GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:94
Tarih:12.06.2024

GEORGE ASLAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

TSK Personel Kanunu'nun maddelerini görüşüyoruz. Gönül arzu ederdi ki ülkenin daha önemli sorunları olmasın, oturalım bu maddeler üzerine konuşalım ama maalesef durum öyle değil. Gün geçmiyor ki yeni hukuksuzluklar, zulümler, hak gaspları yaşanmasın. Üstelik bütün bunlar Anayasa ve kanunlara uyması gereken iktidar tarafından yapılmaktadır.

Adını açık koyalım: Kürtlere yönelik açıkça ayrımcı politikalar uygulanmaktadır. Kürtlerin iradesine âdeta darbe yapılmaktadır. 1071 Malazgirt'ten 1920 Meclisin açılışına kadar yaklaşık dokuz yüz elli yıl sürekli Türk ve Kürt kardeşliğinden bahsediliyor. Eğer varsa böyle bir kardeşlik, maalesef baba mirasından sadece kardeşlerden biri yararlanıyor. Kürtler bugüne kadar bu baba mirasından hiçbir şekilde yararlanmadılar.

Evet, konumuz Hakkâri kayyumu. Geçen haftalarda haksız hukuksuz yere Belediye Başkanımızı tutuklayıp görevden aldınız. Görevden aldıktan sonra Belediye Meclisine 1 vekil seçme imkânı dahi tanımadınız ve Belediyeyi âdeta işgal ettiniz. Seçimlerden hemen sonra belediyelere yönelik kayyum darbesinin zeminini oluşturmak için bayrak kaldırıldı, İstiklal Marşı okunmadı gibi yalanlarla toplumun hassas olduğu simgeler üzerinden propaganda yapıldı. Bunda başarılı olamayınca, sudan sebeplerle soruşturma geçirmiş olan belediye eş başkanlarımızın yıllardır raflarda duran dosyalarını işleme aldınız.

Değerli milletvekilleri, bazen siz diyorsunuz ya "Darbelerin mağduruyuz, darbelerden en fazla zararı biz gördük." Sadece siz değil, biz de darbelerden en fazla zararı gördük. Herkes darbelerden zarar gördü, doğrudur ama bunlardan ders almayarak benzer darbeleri siz de bugün partimize karşı yapıyorsunuz. Belediyenin yönetimini ele geçirmek için halkın iradesine kayyum atıyorsunuz. Buna karşı direnenlere Çevik Kuvvet coplarla ve kalkanlarla saldırıyor.

Burada ben 1980 faşist darbesi ile bugünkü darbe arasında bazı benzerliklere değinmek istiyorum: 1980'li yıllarda Mamak Cezaevinde yatan insanlar bilir, o günkü faşist yönetim ülkenin sembollerini biz tutuklular üzerinde baskı aracı olarak kullanıyordu -biz tutuklular diyorum, ben o dönem Mamak Cezaevindeydim- örneğin İstiklal Marşı'nın 10 kıtasını, Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'ni, Onuncu Yıl Marşı'nı ezberleme ve Atatürk'ün Nutuk kitabını her gün zorla okuma gibi uygulamalara maruz kalıyorduk. 1980 yılından bu yana kırk dört yıl geçti ama bu devlette görev yapan hükûmetlerin mantığı değişmedi, aynı ulusal semboller bugün DEM PARTİ'nin kazandığı belediyelerde yine baskı aracı olarak kullanılmaktadır. Önceki dönem kayyumun elinde bulunan hem Mardin hem de diğer il ve ilçelerdeki belediyelere seçimlerden önce onar metre boyundaki Atatürk resimleri ve bayraklar asıldı. Bunları niye astılar? Akıllarınca seçimlerden sonra DEM PARTİ'li belediye eş başkanları gelecek ve bu sembolleri kaldıracak. Tetikte olan yandaş medya da bunun propagandasını yapacak ve böylece iktidara belediye eş başkanlarının yerine kayyum atamak için bahane yaratılmış olacak.

Değerli milletvekilleri, bir ülkenin ulusal sembollerini baskı ve kumpas aracı olarak kullanmak her şeyden önce bu sembollere karşı saygısızlıktır. Belediye eş başkanlarının makam odalarında Atatürk resmi de bayrak da var, bunları kimse kaldırmadı zaten. Ancak Atatürk'ün o büyük boy resmini oraya asanların derdi ona saygı değil, saygısızlıktır. Bayrağı asma amaçları yaptıkları yolsuzlukların üzerini örtmektir ama kayyumların yaptığı yolsuzlukların boyutu o kadar büyük ki hiçbir bayrak bunların üzerini örtemeyecektir.

Konuşmama burada son verirken milletvekillerinin ve halklarımızın Kurban Bayramı'nı en iyi dileklerimle kutluyor ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)