| Konu: | İNSAN HAKLARI VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ BAĞLAMINDA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 91 |
| Tarih: | 11.04.2013 |
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 445 sıra sayılı İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet olarak yargıda en büyük hedefimiz, demokrasinin tam olarak uygulandığı, bireysel hak ve özgürlüklerin genişletildiği, yasalar önünde herkesin eşit olduğu, hukukun üstünlüğünün sağlandığı, tarafsız, hızlı yargılamanın yapılabildiği, yargının tam bağımsız olduğu bir Türkiye hayalidir. Bunun gerçekleştirilmesi için bugüne kadar çok önemli düzenlemeler yaptık. Daha evvel geçirdiğimiz üç ayrı yargı paketiyle yargının iş yükünün azaltılarak yargının hızlandırılması, adalet hizmetlerinin etkin ve hızlı bir şekilde yürütülmesi için önemli değişiklikleri geçirdik. Bugün yargı sistemimiz düne göre çok daha şeffaf, güvenilir, daha hızlı ve en önemlisi toplumsal barışa hizmet eden, güveni tesis eden bir görünüme kavuşmuştur.
Değerli milletvekilleri, tüm bu süreç içerisinde çıkarılan yasalara rağmen Türkiye, şu anda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince hakkında en çok ihlal kararı verilen ülke durumundadır. Bu durum, hem insan haklarına saygı konusunda özensiz olduğumuz algısına hem çok yüksek miktarlarda tazminat ödememize sebep olmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni 1954 yılında imzaladığımız ve iç hukuk tarafından benimsediğimiz de düşünüldüğünde, bu sözleşme iç hukukun bir parçası hâline gelmiş olup, 1987 yılında da bireysel başvuru hakkını kabul ettik.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 46'ncı maddesine göre "Sözleşmeci taraflar, taraf oldukları davalarda mahkemenin vermiş olduğu kararlara uymayı taahhüt eder." denilerek, bu konuda yükümlülük altında olduğumuzu da bir kez daha hatırlatmak isterim.
Değerli milletvekilleri, tasarının ikinci bölümünde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ülkemiz aleyhine vermiş olduğu kararlar göz önüne alınarak gerek 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nda gerekse 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda birçok değişiklik yapılmış olup, tasarının kabul edilmesiyle hukukun evrensel ilkeleri bakımından ve insan hakları açısından çok önemli, olumlu düzenlemeleri mevzuatımıza ve uygulamaya kazandırmış olacağız.
Tasarının 16'ncı maddesine baktığımızda, CMK'nın 108'inci maddesinin birinci fıkrasına "şüpheli veya müdafii dinlenilmek suretiyle" ibaresi eklenerek soruşturma evresinde şüphelinin tutukluluk hâlinin devam edip etmeyeceğine karar verilirken şüpheli veya müdafii dinlenilecek. Bu şekilde tarafların delil gösterebilme, aynı zamanda savunma hakkı genişletilmiş oluyor imkân tanınmasıyla beraber.
Yine, tasarının 17'nci maddesiyle CMK'nın 141'inci maddesinde, yakalanan ve tutuklanan kişiler, yakalama ve tutuklama işlemine karşı kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmazsa maddi ve manevi her türlü zararının tazminini isteyebilecekler ki bu da tazmin edilecek kişiler hakkında bir genişletme sağlamış olacak.
CMK'nın 144'üncü maddesinde yapılan değişiklikle, gözaltı ve tutukluluk süresi başka bir hükümlülüğünden indirilen kişiler, yine tazminat isteyebilecek kişiler kapsamına alınmıştır.
CMK'nın 172'nci maddesine eklenen fıkrayla, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın etkin soruşturma yapılmadan verildiğinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespiti hâlinde üç ay içinde yeniden soruşturma yapılacak.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda yapılan önemli bir düzenleme de adli yardım kapsamı genişletilmektedir. Dava veya takibe açıkça dayanaktan yoksun bulunmaması hâlinde adli yardımdan yararlanabilecek. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu konuda verilen kararlarda fakirlik belgesini yeterli bulmakta ve talep eden kişinin haklılığı kriterlerinin aranmadığı bir sistemi kabul etmektedir. Bu da önemlidir, yine savunmaya, yargıya erişim anlamında kolaylık sağlamakta.
Yine 6100 sayılı Kanun'da yapılan değişiklikle adli yardım talebinin reddine ilişkin karara itiraz hakkı getirilmekte. Bu da kararın tebliğinden itibaren bir hafta içinde itiraz edilebilecek ki bu da önemli bir düzenleme. Yine ödeme gücünde bir değişiklik olduğu takdirde bunun ispatıyla yeniden adli yardım talebinde bulunabilecek kişiler.
Değerli milletvekilleri, tüm bu düzenlemeler, insan hak ve özgürlükleri anlamında, demokrasi anlamında yargının güçlendirilmesi için önemlidir, ihlal aldığımız konuları düzeltecek, demokrasimizi, hukukumuzu ve yargımızı güçlendirecektir.
Ben, bu tasarının hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, tasarıda emeği geçen başta Hükûmetimize, bakanlarımıza ve Komisyondaki değerli milletvekili arkadaşlarımıza ve oylarıyla kabul edecek Genel Kuruldaki tüm milletvekillerime teşekkür ediyor, hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.