GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Sivil Havacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:99
Tarih:04.07.2024

İBRAHİM AKIN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 12'nci madde üzerine söz almış bulunmaktayım.

Ülkemizin her tarafında yaygın bir şekilde yaşanan yangın vakaları var; Mardin'de ve Diyarbakır'da başladı, İzmir'de, Balıkesir'de ve birçok ilimizde yaygın bir şekilde yaşanıyor. Şimdi, bunun asıl sebebini konuşmadan sonuçlarla ilgili konuştuğumuzda gerçeği görmeden düşünmeye, davranmaya, çözüm üretmeye çalışıyoruz. Yangın, büyük ölçüde, hem dünyada hem de ülkemizde yaşanmış olan iklim krizinin ve daha çok yaşanan iklim kırımının bir sonucu olarak yaşanıyor ve ülkemiz büyük ölçüde... Özellikle, Diyarbakır'da ve Mardin'de sıcaklık çok yükselmiş durumda, geçmiş yıllara oranla 9-10 derece yükselmekte ve biz ısrarla uyarmamıza rağmen, özellikle orman mühendisleri yangının çok yüksek bir şekilde gerçekleştiğini söylemesine rağmen maalesef klasik olarak tedbirler sürdürülmekte ve o tedbirler geçmiş koşullara göre yapıldığı için de başarılı olunamamakta. Sadece o bakımdan değil, aynı zamanda korkunç bir ihmalle karşı karşıya kaldığımızı da görüyoruz. Biz DEM PARTİ olarak buradan, olarak daha önceki basın toplantımızda da söylemiştik.

Şimdi havacılığı konuşuyoruz. Havacılık sisteminde, bütün savaş siyaseti sırasında her türlü teknoloji kullanılmasına rağmen maalesef havacılık üzerine yapılan araştırma geliştirme, özellikle gece görüşlü uçaklar, helikopterler olmadığından dolayı gece olduğunda yangın söndürülemiyor ve söndürülemediği için, kuraklık da çok fazla olduğu için çok hızlı bir şekilde yayılıyor ve önlenemez hâle geliyor. Biz buradan özellikle söylüyoruz: Bu teknolojinin yaşamı kurtarmak için, canlı yaşamı öldürmeden yangını söndürmek için kullanılması gerektiğini düşünüyoruz ve acilen bu konuda tedbir alınmalı. Bir kez daha söylüyoruz ki bu sorun çözülmediği sürece -ülkemizde yaşanmakta olan ve sürekli gündem olan mültecilik meselesi- önümüzdeki günlerde iklim krizinin yarattığı sonuçlara bağlı olarak, insanlarımızın bulunduğu yerde yaşayamamasına bağlı olarak bir iklim göçüyle karşı karşıya kalacağız.

Biliyorsunuz, mültecilik meselesi ülkemizde özellikle Kayseri'yle bağlantılı olarak çok yaygın bir şekilde konuşulmaya başlandı ancak mültecilik keyfî bir iş değil. İnsanlar bir yerden bir yere malını mülkünü, toprağını bırakarak turistik gezi için gitmiyorlar; savaş sebebiyle gidiyorlar, yoksulluk sebebiyle gidiyorlar ve son zamanlarda da artık iklimsel problemlere bağlı olarak yani iklim krizine bağlı olarak da göç etmek zorunda kalıyorlar ve en fazla göç sebeplerinden biri de göreceksiniz, önümüzdeki dönemde bu olacak. O nedenle, insanlara yaklaşırken, bulundukları yerlerde farklı kimliklerden, mezheplerden, ülkelerden insanlara yaklaşırken önce insan olduğunu, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi çerçevesinde yaklaşılması gerektiğini, onlara ırkçılık, milliyetçilik, ötekileştiricilik yapılmaması gerektiğini ifade etmek isteriz. Ama ayrıca da bunun bir sonuç olduğunu... Yani siz insanları savaş koşullarında eğer bulunduğu yerden göç ettirmek zorunda kalıyorsanız doğal olarak da o sonuçları görmek zorundasınız. Tabiri caizse, insanların bulundukları yerleri yakacaksınız, yıkacaksınız, bulunduğu yerleri yok edeceksiniz, sonra da onlara kötülük yapmaya kalkacaksınız; bu, hem insani değil hem de vicdani değil. Bu konularda en fazla mağdur olan insanlarımız daha çok kadınlarımız ve çocuklarımız oluyor ve Kayseri'den başlayarak yaşanan, özellikle "göçmen", "mülteci" kavramları çerçevesinde bir düşmanlık siyasetinin kasıtlı ve bilinçli olarak yapıldığını düşünüyoruz, Suriye'deki gelişmelerle orantılı olduğunu düşünüyoruz.

Bu politikalar insanların hayatlarını zehreden, aynı zamanda onların yaşamlarını sonlandıran bir sonuç geliştirmeye başlamıştır. Bu konuda iktidarın tedbir alması gerektiğini ve Suriye'de, Irak'ta, İran'da ve başka yerlerdeki konuların mutlaka demokratik, müzakereci, barış içerisinde çözüm yapılmaksızın sürdürülemeyeceğini, bu sorunların da bitmeyeceğini söylemek istiyoruz. Ayrıca, bu konunun Türkiye'nin iç siyasetine malzeme edilmesinin de doğru olmadığını düşünüyoruz çünkü sonuçta bu insanlar, tekrar ediyorum, turistik gezi için, keyfî olarak buraya gelmediler, sürdürülen uluslararası savaş siyasetinin ve bizim ülkemizin de ortak olduğu, bu rejimin de ortak olduğu savaş siyasetinin sonucu olarak geldiler ve yıllardır da bu ülkede her türlü kötülüğü gördüler. Özellikle, deniz yoluyla Avrupa'ya gitmeye çalışan milyonlarca insan hayatını kaybetti bu yollarda. O nedenle, bu meseleyi konuşurken kendi siyasi haklarımıza ve çıkarlarımıza uygun değil, birazcık, o insanların yaşamlarının devam ettirilmesinin koşullarına uygun yapalım ve gerekli tedbirleri onun için alalım diye ifade etmek istiyorum.

Bir başka şey de... Ülkemizde son zamanlarda yaşanmış olan göçmen krizinin yanı sıra gerçekten de inanılmaz bir ekonomik kriz yaşanmakta.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akın, lütfen tamamlayın.

İBRAHİM AKIN (Devamla) - Evet, arkadaşlarımız da söylediler, bu koşullarda ülkemizde açlıkla, yoksullukla mücadele etmek mümkün değil. Özellikle, Mehmet Şimşek politikası karşısında bizim acilen, tedbirli bir şekilde çözüm üretmemiz gerekiyor. Biz önümüzdeki günlerde ekmek ve adalet çerçevesinde, Türkiye'nin her ilinde, Mehmet Şimşek'in fatura etmeye çalıştığı insanlarımızla birlikte yoksullukla mücadele etmek ve aynı zamanda, bu politikaları fatura etmeye çalışanlar karşısında direnişi örgütlemek durumunda kalacağız, artık başka yolu yoktur. Sözden anlamayanlar hayatın içerisinde pratik olarak mücadeleyle umarım bunu anlarlar. Biz emekçilerle, emeklilerle, yoksullarla, tarım üreticileriyle, esnaflarla ve bütün halkımızla beraber Şimşek politikası karşısında, insanlarımızın onuruyla oyun oynayan, asgari ücreti bu ülkeye reva gören, başka ülkelerle kıyaslayan, özellikle üçüncü dünya ülkeleriyle kıyaslayan anlayışı kabul etmediğimizi buradan bir kez daha ifade etmek isterim.

Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)