| Konu: | Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 91 |
| Tarih: | 05.06.2024 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce, Kayseri'de şehit olan kahraman pilotlarımız başta olmak üzere tüm şehitlerimizi rahmetle yâd ediyorum.
Öncelikle belirtmek isterim ki Türk Hava Kuvvetleri, Türk Deniz Kuvvetleri ve Türk Kara Kuvvetlerinden oluşan Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye Cumhuriyeti devletinin varlığının en önemli sigortası ve vazgeçilmezidir; 2023 yılı itibarıyla sayı bakımından dünyanın 11'inci, NATO'nun ise en güçlü 5'inci ordusudur; biz Türk vatandaşlarının da başının tacıdır. Bu güzel vatan topraklarında rahat yaşamamızın yegâne teminatı olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin her mensubu çok kıymetlidir. Başta Mehmetçik'imiz olmak üzere hepsine en derin saygı ve minnetlerimizi sunuyor, "Ordumuz var olsun!" diyoruz.
Güvenlik, bir devletin, bir milletin olmazsa olmaz unsurlarının başında gelmektedir. Her devlet var olma mücadelesini sürdürebilmek için kendi güvenliğini sağlamanın önemini ve gücünü çok iyi bilmektedir. Hele hele bizim gibi jeopolitik konumu açısından stratejik öneme sahip bir ülke için bu daha da çok önemlidir. Efsane komutan ve devlet adamı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bize armağan ettiği Türkiye Cumhuriyeti devletinin bekası ve devamı için bu yıl 100'üncü yılını idrak ettiğimiz cumhuriyetin bizden sonra gelecek evlatlarımız tarafından nice yüzyıllar kutlanması, kısacası payidar olması için bu devletin güvenliğini en iyi, en güçlü şekilde sağlamanın tek yolunun güçlü ordu olduğunu çok iyi bilmekteyiz.
İYİ Parti olarak Millî Savunma Bakanlığımızın en son terörist etkisiz hâle getirilinceye kadar Irak ve Suriye'nin kuzeyinde yürütmekte olduğu terörist ve terörle mücadele başta olmak üzere, dünya ordularına örnek teşkil edecek düzeyde icra ettiği her türlü faaliyeti destekliyor ve başarılı operasyon yürüten personeli canıgönülden kutluyoruz. Kahraman ordumuza her zaman destek olacağımızı ifade etmekle birlikte, ordunun hücreleri diyebileceğimiz Türk Silahlı Kuvvetlerinin her bir mensubunun maddi ve manevi huzurunun yerinde olmasının yüce ordumuzun iki bin yıllık geleneğinin ve yapısının devamının Türkiye Cumhuriyeti'nin sigortası olduğunun bilinciyle görüşmekte olduğumuz kanun teklifini bu şekilde kabul etmemizin mümkün olmadığını tekrar etmek istiyorum. Söz konusu kanun teklifiyle ilgili eksiklikleri ve düzeltilmesi gereken konuları titizlikle çalışıp yorumlarımızı Komisyona sunduk, burada da tekrar etmek isterim: İki bin yılını devirmiş Türk Silahlı Kuvvetleri bugün aktif olarak savaşan ve kendisiyle harp etmenin ne demek olduğunu tarih boyunca defaatle göstermiş, caydırıcılığı yüksek; dosta güven, düşmana gözdağı veren bir ordudur. Hepimizin güvenli ve huzurlu yaşamının teminatı olan bu kurumun organizasyon şeması ve teamüllerinin doğruluğu da başarısının arkasındaki motor güçtür ve iç siyasete malzeme yapılamayacak kadar değerlidir. Bir ordunun başarısının birçok unsuru vardır. Bunların en önemlilerinden biri de onun emir komuta yapısıdır. Bilindiği gibi 15 Temmuzun ardından yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Genelkurmay Başkanlığı Cumhurbaşkanından alınıp Millî Savunma Bakanına bağlanmış, Genelkurmay Başkanlığı makamına atanmak için kuvvet komutanlığı yapma şartı kaldırılmıştır. Ayrıca, Genelkurmay Başkanlığı ile kuvvet komutanlıkları da ayrı ayrı Millî Savunma Bakanlığına bağlanmıştır. Burada hiyerarşik bir sıkıntı oluştuğu görülmektedir çünkü Genelkurmay Başkanlığı açısından aynı makam üzerinde iki ayrı makamın emir ve talimat verme yetkisine sahip olması, karışık bir durum olmasının yanında askeri teamüllere de aykırı bir durumdur. Genelkurmay Başkanlığının nasıl harp hazırlığı yapacağı belli değildir. Anayasa'ya göre Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlarının komutanı olan ve savaşta Başkomutanlık görevini Cumhurbaşkanı namına kullanan Genelkurmay Başkanının kuvvet komutanlıklarını barış şartlarından itibaren her an savaşa hazırlayabilmesi için kuvvet komutanlıklarının doğrudan Genelkurmay Başkanlığına bağlanması, teamülleri gereğince de Genelkurmay Başkanı makamına atanmak için kuvvet komutanlığı yapma şartının yeniden yürürlüğe konulmasını önemli görüyoruz. Bugün içinde bulunduğumuz düşük yoğunluklu harp ortamında bu zafiyet açıkça görülmeyebilir ancak, Allah korusun, genel bir harp durumunda bu açıkça ortaya çıkabilme riski yüksek bir durumdur.
Teklifin 8'inci maddesiyle, üstün başarılı yüzbaşı ve binbaşıları terfi ettirme yetkisinin ilgili kuvvet komutanlığından alınarak bakanlıklara verilmesi amaçlanmaktadır.
Yine, teklifin 10'uncu maddesiyle, üstün başarılı kıdemli üstçavuş ve başçavuşları terfi ettirme yetkisinin kuvvet komutanlığından alınarak bakanlıklara verilmesi amaçlanmaktadır.
Bu tekliflerle kuvvet komutanlıklarının yetkilerinin bir bir elinden alındığı da açıkça görülmektedir. Subay, astsubay ataması bile yapamayan kuvvet komutanlıkları ve Genelkurmay Başkanlığının nasıl harp hazırlığı yapacağı tam bir bilmecedir. Bu noktada dikkat çekmek istediğimiz en önemli konu ise Türk Silahlı Kuvvetlerinin içine hiç olmadığı kadar siyasetin sirayet etmesidir. Türk Silahlı Kuvvetlerini ilgilendiren her kanun teklifinde görmeye alıştığımız şekilde yetkilerin askerlerin elinden alınarak siyasilere verilmesinden, iktidarın genel liyakatsizlik uygulaması düşünüldüğünde, askerî teşkilatın ne kadar olumsuz etkilenebileceği hatta uygulamada görüldüğü şekilde zaten etkilendiğini de söylemek mümkündür. Bu yetkilerin Genelkurmay Başkanlığının ve kuvvet komutanlıklarının elinden alınarak Millî Savunma Bakanlığı bünyesindeki sivillere verilmesi personel alımı, sınav, mülakat, tayin, terfi gibi hususlarda Silahlı Kuvvetler personelinin siyasilerden referans aramasına, siyasi partilerle içli dışlı olmasına, oradan bir koruma ve kollama beklemesine neden olmaktadır. Ayrıca, bu durum Türk Silahlı Kuvvetleri içerisine sızmaya çalışan tarikat ve cemaatlerin de işine gelmekte, işlerini kolaylaştırmaktadır. 15 Temmuzu yaşamış bir ordunun en çok dikkat etmesi gereken konuların başında bu gelirken buna çanak tutan uygulamalar yapılması kabul edilebilir değildir.
Türk ordusunun siyasallaştırılmasının ülkemizin başına gelecek en büyük felaketlere kapı aralayacağı açıktır. Bu, dün Balkan Harbi'nde de görülmüştür, 15 Temmuz hain darbe girişiminde de yaşanmıştır. Tarihin ders alanlar için asla tekerrür etmeyeceği bilinciyle hareket edilmesi ve bu yanlıştan acilen dönülmesi bir elzemdir. Açıklanan nedenlerden ötürü kuvvet komutanlıklarının elinden alınan yetkilerin iadesini, kışlaya siyasetin sokulmamasını, kayırmacılık ve liyakatsizliğin kökünün kazınmasını önemli ve hayati görüyoruz. Ayrıca, asıl gövdeden koparılan Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlıklarının yeniden asıl gövdeye bağlanması gerektiğini düşünüyoruz.
Önemli ve kamuoyunda büyük beklentiye sebep olan bir konu da askerî personelle alakalıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri subay, astsubay, uzman çavuş, uzman jandarma ve sivil memurlarının mali ve sosyal haklarında ve çalışma şartlarında iyileştirme yapılması yönünde talep ve beklentileri bulunmaktadır. Biz kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının ve emeklilerinin, şehit ve gazilerimizin vatan, millet uğruna verdikleri mücadelenin ve emeğin maddi karşılığının olmayacağını, bununla birlikte hayatlarını kolaylaştıracak adımların atılmasının uygun çalışma şartlarına, yeterli mali ve sosyal haklara kavuşmalarının gerekli olduğuna inanıyoruz. Astsubaylara yıllardır söz verilmesine rağmen tutulmayan sözler artık yerine getirilmelidir. Emekliliklerine yansıyacak ve emekli astsubayları da kapsayacak şekilde makam, görev tazminatı verilmelidir. Askerlerimizin tazminat talebi yıllardır iktidar tarafından karşılanmamaktadır. Bizzat Cumhurbaşkanı tarafından 2018 seçimlerinden önce söz verilmiş olmasına rağmen bu hak hâlâ teslim edilmemiştir. 27'nci Dönemde iktidar tarafından verilmiş olunan kanun teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınmamış ve hükümsüz kalmış bulunmaktadır. Bu durum, TSK personeli içinde huzursuzluklara neden olmakta ve silah arkadaşlığı ruhuna zarar vermektedir.
İktidarın tasarruf tedbirlerini uygularken ilk Mehmetçik'e zararı dokunacak yerden başlaması yerinde değildir. Tasarruf tedbirlerinin kamu harcamalarının diğer kalemlerinde uygulanması gerekmektedir. Ancak kanıyla, canıyla ve bütün varlığıyla vatanı koruyan askerlerimizin hakkı teslim edilmelidir. Bu nedenle, Komisyon görüşmelerinde verdiğimiz önergemizle muvazzaf kıdemli binbaşılar ile 24'üncü hizmet yılını tamamlamış muvazzaf subay ve astsubayların aylıklarında iyileştirme yapılarak tecrübeli personelin meslekte kalmalarının sağlanması, ayrıca adi malul veya vazife malulü aylığı bağlanmış emekli subay ve emekli astsubayların teklif maddesindeki rütbelerde, hizmet yıllarında görev yaparken emekli olanların emekli aylıklarında iyileştirme yapılması amaçlanmıştır. Ancak Komisyon görüşmeleri esnasında teklife ek bir madde eklenmesi ve özellikle astsubaylara defalarca söz verilen makam ve görev tazminatının verilmesi hakkındaki bu önergemiz ne yazık ki reddedilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Taş.
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Devamla) - Tüm bu sebeplerden ötürü, tüm askerî personeli kapsayacak, sorunları çözecek geniş kapsamlı bir kanuna ihtiyaç olduğunu bir kez daha vurguluyorum.
Yüce Allah ordumuzu hep var etsin, gücünü hep artırsın diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)