| Konu: | Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 92 |
| Tarih: | 06.06.2024 |
MEHMET KAMAÇ (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Üç gündür burada Hakkâri'ye atanan kayyum meselesini konuşuyoruz ama sanki kayyum meselesi yeni bir şeymiş gibi gündeme geliyor. Aslında bu meseleye girdiğimizde, kayyum meselesinin gerekçesinin 1924 Anayasası'nın gerekçelerinde açık bir şekilde ortaya konulduğunu görebiliriz. Türkiye tarihi, doğrusu acılarla dolu bir tarihtir. Türkiye yüz yıllık tarihinde Şark Islahat Planları gördü, Kürt raporları gördü, olağanüstü hâlleri gördü, bunların sistematik ve stratejik bir şekilde sürdürüldüğünü gördü ve bunların hepsinin amacının aslında Kürt varlığına tekabül ettiğini de gördü. Bunların belki en çağdaş hâli ya da 21'inci yüzyıldaki hâli kayyum politikasıdır.
Şimdi, 27 maddeden oluşan Şark Islahat Planı'nda ne vardı? Zorunlu iskân vardı. "Zorunlu iskân" derken aslında bir kitlesel sürgünden bahsediyoruz. 13 ve 17'nci maddelerinde il, ilçe, resmî kurum, okul, çarşı pazarda Türkçe dışında dilin kullanılması yasaktı, konuşanlar hakkında hükûmete mukavemetten işlemler yapılıyordu. Bu, aslında yüz yıldır devam eden politikanın bir parçasıydı. Bununla bitiyor muydu? Hayır. Yani Türkiye tarihinde defalarca Kürt raporları hazırlandı. Celal Bayar'ın hazırlattığı Kürt raporunda Kürtlerin taleplerinin tarihçesine vurgu yapılmakta, yapılanlar ve yapılması gerekenler tespit edilmekteydi. Bu "yapılması gerekenler" kısmında Kürtçe yayınların yasaklanması, İran ve Irak'la Kürtlere karşı iş birliğine gidilmesi ana başlıklardandı. "Kürtlerin öncüleri yeni yöntemler denemeye çalışmaktadır." derken partileşmenin tehlikesine aslında vurgu yapıyordu. Bununla bitiyor mu? Hayır, sonuçta bu ülke aynı zamanda bir darbeler ülkesidir. 1980 darbesi yeni bir sürecin başlangıcıydı ve yeni şeyler ortaya çıkarıyordu. 1980 darbesinden sonra on beş yıllık kesintisiz bir olağanüstü hâl dönemi başlıyor ve bu süreç içerisinde faili meçhul cinayetler, köylerin boşaltılması, yine Şark Islahat Planı'ndaki gibi zorunlu kitlesel göçlerin aslında bir şekilde farklı versiyonlarını ortaya koyuyordu. Ne yapıyordu? Kürtleri asıl yerlerinden koparıp ülkenin batı kanadına, batı tarafına doğru zorunlu bir şekilde sürüyordu, köyler boşaltılıyordu, faili meçhul cinayetler işleniyordu.
Şimdi, buradan bir şey ortaya çıktı, Celal Bayar'ın raporunda aslında "Kürtlerin öncüleri yeni bir metot deniyor." derken Kürtlerin siyasallaşmasının işaretlerini veriyordu. Eğer Kürtler bu ülkede bir siyasi partiye dönüşürlerse asıl tehlikenin orada yattığının vurgusunu yapıyordu. Ne oldu orada? Kürtler siyasi partiler kurdular; onlarca siyasi partisi kapatıldı Kürtlerin. Fakat ne olduysa 2016'da başladı, Kürtler 105 belediye alırken, 80 vekille bu Parlamentoda temsil edilirken asıl tehlike orada başlıyordu ve 2016'da başlayan kayyum politikası -başta da söylediğim gibi- 24 Anayasası'nın gerekçelerinde ortaya çıkıyordu. Süreçte zaten bütün bu politikaları kesintisiz bir şekilde devam ediyordu. Biz şunu görebiliyoruz burada: 24 Anayasası'ndan sonra bu işlemleri, Şark Islahat Planı'nı hazırlayanlar ile kayyum politikasını bugün fiiliyata dökenler arasında bir fark yok, sadece gömlek değiştirdi, dün de bunu dile getirdim.
Kürtlerin varlığı bu ülkede sorundur çünkü Kürtlerin varlığı kabul edilmiyor, Kürtlerin dili kabul edilmiyor, Kürtlerin kültürü kabul edilmiyor. Kürtler, bu coğrafyada sorun değiller, varlıkları sorundur. Yani ya Kürt olmaktan çıkacaksınız, dilinizi, kültürünüzü unutacaksınız ya da siz, Kürt olarak var olmak istediğinizde bu ülkede sorunsunuz.
Şimdi, bakın, elimde Allah'ın kitabı var, diyor ki: "Biz, sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık ve sizi farklı kabilelerde kıldık ki birbirinizi tanıyasınız." Bu tanıma nasıl olacak? Birbirinizi dilinizle, renginizle, kimliğinizle tanıyacaksınız; Allah'ın emridir. Bu da 82 Anayasası'dır, 66'ncı maddesi diyor ki: "Vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk'tür."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Milletvekili.
MEHMET KAMAÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, cunta anayasasındaki maddeler, Allah'ın kitabındaki ayetleri neshediyor. Şimdi, burada, bu kürsüde çıkıp her defasında bize dinden, imandan dem vurmayın. Kürtlerin tarihi, Kürtlerin geçmişi, Kürtlerin bugüne kadar ortaya koyduklarıyla yeryüzünde Kürtler kadar dine değer veren, dine saygılı, dinini yaşayan başka bir toplumun olmadığını hepimiz de biliyoruz, hepimiz de görüyoruz.
Şimdi, buradan kayyum politikası... Ya, siz de biliyorsunuz, inanın, sizin içinizdeki çok değerli insanlar, yapılan işlemin hukuksuz olduğunu biliyor, herhangi bir hukuka uymadığını biliyor ama şunu itiraf etmekte zorlanıyorsunuz: "Kayyum politikası, 1924 yılından bu yana Kürtlere yönelik süregelen politikanın devamıdır." Bunu ikrar etmekten korkuyorsunuz, bunu dile getirmiyorsunuz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)