Konu: | Türk Sivil Havacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 98 |
Tarih: | 03.07.2024 |
RIFAT TURUNTAY NALBANTOĞLU (İzmir) - Türk Sivil Havacılık Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 6'ncı maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken tüm heyetimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, her ne kadar teknik bir konu olarak görülse de yapmakta olduğumuz düzenlemeler... AKP Hükûmeti yine teknik düzenlemeler çerçevesiyle denetimi azaltacak, denetimi seyreltecek bir sürü hükümler ortaya koymaktadır, 6'ncı madde de bunlardan biridir. Bazı eklemeler yapılması öngörülmüştür, seyir ve telsiz ekipmanlarının denetlenmesinin daha da seyrekleştiği, idarenin kararına bırakıldığı tespit edilmiştir. Bu denetimlerin sıklaştırılması ve net bir şekilde kanuna şerh edilmesi mutlaka gerekmektedir. Madde gerekçesinde belirtilen gemi özelliklerine uygun biçimde yönetmeliğin, ticari gemilerde hangi ölçülere göre denetiminin ve denetimin süresinin çeşitlendirileceği de mutlaka netleştirilmeli, kanuna şerh edilmelidir. Sadece 6'ncı maddede değil diğer maddelerde de yine denetimin seyreltildiği, denetimin azaltıldığı konuda farklı farklı maddeler vardır.
Şimdi, değerli milletvekilleri, ülke olarak çok zor bir dönemden geçiyoruz. Ülkemizde ekonomik, siyasal, kültürel ve demografik koşullar her geçen gün bir arada barış ve huzur içinde yaşamamıza darbe vuruyor. Geçmişte yaşananlardan yeterince ders çıkaramadığımız için yürütülen kutuplaşma politikası toplumsal ve kitlesel bir tehdide doğru yöneliyor, dönüşüyor. Bunun en son örneği, geçtiğimiz gün karara bağlanan 10 Ekim Gar katliamı davası ve üzerinden otuz bir yıl geçmesine rağmen hâlâ ateşi sönmeyen Sivas katliamıdır. Hem cumhuriyet tarihimizin en büyük katliamı hem de insanlığa karşı büyük bir suç olarak tarihe kara bir leke olarak geçen 10 Ekim katliamıyla ilgili verilen kararlar adalete olan inancımızı bir kez daha sarsmıştır, vicdanlarımızı bir kez daha sızlatmıştır. Öncelikle mahkeme heyeti defalarca değiştirilmiş, delil olarak ortaya konulan bilgi ve belgeler hep göz ardı edilmiş, olayda ihmali bulunan hiçbir kamu görevlisi hakkında dava açılmamış, üstelik insanlığa karşı suç kapsamında da görülmeyerek firari katillerin zaman aşımından yararlanmasına Sivas davasında olduğu gibi kapı aralanmıştır. (CHP sıralarından alkışlar) Oysa 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 77'nci maddesi insanlığa karşı suçların ne olduğunu çok net bir şekilde açıklamıştır. Cidden merak ediyorum ve buradan soruyorum: İnsanlık suçu olarak kabul edilmesi için daha ne yapılması gerekiyordu? Tasarlayarak, planlayarak 104 kişinin öldürülmesi, yüzlerce kişinin yaralanması insanlık suçu değildir de nedir? Katliamı yapanlar, koruyup kollayanlar, adresleri bilindiği hâlde yakalanamayanlar ve yine aynı şekilde insanlık suçu olarak görülmediği için zaman aşımından yararlanmayı bekleyenler bilmelidir ki Sivas'ta, Gezi'de, Gazi'de, Reyhanlı'da, Suruç'ta ve Ankara Garı'nda yaşanan katliamların planlayıcıları, azmettiricileri, göz yumanları, koruyup kollayanları ve katilleri yani gerçek sorumluları ve suçluları açığa çıkartılıp cezalandırılmadığı sürece ne bu davalar biter ne bu yangın söner.
Onun için diyorum ki: Bir arada kardeşçe yaşamamızı hedef alanlara karşı sonuna kadar mücadele edeceğiz. Karanlığa karşı aydınlığı, zulme karşı adaleti, baskı ve zorbalığa karşı özgürlüğü savunmaya devam edeceğiz.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)