| Konu: | Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 92 |
| Tarih: | 06.06.2024 |
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Abdulhamit Gül konuşmasında şöyle bir cümle kullandı: "Devlet adaleti sağlamakla yükümlüdür, bir anayasa yapsak bu cümle yeterlidir." Neyin eksikliğini hissediyorsanız onunla başlarsınız, adaletin eksikliğini hissettiğiniz çok önemli bir gerçeklik ama ironiye bakın ki partinizin adı Adalet ve Kalkınma Partisi. Gerçi "adalet" yazısının ışıkları sönmüş durumda, bürokratik oligarşinin ışıkları yanıyor sarayda. Bürokratik oligarşiden yakınıyorsunuz ama bürokratik oligarşinin tesis edildiği yer bizzat saray.
Cumhuriyet tarihinde 2 tane önemli anayasa var, aslında karşılaştırmalı olarak baktığınızda bu meseleyi anlatıyor; biri 61 Anayasası, biri de 12 Eylül anayasası. 61 Anayasası anayasal bir devlet olma anlamında önemli bir anayasadır birçok eksikliğine rağmen ama 12 Eylül anayasası anayasalı bir devlet anayasasıdır. Dolayısıyla, bu yakındığınız bürokratik oligarşinin referansı işte 12 Eylül anayasasıdır, darbe anayasasıdır. Siz bu Anayasa'dan kurtulamadınız ama kurtulmak da istemediniz. Bu Anayasa'nın yaşı 44, sizin yaşınız 22; yirmi iki yıldır bu Anayasa'yla yaşıyorsunuz, bu Anayasa'dan besleniyorsunuz aslında. "Bürokratik oligarşi" dediğiniz, yakındığınız bu meselenin en önemli kaynağı MGK. MGK'nin bütün kararlarını bütün hukuk anlayışının önüne geçiren bir iktidar bürokratik oligarşiden yakınmıyor aslında, onunla yaşamayı öğrenmiş durumda karşımıza çıkıyor. Bugün "sivil anayasa" derken biz şüpheye düşüyoruz çünkü sizin bu sivil anayasadan anladığınız 12 Eylül anayasasının eksik bıraktıklarını tamamlama yönünde olabilir. Neleri eksik bıraktığını da aslında sizlerin icraatından anlıyoruz. İşte bu icraatlarınız bizi olabildiğince fazla şüpheye düşürüyor.
Mesela neler? Geçenlerde Cumhurbaşkanı bir konuşmasında diyor ki: "Biz kanuna değil hukuka uyarız." Bir hukuktan bahsediyor. Kanunların kaynağı hukuktur ama o hukuk bir mutabakatla oluşmuştur, o mutabakata bağlı olarak yasalar çıkmıştır ve siz o yasalara uymakla yükümlüsünüz. Siz yasaları ihlal ediyorsanız "Ben kendi hukukuma uyacağım." anlamına gelir. O hukuk hangi hukuktur? Dönüp ona baktığımızda, mevcut Anayasa değil herhâlde, o mevcut Anayasa'ya göre uyumlu olan yasalar değil, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi değil. Hangi hukuk? Hangi hukuk olduğunu nereden anlıyoruz? Bakın, o MGK'nin, o bürokratik oligarşinin hayata geçirdiği, dayattığı ve aslında hukuk tanımazlığı var ettiği, yasa tanımazlığı, Anayasa tanımazlığı karşımıza getirdiği ve -Cumhurbaşkanının dediği gibi- sizin de aslında kendi hukukunuzda uyguladığınız şey nedir diye baktığımızda, aslında gördüğümüz şey bir darbe hukukudur. Evet çünkü kayyum bir darbedir, kayyum atadınız. Sizin bu kayyumu başka bir hukukla savunmanız, mevcut yasalara karşı çıkmanız, mevcut yasaları oluşturan hukuka karşı çıkmanız aslında sizin o darbeci zihniyetinizi ortaya koyar. 12 Eylülü de darbeciler yapmıştı. O Anayasa'dan beslenerek yol almaya devam eden sizler de darbecisiniz. Gerçi darbeci olduğunuzu daha önce de kanıtladınız. Son yıllarda ortaya koymuş olduğunuz bütün icraatlar aslında darbe hukukuyla ne kadar barışık olduğunuzu bize fazlasıyla kanıtladı. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne uymayarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına uymayarak darbeci olduğunuzu aslında itiraf etmiştiniz, "Biz başka bir yol buluruz." demiştiniz. Her seferinde o başka yol arayışınız devam etti. Selahattin Demirtaş kararı işte böyle bir karardı, uymadınız, o başka yola gittiniz; o başka yolu en iyi bilenler zaten darbecilerdi. Şimdi diyorsunuz ki: "Anayasa yapalım." Siz bu hukuku uygulamadan, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Nazmi Gür, Günay Kubilay; bugün siyasi tutsaklar olmadan nasıl anayasa yapacaksınız? Onların mahkûm olduğu bir yerde anayasa yapamazsınız. Hakkâri halkının seçme seçilme hakkını gasbettiğiniz, bir darbe hukuku uyguladığınız, kayyum atadığınız bir yerde, onların dâhil olamadığı bir yerde nasıl anayasa yapacaksınız? Anayasa bir meclisler hukukuyla var edilebilecek bir şeydir. Siz en temel meclisleri, belediye meclislerini bile yok sayıyorsunuz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Temelli.
SEZAİ TEMELLİ (Devamla) - ...çünkü meclisin orada iradesine de ipotek koyuyorsunuz. Diyelim ki hukuk gerçek anlamda çalışsa, yargı bağımsız, tarafsız çalışabilse o meclis iradesini açığa çıkaracak ve belki de bu yasaların gereğini yapacak ama siz o meclisin bile iradesini yok sayarak kayyum atıyorsunuz. İşte hikâye bu. Dolayısıyla ortada hukukla, yasayla, bu anlayışla, bunu savunanlarla yol almaya çalışan, demokrasinin mücadelesini verenlerle yol almaya çalışan bir ülke var ama buna bürokratik oligarşiye bu hukuksuzluğu dayatan bir iktidar var. 31 Mart aslında bunun oylamasıydı, 31 Mart seçim sonuçları aslında hukuktan yana olanların darbecilere karşı olan sonuçlarının sandığa yansımasıydı. Bu sandık sonuçlarını kabul etmediğiniz sürece işte o darbecilerin hukuku içinde boğulmaya devam edeceksiniz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)