini yirmi yılda. Bakın, okula aç giden çocuklara bir öğün yemeği, devletin okullarına bir tuvalet kâğıdını bile çok gören saray rejimi özel okullara teşvik vermeye doymadı, doyamıyor. Ya el insaf, soruyorum burada: Her şeyin özelini yaptınız, eğitimin özeli mi olur ya, okulun özeli mi olur arkadaşlar? Yoksul çocuğun zengin çocuğundan 100-0 geride başladığı bir sistemi nasıl içinize sindiriyorsunuz? Siz gece nasıl rahat uyuyorsunuz, ben hakikaten anlamakta güçlük çekiyorum bunu.
Yani söz aldığım maddeye döneceğim şimdi, Komisyon burada, Sayın Bakan tenezzül edip gelmemiş, nasıl olsa hazırladı, verdi, nasıl olsa el kaldırıp el indirip geçireceksiniz. Madem tanımlar üzerine konuşuyoruz, Komisyon not alırsa sevinirim, biz önerge veremiyoruz çünkü grubumuz yok, önerge mahiyetinde. Ben anlatayım size bu tanımlara eklerimizi: "Öğretmen adayı" ne biliyor musunuz sizin için şu an? Asgari ücretin altında maaşla farklı bir şehirde yaşamaya zorlayıp iki sene boyunca her adımını takip etmek, sonra da kaderini AKP'li bir bakanın iki dudağı arasına terk etmek suretiyle hayatını karartmayı hedeflediğiniz gencecik insanlar; öğretmen adayının tanımı bu.
Öğrenci tanımı yapalım, bu ülkenin gerçeklerini konuşalım: Çalışmaktan fırsat bulduğu zamanlarda aç açına okula gidenler, öğrenciler. "ÇEDES" adı altında yeni "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" adı altında kafası siyasal İslamcı saçmalıklarla allak bullak olsun istenenler. "MESEM" adı altında... Ya, bu MESEM var ya, takip ediyor musunuz o MESEM'i? Son bir yılda 9 çocuk öldürüldü, biliyor musunuz? Bir patronun insafında günde on iki saat, haftada yeri geliyor altı gün asgari ücretin üçte 1'ine çalıştırılıyor çocuklar ya! "Öğrenci" kim, biliyor musunuz bu ülkede? Kendinden büyük makinelerle cebelleşirken daha 14'ünde feci şekilde can veren Arda Tombul artık bu ülkede öğrencinin adı. Üstüne devrilen sunta blokların altında kalan 15 yaşındaki -daha 15 ya- Erol Can Yavuz, artık öğrencinin tanımı bu.
Bir tanım daha var burada, eksik bırakmışsınız; velilerden hiç bahsetmemişsiniz. Üç tür veli var artık bu ülkede, biliyor musunuz? Bir, parası çok olanlar var. Onlar böyle yılda 1 milyonu bastırıyor, eğitimin en kralını çocuğuna aldırıyor. Doğuştan şanslı doğanlar var ya, onlarla ilgili bir dert yok, sizin de onlarla ilgili bir derdiniz yok çünkü iddia ettiğiniz gibi ne Müslümanlar ne Türkler, sizin temsil ettiğiniz tek kesim bu. Bu ülkenin yüzde 1'i olmasına rağmen ülkemizin varlıklarının yüzde 50'sini elinde tutanlara çalışıyorsunuz. Bunun farkındasınız ve bilerek yapıyorsunuz. Bunlar yüzde 1'i.
Bir de parası az olanlar var. Kıt kanaat geçinmesine rağmen yemeyen içmeyen, tatilinden, kahvesinden ayırıp kredi çeken, borç alan, yaşamayı bırakıp çocuğu laik ve bilimsel bir eğitim alsın diye özel okullara bütün alın terini akıtanlar var bu ülkede.
Bir de üçüncü grup var arkadaşlar, bu halkın çoğunluğu var. Değil özel okulun, çocuğunun beslenmesine koyacak bir meyvenin bile hayalini kuramaz hâle getirdikleriniz var. Okulların kapısında kuyruk olanlar yani şurada bir kaliteli öğretmen kalmış, öğrencim oraya gitsin diye astronomik bağışları karşılamaya çalışanlar; tuvalet kâğıdı ücretini, deterjan parasını ben nasıl ödeyeceğim diye gece uyuyamayanlar, çocuğuna bir sırt çantası alamayanlar var, veliler var; yazın bu kanunun içine o terimi, o velileri koyun bu kanunun içine.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SALİHA SERA KADIGİL (Devamla) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
SALİHA SERA KADIGİL (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Bir de öğretmenler var, asıl bu konunun muhatabı olan öğretmenler; dünyadaki en önemli meslek olmasına rağmen tarafınızdan ne kendileri ne sendikaları asla kale alınmayan öğretmenler. Ayda üç kuruşa köle gibi hiçbir iş güvencesi olmadan çalıştırılan, yıllarca okusa da atanamayan kişiler öğretmenler; açık açık yazın bunları tanıma. Bu yasanın saraydan yola çıkıp geldiği günlerde, çok değil arkadaşlar, atanamadığı için on gün önce av tüfeğiyle kendini vuran Furkan Güneş; bu ülkede öğretmenin tanımı bu artık ya da kendi topraklarımızda Ruslar nükleer santral işletsin diye yapılan inşaatta katledilen, çocuklara İngilizce öğretemediği için inşaatta çalışıp katledilen İlyas Bul; bu ülkede öğretmenin tanımı artık bu. "Ücretli öğretmen" adı altında yılda on ay, ayda 10 bin liraya çocuk eğitmeye çalışan kimseler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SALİHA SERA KADIGİL (Devamla) - Affınıza sığınıyorum Sayın Başkanım, son kez...
BAŞKAN - Haşa...
Buyurun, tamamlayın.
SALİHA SERA KADIGİL (Devamla) - Teşekkür ederim.
Öğrenci başına 500 bin, 1 milyon haraç kesen özel okullarda ayda 20-30 bin liraya köle gibi çalıştırılan, 2014'te kaldırdığınız yasa yüzünden kamudaki komik maaşlara bile erişemeyen, buna rağmen canla başla mücadele edip tam kırk altı gündür sokaklarda nöbet tutan özel okul öğretmenleri. Her şeye rağmen çocuklarına laik ve bilimsel eğitim vermek için gece gündüz mücadele eden, üç kuruş maaşıyla sınıfındaki aç çocukları doyurmaya çalışanlardır bu ülkenin gerçek öğretmenleri.
Son olarak da bir bakan tanımı yapayım ben size ki konu yerini bulsun. Millî eğitimi bitirmeye ant içmiş, cumhuriyete ve tüm değerlerine alenen savaş açmış, tarikatlarla iş tutmaktan gurur duyan, eğitim sistemini sermayeye peşkeş çeken, sözde kendi mahallesine yaranmak için İslamcılık; özde özel okul patronlarına hizmetkârlık eden kişidir sizin Bakanınız.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. (CHP ve DEM sıralarından alkışlar)