GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Sivil Havacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:98
Tarih:03.07.2024

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Sivil Havacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tabii, geçen gün ben burada ironi şeklinde bir şey ifade etmiştim, hep yapıcı muhalefet değil bazen de yapıcı iktidar olunması gerekir demiştim. Az önce bir düzeltme yaptı iktidar partisindeki arkadaşlarımız, 2'nci maddede bir itirazımız vardı ihalelerin açık artırma usulüyle yapılmasıyla ilgili, burada bir düzenleme yapılmış. Bununla ilgili, bu yapıcı iktidar anlayışından dolayı iktidar partisindeki arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum, bu yapıcı iktidar anlayışının da devamını temenni ediyorum.

Tabii ki denizcilik alanıyla ilgili de bazı konularda değişiklikler söz konusu. Denizcilik alanıyla ilgili bazı hususlara dikkat çekmek istiyorum, bazı önerilerimiz olacak. Tabii, geçen gün Türkiye Denizcilik Federasyonunu misafir ettik, bize şöyle bir rapor sundular, buradan bazı hususları paylaşacağım.

Değerli milletvekilleri, gemi insanlarına fiilî hizmet süresi zammı, yıpranma payı hakkı verilmesi ve gemi kaptanlarına hususi pasaport, yeşil pasaport verilmesi hakkıyla ilgili talepler var. Gemicilik sektörü, denizcilik sektörü gerçekten çok ağır bir iş alanı. Gemi insanları bakımından daha önce yasal bir hak olan, sosyal bir güvence olan ve 3395 sayılı Yasa çerçevesinde düzenlenen bir fiilî hizmet süresi, yıpranma hakkı söz konusuydu, bu hak, bu güvence 1 Ekim 2008 tarihli 5510 sayılı Kanun'la değiştirildi. Burada gemicilik sektöründe çalışanların bir beklentisi var ve hatta şöyle de bir itirazları var: "Aynı 2008'de kendileriyle birlikte değiştirilen basın ve gazetecilik mesleği mensuplarına bu hak sonradan veriliyor, bize de verilsin." diyorlar. Bu anlamda bir beklentileri var. Tabii ki az önce söyledim, ağır bir iş alanı, gerçekten zor koşullarda çalışıyorlar, ailelerinden uzakta kalıyorlar, aylarca evlerine dönemiyorlar, çocuklarına hasret kalıyorlar, cenazeleri oluyor, gelemiyorlar, uzun süre karaya ayak basamıyorlar, hafta tatilleri yok, yetersiz beslenmeleri söz konusu, korsan saldırıları vesaire her anlamda çok büyük olumsuzluklara maruz kalıyorlar. Değerli milletvekilleri, böylesine büyük olumsuzluklara maruz kalan bir iş alanında gemi insanlarına fiilî hizmet süresi, yıpranma hakkı verilmesi konusundaki talebi buradan iktidar partisindeki arkadaşlarımızla öneri olarak paylaşıyoruz.

Yine, bir başka talep, yeşil pasaport, hususi pasaport verilmesi konusu. Tabii, belirli şartları taşıyan devlet memurlarına ve ailelerine veriliyor. Amacı; görevi sebebiyle sıklıkla yurt dışına giden kamu görevlilerinin yurt dışına çıkış işlemlerinin kolaylaştırılması, gerekçesi işte kamu hizmetinden kaynaklanıyor. Tabii, burada Türk uzak yol gemi kaptanları şanlı Türk Bayrağı'nı uluslararası sularda bizim adımıza şerefle, onurla dalgalandırıyorlar, bazı ülkelerde ülkemiz adına fahri konsolos görevi gibi görevler ifa ediyorlar. Türk gemi kaptanları esasında görevlerini ifa ederken uyrukluk ilkesi gereğince gemilerde kamu hizmeti görevi görüyorlar diye düşünebiliriz, ülke ekonomisine de ciddi anlamda katkıları oluyor. Bu bağlamda, gemi kaptanlarına hususi pasaport verilmesi önerisini de iktidar partisindeki arkadaşlarımızla paylaşmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifiyle ilgili söyleyeceklerim bunlar, ben biraz genel konulara girmek istiyorum. Tabii ki son günlerde Kayseri'de başlayan, yurdun belli illerine yayılan, sığınmacılarla ilgili bir hassasiyet söz konusu. Biz buradan geçen gün bir sağduyu çağrısı yapmıştık, yine aynı sağduyu çağrısını yapıyoruz. Evet, sığınmacılar sorunu Türkiye'de önemli bir sorun hâline gelmiştir ve çözülmelidir de, çözüleceğine de inanıyoruz. Burada biz uzun süredir tarihî bir misyon üstleniyoruz, tarihî bir sorumluluk üstleniyoruz, ekmeğimizi paylaşıyoruz ama bu ev sahipliğinin, bu misafirliğin artık bitmesi gerektiği gerçeğine de inanıyoruz ancak tabii ki bunun belli şartları olacaktır. Burada bizim bütün siyasi partilerin, bütün sivil toplum kuruluşlarının, toplum kesimlerinin, bütün vatandaşlarımızın bu konuya hassasiyetle yaklaşmaları, kin ve nefret söylemlerinden uzak durulması gibi konulara dikkat çekmek istiyoruz, bu konu hassas bir konu. Evet, sığınmacılar, Suriyeliler ülkelerine dönecekler; bu anlamda da iktidarın Suriye'deki muhalefet gruplarını içine alacak şekilde Suriye yönetimiyle kalıcı bir çözüm için gerekli adımları atması gerektiğinin de altını çizmek istiyoruz.

Tabii, burada bu süreçler yürütülürken kuzey Suriye'de ordumuza yönelik bazı saldırılar söz konusu oldu. Bu anlamda, tabii ki bunlar bizim hassasiyetlerimizdir. Biz bu konuyu geçen gün de ifade ettik, Türk ordusunun, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye'deki varlığı, bölgedeki varlığı hem bölgenin hem de ülkemizin güvenliğini tesis etmek içindir. Bu anlamda da tarihî bir misyon üstlendiğimizin altını çizmek istiyoruz. Burada, konuşmalarımızda, bakış açılarımızda ülkemizin önemli bir gücü olan Türk ordusunu yıpratmamaya gayret göstermemiz gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Bu anlamda da daha önce bazı notlarım vardı, onları da buradan paylaşmak istiyorum.

Tabii, bin yıllardır devlet kuran büyük bir milletiz biz, asker bir milletiz. Dolayısıyla, Türk ordusu bizim göz bebeğimizdir. Metehan'dan bugüne kadar Türk ordusu vatan topraklarımızın en önemli güçlerinden biri olmuştur.

Değerli milletvekilleri, bu topraklarda nice büyük devletler yok oldu, gitti, parayı bulan Lidyalılar gitti, dünyanın ilk büyük imparatorluğu Roma İmparatorluğu bu topraklarda tutunamadı, gitti; bu topraklarda ayakta kalmayı beceren tek devlet biziz, kalmaya da devam edeceğiz. İşte, bu başarıda şanlı ordumuzun çok büyük bir katkısı vardır. Semerkant'tan, Ötüken'den cihan hâkimiyeti ülküsüyle yola çıkan, sonra yolda İslam medeniyetiyle şereflenen bu şanlı ordu ve kadim devlet aklı 1071'de Anadolu'yu bize vatan yapmıştır, 1453'te İstanbul'u fethederek bu toprakların ilelebet bizim olduğunu ispatlamış, kültürümüzü medeniyet yapmıştır, Balkanları gönül coğrafyamız yapmış, Çanakkale'de bütün dünyaya meydan okumuş, büyük bir destana imza atmış, Kurtuluş Savaşı'nda bizi Anadolu topraklarından Orta Asya içlerine göndermek isteyenlere tarihî bir ders vermiş, umudumuz olmuş, güvencemiz olmuş, teminatımız olmuştur. Yine, 1974'te yavru vatan Kıbrıs'ta yüreğimize su serpen, Suriye'de El Bab'da, Afrin'de güvenliğimizin teminatı olan ordudur bu ordu. Tarih boyunca adaletin, doğruluğun, iyiliğin ve merhametin temsilcisi olan ordudur bu ordu. Onun için Anadolu'da her bir ocakta Yahya Kemal'in şu dizeleri yankılanır değerli milletvekilleri: "Şu kopan fırtına Türk ordusudur Ya Rabb'i/Senin uğrunda ölen ordu budur Ya Rabb'i/Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın/Galip et çünkü bu son ordusudur İslam'ın." Evet, bizim Türk ordusuna bakış açımız budur. Türk ordusunu bu anlamda siyasetüstü bir konu olarak koruyup kollamak da hepimizin görevidir diye düşünüyorum.

Tabii, kuzey Suriye'deki yaşanan olaylardan buraya geldik. Orada sabrımızı zorlayan gösterileri hep beraber hassasiyetle takip ettik. Az önce de ifade ettim, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kuzey Suriye'deki varlığı hem bölgenin hem de Türkiye'nin güvenliği içindir. Bu anlamda, hâl böyleyken, bölge halkına hizmet eden kamu kurumlarına karşı saldırılar olması, bölgede zorbalık yapılması ve bayrağımıza karşı saygısızlıklar yapılması ahde vefa ilkesiyle bağdaşmaz; bu, bizim kabul edeceğimiz bir tutum da olmaz değerli milletvekilleri, bunu da özellikle paylaşmak istiyorum.

Son olarak da "Suriye'nin kuzeyi" demişken, Suriye'nin kuzeyinde yapılması planlanan -şimdilik ertelendi- sözde seçimleri de yakından takip ediyoruz, etmek zorundayız. Burada açık söylüyorum: PYD terör örgütünün gölgesinde yapılacak bir planlama bizim için millî bir güvenlik sorundur. Bu anlamda, meselenin Suriye'nin toprak, egemenlik bütünlüğü boyutu da vardır. Bir seçim söz konusu olacaksa bütün Suriyelilerin bölgeye döndükten sonra olması gerekir diye düşünüyoruz; bu da meşruiyet sınırıdır. Kaldı ki terör örgütleri gölgesinde yapılacak seçimler bizim için asla meşru değildir. Gözümüz bu anlamda kuzey Suriye'de olmak zorundadır. Burada "seçim" adı altında yapılacak bir oldubittiye, bölgenin huzurunu bozacak bir adıma, sınırlarımızın güvenliğini bozacak bir tehdide de asla fırsat verilmemelidir. Bu konuda, ülkemizin millî menfaatleri doğrultusunda atılacak her adımın da yanında olacağımızı ifade etmek isterim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Şahin, lütfen tamamlayın.

İSA MESİH ŞAHİN (Devamla) - Son olarak, gerek sınırlarımızda gerekse sınırlarımızın ötesinde millî güvenliğimizi tehdit edecek bir terör devleti kurulmasına da asla müsaade edilmeyecektir diyor, bu duygularla Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)