GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:101
Tarih:10.07.2024

MUSTAFA KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi'nin 1'inci maddesiyle ilgili olarak grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Biraz önceki hatip tarafından da ifade edildiği gibi, sayın milletvekilimiz tarafından da ifade edildiği gibi 1'nci madde, kanun teklifinin amacını aslında ortaya koymaya çalışıyor. Asıl beklenen burada "Nasıl daha iyi bir öğretmen yetiştirebiliriz?" sorusunun cevabını aramak. Peki, biz bu maddede, bu getirilen kanun teklifinde "Nasıl daha iyi bir öğretmen yetiştirebiliriz?"in cevaplarını bulabiliyor muyuz? Maalesef hayır. Neden? Çünkü Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi gündeme geldiğinde söylenen en önemli şeylerin başında, karar alma süreçlerinin hızlı olacağı, bakanlıkların çok daha rahat karar alabileceği ve neticesinde de sorunlara çok daha hızlı çözüm bulunabileceğine dair değerlendirmeler vardı. Ama öyle bir noktaya geldik ki Dışişleri Bakanlığı kendi hareket alanının daraldığını iddia ederek Vakıf kurup kendi çalışmalarını yürütmeye gayret ediyor, diğer taraftan Diyanet "Diyanet Akademisi" gibi akademiler kurmak durumunda kalıyor, bir de aynı şekilde şimdi Millî Eğitim Bakanlığı "Millî Eğitim Akademisi" kurarak bir anlamda yani kendi Bakanlık durumuna, pozisyonuna paralel bir değerlendirmeyle sonuç almaya çalışıyor. Bunun, aslında, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle beraber ülkenin karşı karşıya kaldığı riskleri ne kadar artırdığını net olarak görebiliyoruz. Metinler yaklaşık aynı yani kurulan akademilerde metinler aynı ve bu metinlerin içerisinde sadece bakanlığa ait teknik değerlendirmelerin yerleri değiştiriliyor. Sonuç itibarıyla, bakanlığın yükünü artıran, Dışişlerinin yükünü artıran, Millî Eğitimin yükünü artıran ve sonucunda neye evirileceği belli olmayan bir düzleme doğru götürüyor.

Sizler de hatırlayacaksınız, büyüklerimiz, 70'li yıllarda, 60'lı yıllarda lise eğitimi alanlar derlerdi ki: "Biz üniversite eğitimi almış gibi kendimizi sayıyoruz." Hatta kimi köy okullarında o lise mezunu büyüklerimiz öğretmenlik yaparlardı. Ama şimdi, lisans eğitimi alan, eğitim fakültesinden mezun arkadaşlarımıza, gençlerimize, maalesef, "Siz o dönemki lise eğitimi kadar bile eğitime sahip değilsiniz, siz yetersizsiniz." denilerek hem onlara haksızlık yapan hem onları eğitenlere haksızlık yapan hem lisans eğitimini tamamen anlamsız hâle getiren ve sonuç itibarıyla "Sizi bir kere daha eğitime tabi tutacağız." denilerek farklı bir amaç ortaya koyuluyor; eğitim fakültelerinin tamamen içini boşaltan, anlamsızlaştıran bir noktaya götürülüyor.

Saygıdeğer milletvekilleri, şunu ifade etmek istiyorum: Bugün millî eğitimdeki en önemli problem...

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Millî Eğitim Bakanı.

MUSTAFA KAYA (Devamla) - ...sistemsizlik ve plansızlıktır. Niçin bunu söylüyorum? Yirmi iki yılda 9 Bakan değiştiyse, 9'uncu Bakan şu anda işbaşındaysa ve her gelen Bakan sınav sistemiyle, eğitim sistemiyle, müfredatla ayrı şekillerde uğraşıyor ve sonrasında gelen Bakan geçmişi reddimiras yaparak yeni bir yöntem bulmaya çalışıyorsa işte bunun adına "plansızlık" "sistemsizlik" "öngörüsüzlük" denir. Ayrıca, bir kafa karışıklığı yaşandığını da net olarak görüyoruz. Bu kafa karışıklığının giderilmesinin çok mümkün olmadığını da maalesef uygulamalarımızla görüyoruz.

Saygıdeğer milletvekilleri, dün burada, Genel Kurulda yapılan toplantıda 28 Şubat ve meslek liseleri arasındaki bağlantı dile getirildi. Soruyorum: 28 Şubat, meslek liselerinin kökünü kazımak üzere özel bir gündemle hareket etti; yirmi iki yılda meslek liselerini güçlendiren, Türkiye'nin teknik eleman ihtiyacını çözen, ara eleman problemini ortadan kaldıran hangi adımlar atıldı? Yani 28 Şubatta meslek liselerinin yaşadığı sıkıntı neyse aynı sıkıntı şimdi devam ediyor. Şimdi "8 milyon üniversite öğrencimiz var." diyerek kendimizi farklı bir noktaya taşıyoruz. Geçen gün -yani teşbihte hata olmaz- Ticaret Bakanı diyor ki: "Biz sığınmacıları, göçmenleri gönderirsek çoban bile bulamayız." İki tane ayrı tezat ve maalesef, bu tezatlar arasında biz eğitim sisteminin yolunu bulmaya çalışıyoruz.

Ayrıca, bu sistemin adı, şu anda uygulanan sistemin adı "deneme-yanılma siyaseti"dir. Biz bir şeyler deniyoruz, o deneme neticesinde sonuç alabilirsek alıyoruz, alamazsak bir dahakine onu düzeltmeye çalışıyoruz; bunlar doğru yaklaşımlar değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.

MUSTAFA KAYA (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Proje okullarını Bakanın inisiyatifine vermek, diğer okulların yöneticilerini tamamen sınav sistemiyle belirlemek doğru bir yaklaşım değil.

Ve şunu söyleyerek sözlerimi tamamlayayım: Değerli arkadaşlar, -özellikle iktidar kanadındaki arkadaşlarımıza sesleniyorum- iktidarlar geçici. Siz şu anda aldığınız kararlarla sizden sonra kim iktidara gelirse onlar için yolları temizleyen, meşru gerekçeler oluşturan anlayışla hareket ediyorsunuz. Siz adaleti, ahlakı esas alan, ehliyeti, liyakati esas alan yaklaşımla işler yapmak zorundasınız. Bir süre sonra, bugün getirdiğiniz ve bugün çok ulvi gerekçelerle açıkladığınız bu kanun teklifini siz iktidardan gittikten sonra "Nasıl ortadan kaldırırız?"ın çabası içerisine düşeceksiniz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)