| Konu: | Otuz bir yıl önce bugün Madımak Oteli'nin ateşe verilmesiyle başlayan olaylara, Sinan Ateş davasının ilk duruşmasına, Türkiye'nin orman yangınlarıyla mücadeleyi daha güçlü bir şekilde yapmasının şart olduğuna, Maliye Bakanı Şimşek'in sosyal medya hesabında yayınladığı "Başardık." mesajına, Kayseri'de başlayan öfkenin bütün Türkiye'ye yayıldığına, sığınmacı krizine ve Suriye'nin kuzeyinde yaşananlara ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 97 |
| Tarih: | 02.07.2024 |
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bundan otuz bir yıl önce bugün 37 canımız katledildi. Gözü dönmüş canilerin Madımak Oteli'ni ateşe vermesiyle başlayan korkunç olaylarda sadece 37 canımız değil, vicdanların ve insanlığın da öldüğüne tanık olduk. Katledilen yurttaşlarımızı rahmetle anıyorum. İnsan yakacak kadar canileşen, vahşileşen anlayışı da şiddetle lanetliyorum. Türkiye'nin önündeki tek yolun demokrasi, insan hakları, özgürlükler, hukukun üstünlüğü, bilim ve aydınlık düşünce yapısı olduğunu samimiyetimle bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bundan on sekiz ay önce Ankara'nın en işlek semtlerinden birinde, Çukurambar'da bir akademisyen, bir siyasetçi, bir baba, bir eş hunharca katledildi. Katiller Ankara'ya Özel Harekâtçı polislerin çakarlı aracıyla getirildi. Merhum Sinan Ateş'in tüm bilgileri bu alçaklara MİT ve Emniyet içerisindeki bazı kişiler tarafından verildi. Suikast öncesinde bir organize suç örgütü liderinin çiftliğinde silahlı talim yapan, bu menfur saldırıyı vahşice ve acımasızca gerçekleştiren katiller yine tahsisli plakalı araçlar ve çakarlı araçlarla İstanbul'a götürüldüler. Bu korkunç suikastın iddianamesi ancak bir buçuk yıl sonra hazırlanabildi ve dün görülen davanın ilk gününde, katiller "Biz sadece ayaklarına ateş ettik, Sinan Ateş'i yanındakiler öldürdü." deyiverdi ve maalesef, bu vahşi cinayetin üzerine kapkara bir gölge çöktü. Türkiye, hukukun üstünlüğüne geri dönmezse, yargı olması gerektiği gibi işlemezse ve adalet, adalet saraylarında değil siyasetçilerin kapı önlerinde aranır hâle gelirse bunun faturasını sadece bugün bizler değil yarın gelecek olan nesiller de çekecektir. Söz konusu davanın tüm etki ve baskıdan uzak, hakkaniyetli bir şekilde görülmesi son derece önemlidir ve herkesin güven içinde yaşayacağı bir Türkiye için bu şarttır. Genel Başkanımız Sayın Dervişoğlu'nun müteaddit defalar ifade ettiği gibi biz de buradan diyoruz ki: Adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun.
Değerli arkadaşlar, yıllardır yaz aylarının yaklaşmasıyla birlikte hepimizi bir endişe kaplar, acaba yine yangınlar başlayacak mı? Geçen yıl çok ciddi orman yangınlarıyla boğuştu ülkemiz ve birçok eksiklik, beceriksizlik, hatta yetersizlik o dönemde çok konuşuldu ve tartışıldı. İklim değişikliği ve ülkemize gelen sıcak hava dalgasının bu yıl da aynı felakete yol açabileceği bilinen bir gerçekti ve maalesef, Türkiye yine aynı felaketi, yine aynı acıyı yaşadı. Önce Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki ekili arazilerimiz, sonra da ağırlıklı Ege Bölgesi'ndeki ormanlarımızda büyük bir tahribat ortaya çıktı. Görünen o ki bu sorun bu yıl ve bundan sonraki yıllarda artarak devam edecek. Türkiye'nin bununla ilgili gerçekçi ve kalıcı bir eylem planı hazırlaması ve orman yangınlarıyla mücadeleyi daha güçlü bir şekilde yapması önemlidir, şarttır ve gelecek nesillerin bize yüklediği ağır bir sorumluluktur.
Değerli arkadaşlar, Maliye Bakanı Sayın Şimşek sosyal medya hesabından bir mesaj yayınladı ve "Başardık." dedi. Meğer Türkiye gri listeden çıkmış yani başarı buymuş ama Sayın Şimşek bizi gri listeye alanın kimler olduğunu söylemedi, açıklamadı. Filipinler'in, Senegal'in, Mozambik'in, Vietnam'ın, Kenya'nın, Yemen'in hatta Suriye'nin bulunduğu gri listeden çıkmayı nihayet başarmışız ama niye girdik bu listeye, onlardan hiç bahsetmiyor Sayın Şimşek. Ben buradan kendisine ifade edeyim: O listeye yine AK PARTİ iktidarı döneminde girdik ve kara para aklanması, terörün finanse edilmesi ve yayılması konusunda karnemiz kötü olduğu için girdik.
Yirmi yıllık AK PARTİ iktidarı döneminde 140 milyar dolarlık borç 500 milyar doları geçmiş. Elde ne var ne yoksa satılmış, gelecek garantili projelerle çocuklarımızın istikbali ipotek altına alınmış ve buna rağmen millet açlık sınırında yaşamaya mahkûm edilmiş ve Sayın Şimşek kalkmış "Başardık." diye mesaj atıyor; işte başarılan bu. Sayın Şimşek, bu mesajın ardından bir televizyon programına katılarak ülkemizde asgari ücretin yüksek olduğunu söyledi. Hakikaten böyle bir şey söylemiş mi diye tekrar izledim, evet, doğru, söylemiş. Açlık sınırının 19 bin lira olduğu ülkemizde asgari ücret 17 bin lira. Herhâlde Sayın Şimşek uzun süre bulunduğu Birleşik Krallık ile Türkiye'yi karıştırdı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çömez lütfen tamamlayın.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Onun geldiği ülkede asgari ücret 80 bin lira ve kıymanın fiyatı 250 lira, muzun kilosuysa 35 lira; görev yaptığı Türkiye'deyse kıyma 600, muz da 100 lira ve hâlâ Sayın Şimşek asgari ücreti yüksek bulduğunu söylüyor ama yine aynı Sayın Şimşek düşük bulduğu fiyatları artırmakta hiç tereddüt etmiyor. Mesela elektrik, yüzde 38 zam geldi, muhtemelen kışa doğru bir zam daha gelecek. Bu zammı da Sayın Şimşek özellikle bekletti ve 1 Temmuz öncesinde enflasyonu tetiklemesin, artacak enflasyondan dolayı da memur maaşlarına zam yapılmasın diye böyle bir yolu tercih etti.
Sayın Şimşek'e açık bir çağrıda bulunuyorum: Bu tür dâhiyane fikirleri hayata geçirirken bir zahmet Türk milletinin içinde bulunduğu vahim tabloyu ve derinleşen ekonomik krizi de hesaba kat.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çömez, lütfen toparlayın.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Değerli arkadaşlar, Türkiye son iki gecedir gergin bir atmosfer yaşıyor. Kayseri'de başlayan öfke dalga dalga bütün Türkiye'ye yayıldı. Vatandaşlarımızın infiali ve ortaya çıkan manzaralar Türkiye için son derece tehlikeli ve üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur.
Millet iradesinin temsil edildiği yüce Meclisten aziz milletimize açık bir çağrıda bulunmak istiyorum: Ortaya konulan öfke ve tepkiyi anlıyorum ancak öfkenin ve tepkinin ortaya konuluş biçimi doğru değildir. Böyle hassas bir dönemde vatandaşlarımızın tahammül ve sükûnetle süreci izlemeleri ve devletimizin olayları yatıştırmak için ortaya koyduğu çabalara destek vermeleri kıymetlidir.
Evet, ülke büyük bir sığınmacı kriziyle karşı karşıyadır. Bu kriz aslında yıllardan beri büyüyerek geldi ve bundan sonra da eğer önlem alınmazsa daha da büyümesi kaçınılmazdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çömez, son kez uzatıyorum.
Buyurun.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitiriyorum.
Türkiye'nin bugün yaşadığı bu büyük sorun, yıllardan beri yaşanan aymazlığın, çapsızlığın, beceriksizliğin ve vizyonsuzluğun neticesidir ve ülkemizin derhâl bu krizden çıkması şarttır. Bu nedenle, bundan önce yapılmış bütün hatalara "Dur!" demek, yeni bir sayfa açmak şarttır. Türkiye'nin Ottawa Sözleşmesi'nden çıkması, geri kabul anlaşmasını iptal etmesi hayati önemi haizdir. Yine, sınır güvenliğinin artırılması ve Esad'la olan ilişkilerin yeniden normale dönmesi çok önemlidir, elzemdir. Tabii, bu ilişkinin düzeltilmesiyle ilgili Sayın Erdoğan'dan gelen açıklamaların ardından Suriye'nin kuzeyinde yaşananlar kesinlikle bir tesadüf değildir. Türkiye'nin Esad'la yeniden masaya oturması, bölge güvenliği ve her iki ülkenin istikbali için ortak kararlar alması bölge üzerinde hesapları olanların, Büyük Orta Doğu Projesi'nin mimarlarının, Suriye'nin kuzeyinde bir terör devleti kurma çabası içerisinde olanların işine gelmeyecektir. Türkiye'nin kaybedecek zamanı yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çömez, teşekkür için açıyorum, lütfen tamamlayın.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Eğer yıllardır yapılan dış politik hatalardan geri dönmezsek biz ve bizden sonra gelecek nesiller çok ağır bedel ödeyecektir.
Hepinize teşekkür ediyorum.