| Konu: | DEM PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 95 |
| Tarih: | 25.06.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Diyarbakır Çınar ve Mardin Mazıdağı'nda yaşamını yitiren, yangın katliamında yaşamını yitiren bütün halklarımıza başsağlığı, acılı halkımıza güç, kuvvet ve yaralılara acil şifalar diliyorum.
"Katliam gibi" diyeceğim. Neden? Çünkü yangının çıktığı andan itibaren orada olan biri olarak şunu söyleyebilirim ki buna "yangın" demek çok hafif bir ifade kalır; bu, ne sadece bir yangındır ne de bir kaderdir. Kırk yıldır değiştirilmemiş, köylülerin tüm dilekçelerine ve tüm itirazlarına rağmen onarımı yapılmamış elektrik direklerinden çıkan yangına ne "kader" diyebiliriz biz ne de "afet" diyebiliriz. Denilecek tek şey vardır burada, o da DEDAŞ tarafından bu yangının çıkması tercih edilmiştir, devlet kurumları tarafından ise yangına müdahale etmemek, yangını söndürmemek tercih edilmiştir. Nedenlerini bunları bire bir gören bir kişi olarak size hemen anlatayım. Yangının ilk anlarından itibaren itfaiyeyi köye almayan, halkın kendi canını siper ederek yangına koşmasına sebep olan devletin kolluğu "Talimat olmadan köy yolunu açamam." diyerek devletin tercihini orada halka aktarmıştır. Ambulansı köye almayan devlet, bir yaralının ambulansla değil, traktörle hastaneye gitmesine göz yumarak aslında halkın orada vefat etmesini, orada can vermesini tercih etmiştir. DEDAŞ'ı bir zulüm paravanı olarak kullanan devlet, yangını izlemeyi tercih etmiştir. Elektrik direklerinden çıkan ilk yangın da bu değildir. 2015 yılında yine aynı yerde, yine aynı sebeple yangın çıkmıştır ve köylüler tarafından yangın söndürülmüştür, DEDAŞ suçlu bulunmuştur. Yine, orada olduğum tanıklıklardan biri olarak söylemeliyim ki arife günü itibarıyla o köyde elektrik kesilmiştir ve yangının çıktığı akşam köye elektrik verilmiştir ve köye elektrik verilirken yüksek bir gerilimde verildiği için elektrik hatları kopmuştur, bunu bire bir gören köylüler aktarmıştır ve ardından alevlerin yükselmesiyle birlikte yangın başlamıştır. Bunu gören köylüler, tarımda ekili alanlarını ve hayvanlarını koruyabilmek için can havliyle yangın bölgesine koşmuştur fakat rüzgârın da etkisiyle yangının kontrol altına alınamayacağını fark ettikten sonra, komşu köyü, Yücebağ köyünü -Keleke köyünü- aramışlardır ve bu haber Keleke köyüne ulaştığında, köylüler can havliyle dışarı çıktıklarında bir çobanın, hayvanlarını ve kendilerini kurtarmak için, yardım için onlara seslendiklerini duymuşlardır. Traktörlerine binen 4 genç yangını söndürmek için alana giderken rüzgârla birlikte yangının ortasında kalmıştır ve ardından 6 kişi daha o 4 kişiyi kurtarmak üzere yangın yerine gitmiştir. Ne yazık ki itfaiyenin ve ambulansın yapması gereken müdahaleyi halk yaptığı için o 10 kişi yanarak hayatını kaybetmiştir. Dolayısıyla bu bir yangın değildir, bu bir tercihtir; o ölümler de devletin gerekeni yapmaması sebebiyle olmuştur. Son bir hafta içerisinde Mardin'de üst üste 17 tane yangın çıkmıştır ki biz buna asla ve asla "tesadüf" diyemeyiz.
Ne yazık ki şunu da belirtmek isteriz, yangın bölgesinde halkımızın bize sorduğu soruları biz de burada size soruyoruz: Türkiye'nin her yerine giden ama yangın Kürt illerinde olunca bir anda gözü görmez olan helikopteriniz neredeydi? "NEFES" adı verdiğiniz gece görüşlü helikopterleriniz neden o gün Diyarbakır'da, Mazıdağı'nda değildi? Neden insanlar kendi güçleriyle gidip yangını söndürmek zorunda kaldılar? Ambulansı köye almayan kolluğa kim emir verdi de o köy yolları kapatıldı? Yaralılar köyden ayrılırken konuşabilir durumdayken ne oldu da yaralıların yüzde 90'ı hayatını kaybetti?
Şimdi bunu size soruyoruz: Bu açıkça Kürt'e, doğaya, canlıya düşmanlık değil de nedir? Siz biliyorsanız buyurun, cevap verin ama veremezsiniz çünkü mevzubahis Kürt'ün doğası, Kürt'ün canı olunca havalanan yalnızca savaş uçakları oluyor, biz bunu çok iyi biliyoruz. Biz ilk saatlerden beri oradaydık ama iktidar ilk saatlerden beri orada oluşunu dezenformasyon için ve suçluyu aklamak için kullandı. Vali henüz yangın sönmemişken anız açıklaması yaptı, vekilleriniz çıkıp "Gece olduğu için helikopter göndermedik." dedi. Bu açıklamaları yaptıktan sonra siz eğer halkın tepkisiyle karşı karşıya kalıyorsanız bu açıklamaları yapmayacaksınız ve kalkıp bize taziye adabı öğretmeyeceksiniz. Bizim bildiğimiz taziye adabında taziyeevine kolluk ordusuyla girilmez, taziyeevi halka kapatılmaz, halkın vekiline kapatılmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Devamla) - Eğer kapatırsanız, tepki alırsanız bunun sorumlusu olarak da bizleri göremezsiniz.
Sağlık sisteminin de bir gecede nasıl çöktüğünü gözlerimizle gördük. Mardin gibi büyük bir şehirde yanık ünitesi yok, Diyarbakır'da yok, TTB yanık ünitelerinin yetersiz olduğunu ilk dakikalardan itibaren belirtti ve hâlâ, şu anda da Sağlık Bakanını göreve davet ediyoruz çünkü yangın bitti ama zehirli gazlar devam ediyor, halk sağlığını tehdit etmeye devam ediyor; gereken önlemleri alacaklar mı almayacaklar mı biz de merak ediyoruz.
İlk geceden itibaren bizler, kamu kurumlarının olmadığı yerde, bütün belediyelerimizle birlikte oradaydık. Ne yaptığımızı anlatmaya hayâ ederiz, söylemeyiz, keşke daha çok yapabilseydik fakat şunu açıkça belirtelim: Acımız büyük, kaybımız büyük. Bu önergeye "hayır" derken şu fotoğrafı lütfen düşünün ve "hayır" derken elleriniz titresin çünkü 15 canımızı, yüzlerce hayvanı kaybettiğimiz bu yangında, bu kıyamette her şeyin selamete ulaşması için sizlerin de bu araştırma önergesine "evet" demesi, acilen afet bölgesi ilan edilerek halkın yaralarının bir an önce sarılması gerektiğini vurguluyorum.
Teşekkürler. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)