| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti ile Birleşmiş Milletler Arasında Birleşmiş Milletler Kalkınma Eşgüdüm Ofisi Bölgesel Ofisinin İstanbul'da Kurulmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 89 |
| Tarih: | 30.05.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, boş bir Kobani davası, boş bir Gezi davası. Böyle boş davalara neden ihtiyaç duyuluyor? Çünkü bu düzeni sürdürmek için, bu düzenin çürümüşlüğüne rağmen iktidarı ayakta tutmak için. Bu düzeni çürüten nedir? Bu düzeni çürüten şeylerin başında da tabii ki ekonomik kriz gelmektedir. Bu hafta, biliyorsunuz, bir yasa geçti Meclisten, bu yasaya göre Dışişleri Bakanlığının teşkilatı güçlendirilecek. Nasıl? Vakıf eliyle. Plan ve Bütçe Komisyonunda da kripto yasası görüşüldü. Bu yasanın da dayandığı en temel şey: "İşte, kara paranın aklanmasına engel olalım." Kimin kara parası? IŞİD'in kara parası. IŞİD'e karşı mücadele edenler cezaevinde, o boş davayla orada tutuluyorlar fakat IŞİD kara parasını burada aklamış. Burada akladığı için Türkiye gri listede, bu gri listeden çıkabilmek için de işte, Plan ve Bütçe Komisyonundaki teklif görüşüldü. Şu anda uluslararası sözleşmeleri konuşuyoruz. Bunlardan biri Rusya'yla kara yolu taşımacılığı, bir tanesi Bosna Hersek'le altyapı inşaatları, diğeri eş güdüm ofisi ve uluslararası deniz seyir meselesi.
Bütün bunların tabii ki dayandığı zemin, finans yani paranın izini sürmek lazım. Paranın izini sürmeye başladığınızda sizi 2001 yılına götürmek istiyorum. 2001 yılında Türkiye çok büyük bir mali kriz, çok ciddi bir kriz yaşadı ve gerçekten büyük bir çöküntüye gitti. Siz 2002 yılından sonra iktidara geldiğinizde, AKP olarak, sürekli olarak, 2001 yılına giden bu süreç üzerinden bir değerlendirme yaptınız ve dediniz ki: "Türkiye ekonomisi öyle bir yere sürüklendi ki bu dolarizasyon oranı yüzde 55'lere geldi, dolayısıyla sıcak parayla bu çark dönmez; yabancı sermaye yatırımları, sabit sermaye yatırımları gelmeli, ekonomide ciddi tedbirler alınmalı, mali disipline gidilmeli." Şimdi, bunları söyleyerek yola çıktınız. Sizin o "ekonomideki ciddi tedbirler" dediğiniz şey aslında daha çok borçlanmaydı, yabancı sabit sermaye yatırımı adına bankaları satmaktı yabancı şirketlere, sigorta şirketlerini satmaktı ve özelleştirmeydi. O dönem yaklaşık 66 milyar dolarlık özelleştirme yaptınız ve devasa borçlandınız. Sıcak paradan kaçtınız ama soğuk para da sizi krize sürüklemeye devam etti. Döndünüz dolaştınız, geldiniz, son birkaç yılda ülkeyi çok ciddi bir krize sürüklediniz. Şimdi, buradan çıkmak adına, 2001'de eleştirdiğiniz yönteme başvuruyorsunuz. Durum bu kadar vahim.
Şimdi ne yapıyorsunuz? Mehmet Şimşek, Hazine ve Maliye Bakanı, şimdi, kur korumalı mevduattan çıkmanın yolu olarak "carry trade" denen bir meseleyi tekrardan önümüze getirdi yani sıcak para akışını. Kur korumalı mevduatla yüzde 57 olan dolarizasyon yüzde 56'ya düşmüş. Bununla kaça düşer bilmiyoruz ama çok ciddi bir sıkıntının içinde olduğunu herkes biliyor. Şimdi sıcak para gelecek, sıcak parayla bir süre idare edilecek; sonra 2001 krizinden çok daha vahim bir yere ülke sürüklenecek. Ülke bu vahim yere sürüklenirken Kobani kumpas davası devam edecek; işte bir ek iddianame daha geldi, 5 arkadaşımız hakkında o boş davaya bağlı bir boş yargılama daha devam edecek. Ülke ekonomik krize sürüklenirken Kürt düşmanlığı yine şaha kalkacak; ülke ekonomik krize sürüklenirken yanı başımızda belki de ülke sınırlarının güvenliğini sağlayacak olan Rojava'ya "teröristan" denecek ama krize sürüklenmekten kendinizi alıkoyamayacaksınız. Neden? çünkü sıcak para yakar; finans sermayenin belki de en önemli tuzağı.
Bir örnek: 1 milyon dolarınız var, Amerika'da yatırsanız 40 bin dolar faiz alırsınız en iyi koşullarda. Türkiye'ye getirirseniz Merkez Bankasının bütün hesapları tutsa 140 bin dolar alıyorsunuz, havadan 100 bin dolar yani yüzde 10 ekstra fonlama. Ben buradan herkese sesleniyorum: Gidin, Amerika'da bir bankaya 1 milyon dolar borçlanın, gelin, burada Mehmet Şimşek'e satın parayı; Mehmet Şimşek bu paraya ekstra yüzde 10 veriyor. Böyle bir fonlama dünyanın hiçbir yerinde yok, o yüzden dünyanın en kötü ekonomileri arasında Türkiye. Neden? Çünkü denize düştü, halata sarılmak yerine yılana sarılıyor; siyasette nasıl hata yapıyorsanız ekonomide de aynı hatayı yapıyorsunuz. Dolayısıyla bu yılan sizi boğar, buradan kurtulamazsınız. Buradan çıkmanın yolu bu sıcak para çılgınlığından kurtulmanızla mümkün. Bunu nasıl yapacaksınız? Bunu yapmanın yolu her şeyden önce bu IMF aklından, bu finans sermaye aklından kurtulmanızla mümkün. Bu akıldan kurtulmak istemiyorsunuz çünkü finans sermayenin aslında sözcüsü olan sermaye dostlarıyla yol yürüyorsunuz. Çok doğal çünkü sermayenin partisisiniz; halkın, toplumun, emekçinin partisi değilsiniz, olsanız yapacağınız şey basit. Bakın, perşembenin gelişi çarşambadan belli. Bunu biz biliyoruz da siz bilmiyor musunuz? Biliyorsunuz ama siz aslında şimdi buradan çıkışın yolunun siyasi krizi de beraber çözmek olduğunun farkında değilsiniz. Siz sanıyorsunuz ki ekonomiyi kurtarırsak bu düzen böyle devam eder. Hayır, ekonomik ve siyasi krizi birlikte çözmek zorundasınız. Siyasi krizi çözmenin yolu Türkiye'nin demokratikleşmesidir. Siyasi krizi çözmenin yolu Türkiye'nin Kürt meselesini demokratik bir çözüme kavuşturmasıdır. Siyasi krizi çözmenin yolu Türkiye'nin komşularıyla bir barış sınırı yaratmasıdır. Bunu yapabildiği ölçüde Türkiye'nin ekonomisi düzelir çünkü Türkiye ekonomisini krize sürükleyen aslında bütçesidir.
Bütçenin çok büyük bir kısmı açık, yüzde 25'i açık. Böyle bir bütçe olabilir mi? Olmaz ve bütçedeki en önemli kalemlerden biri faiz ödemeleri; 1,257 milyar lira. Şimdi, peki, bu "carry trade"le bu faiz yükü nereye çıkacak? Çok daha yukarılara çıkacak. Bütçe açığı daha da artacak mı? Artacak. O zaman gelelim can alıcı soruyu soralım ve yanıtını arayalım: Kim ödeyecek, bu faizi kim ödeyecek? Mehmet Şimşek ödemeyecek herhâlde değil mi? Bunu kim ödeyecek? Bunu emekçiler ödeyecek. Bunu kim ödeyecek? Çiftçi ödeyecek, emekliler ödeyecek. Neden? Çünkü ortada bir yük varsa bunu toplumsallaştırmanın yolu bütçedir. Sizin bütçeniz yoksuldan alıyor, zengine veriyor. Nasıl? İşte, bu şekilde borçlanarak. Size kim borç verecek? Emekliler değil herhâlde, emekçiler değil, geçinemiyorlar; size borç verecek olanlar servet sahipleri. Servet sahiplerinden borç alacaksınız, onlara faiz ödeyeceksiniz; sonra, sonra Cumhurbaşkanı çıkıp diyecek ki: "Servet dağılımı bir felaket." Tabii olur felaket. Nasıl olacak? Servet sahibinden borç alıp onu nemalandırıyorsanız hem de ekstra fonlayarak nemalandırıyorsanız servet uçurumu artar, gelir dağılımı bozulur. Dünyanın en kötü gelir dağılımına sahip ülkesinde yaşıyoruz, gelir dağılımı bu denli bozuksa orada toplumsal barış olmaz, toplumsal barış olmazsa siyasi krizi çözemezsiniz. Toplumsal barışı sağlamanın yolu, gelir dağılımında adalettir. O zaman ne yapacağız? Bütçeyi düzelteceğiz. Ha bire ek bütçe yapıyorsunuz, bu sene de yapacaksınız; direnmeyin ama doğru dürüst yapın, emekçiden yana yapın, toplumdan yana yapın, yoksuldan yana yapın, o zaman işte, o toplumsal barış belki de bu ekonominin krizini de çözebilir. Ama sizin bu meseleye yaklaşımınız yoksuldan almak, yoksulun hakkına çökmek, emekliyi 10 bin liraya mahkûm etmek, ücretliyi 17.500 liraya mahkûm etmek ve buradan bir çıkış yolu aramak için finans sermayeye bir kez daha sarılmak. Finans sermayeyi fonladığınız sürece bu ülkede savaş da bitmez, kriz de bitmez. O zaman ne yapalım? O zaman barışın bütçesini yapalım. Tasarruf barıştadır, huzur barıştadır; silahlara bu denli para harcamak yerine, bu kadar çok finans sermayeyi fonlamak yerine, aslında yapacağımız şey çok basit; gerçekten, bir disipline ihtiyacımız var ama bu disiplin emekçiyi koruyan, emekliyi koruyan, halkı koruyan bir disiplinle olmalı yoksa IMF'nin dediği mali disiplinle olmaz. IMF neden mali disiplin ister biliyor musunuz? Alacaklarını garantiye almak için yani kemeri sıkmanız için. Şimdi siz yılana sarıldıkça insanların boğazını sıkacaksınız ama bu böyle gitmez. Bunun böyle gitmeyeceğini siz de biliyorsunuz, aslında kıvranıyorsunuz, getirdiğiniz yasalar bunu bize gösteriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Temelli, lütfen tamamlayın.
SEZAİ TEMELLİ (Devamla) - Kripto yasası da gösteriyor, işte bütçeniz de gösterdi, işte bu hafta konuştuğumuz yasa da gösterdi. Buradan çıkmanın bir yolu var. Yoksulluğun bu boyutlara ulaştığı bir yerde yoksullukla mücadele programına ihtiyacımız var, sosyal yoksullukla da mücadele programına ihtiyacımız var. Bunun için nitelikli kamusal sağlık hizmeti, nitelikli kamusal eğitim hizmeti önceliğimiz olmalı. Türkiye'de hem yoksulluk var hem sosyal yoksulluk var ama Türkiye'de yaşadığımız krizler, bu siyasi kriz, bu toplumsal kriz ancak ve ancak bir barışla mümkün olabilir. O yüzden "barış için bütçe" diyoruz "emekçi için bütçe" diyoruz ve bu tür uygulamalara son vermek için de tüm toplumu adaletten yana tavır almaya, dayanışmaya, Kobani özelinde dayanışmaya bir kez daha buradan davet ediyoruz.
Teşekkür ederim. (DEM PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)