| Konu: | İNSAN HAKLARI VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ BAĞLAMINDA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 90 |
| Tarih: | 10.04.2013 |
FARUK BAL (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı hakkında şahsi düşüncelerimi ifade etmek üzere tekrar söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce grubumuz adına yaptığım konuşmada ifade etmiştim ki bu tasarı, zannedildiği gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarına uyum sağlamak üzere yapılan bir iş değildir. Bu, teröre karşı verilen tavizin üzerinin bir ambalajla, bir kılıfla kapatılması işidir. Tabii ki bunu söylerken bir bildiğimiz vardı, o bildiğimizi bugün sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye'de de ortaya çıkan terörün mutlaka dış bağlantıları vardır. Bu dış bağlantıları isim olarak biraz önce ifade etmiştim, tekrar hatırlatmak istiyorum. ASALA terör örgütünün dış ülkeler tarafından desteklenmiş olduğunu? Değerli hariciye mensuplarımızı şehit eden ASALA katillerinin yargılanması sırasında -Amerika yargısında olduğu gibi, Fransa yargısında olduğu gibi- kimi "Akli dengesi bozuk." dedi, kimi "Bu işi ağır tahrik altında işlemiştir." dedi ve bu gibi sebeplerle, sevk ettikleri teröristleri kendi yargılarında akladılar veya daha az cezayla kurtulmalarına vesile oldular. Belçikadaki Fehriye Erdal olayı hepimizin bildiği bir hadisedir ve diğerleri. Şimdi, bununla mücadele etmenin başka bir yolu daha vardır. On yıldır AKP Hükûmetinin terörle mücadelenin gerek fiziki boyutunda yapmadığı gibi, diplomatik boyutunda da yapmadığını ifade etmek istiyorum. Diplomatik boyutunda yapmamasının sebebi hikmeti, elbette, bize izah edilecektir. Bugün PKK'yı destekleyen ülkelerin ya da DHKP-C'yi destekleyen ülkelerin kim olduğu, hangi ülke olduğu malumdur, bilinmektedir ama bilinmiyorsa ben buradan açıklayayım: Genelkurmay Başkanlığı, sanıyorum 2005 yılında elde edilen bilgiler, bulgular, deliller, malzemeler, araç gereci ortaya koyarak PKK'yı destekleyen ülkeleri tek tek saydı. Şimdi, bu sayılan ülkelerin şaşırtıcı bir şekilde bir ortak özelliği var, o da tamamı PKK'yı terör örgütü olarak kabul etmiştir. PKK'yı terör örgütü olarak kabul eden ülkeler PKK'ya el altından destek veriyor. Bunun engellenmesi için elimizde uluslararası belgeler var, Birleşmiş Milletler terörle mücadele belgeleri var, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin veya Avrupa Konseyinin buna ilişkin kararları var ve Avrupa Birliğinin buna ilişkin belgeleri ve kararları var.
Bunlardan bir tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum: Bendeniz Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyesiyken Hukuk ve Tüzük Komisyonunda da üyeydim. Dolayısıyla, o tarihte terörle mücadele diye bir dosyanın varlığını orada tespit ettikten sonra, bununla ilgili uzman İspanyol Profesör Henares ile bir çalışma yaptık ve bu çalışmanın neticesinde ağırlıklı olarak onun katkılarıyla ama bizi de tatmin eden katkılarıyla birlikte bakın ne olmuştu?
Bir: Dünyada ilk defa, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi gibi insan haklarıyla ilgili uluslararası bir kurulda terörün tanımı yapılmıştı. Şimdiye kadar terörün -terörle mücadelede en önemli olumsuzluğun- tanımının yapılamayışıydı, o yapılmıştı.
İki: Terörle mücadelede değişik ülkelere iltica eden, sığınan veya orada yakalanan kişilerin, teröristlerin yargılanabilmesi için çok önemli bir ilke getirilmişti, "Ya yargıla ya iade et." işte, bu çalışmanın ürünüydü.
Üç: Terörle mücadelenin en önemli özelliklerinden birisi olan, en etkili araçlarından birisi olan terörü besleyen finans kaynaklarının, uyuşturucu, silah kaçakçılıklarının, insan ticaretinin ve kara paranın aklanmasının önüne geçecek şekilde, etkili tedbirlerin alınması.
Dört ve şimdi bu konuyla ilgili olan konu: Terörün ve terörizmin propagandasını engellemek. Bir tarafta ifade hürriyeti, diğer tarafta toplumun haber alma hürriyeti ama bunların da üzerinde "terörün uyguladığı şiddet, tehdit ve terörün uyguladığı cebrin kamuoyu üzerinde etkisinin azaltılması amacıyla terörün propagandasının yapılmaması, haberler verilirken buna özellikle özen gösterilmesi" şeklinde bir madde vardı ve nihayetinde ise teröristlerin barınmasını engelleyecek, o ülkelere sığınmasını engelleyecek madde vardı.
Şimdi, bu tasarı Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinden -2000 yılında karar verildi- 2001 veya 2002 yılında Bakanlar Komitesine geçti. Sayın Bakan, 2003 yılından itibaren de Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli adalet bakanları o Bakanlar Komitesinin üyesi. Türkiye'de 2002 tarihinden itibaren terörle mücadele konusunda siyasi sorumluluk AKP'nin.
Şimdi, elinizde böyle güçlü bir silah varken, terörle mücadeleyi, bırakın, diğer tarafta yapmadınız, bu tarafta, uluslararası sahada elinize güçlü bir silah verilmişken, üstelik bu, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine kadar gelmiş iken siz niçin bu silahı kullanmadınız? Önünüze Loizidu davası geldiğinde niçin siz karşı bir argüman olarak bunu kullanmadınız? Önünüze birtakım Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının ihlalleriyle ilgili bugün öne sürdüğünüz maddeler geldiğinde siz niçin Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin bu kararlarını değerlendirmediniz ve siz Türkiye'yi terörle mücadele konusunda niçin savunmasız bıraktınız? Çünkü siz terörle mücadele azim ve kararlılığında değilsiniz. Çünkü siz terörle müzakere ve mütareke gibi yanlış bir yoldasınız. Terörle müzakere ve mütareke yapanların ne hâle geldiğini ben sizlere anlatmaya çalıştım. Terörle mücadele eden insanların, Boğazlıyan Kaymakamı gibi, bugün mahkemelerde süründürüldüğünü sizlerle paylaşmaya çalıştım. Terörle mücadele değil, müzakereyi öne süren ülkelerin Türkiye'ye nasıl bir vizyon çizdiğini yine size izah etmeye çalıştım. Bu konuda, Amerika Birleşik Devletleri'nin yeni, çiçeği burnunda Dışişleri Bakanı Sayın Kerry'nin aklına esip de niye 2 defa Türkiye'yi ziyaret ettiğini size anlatmaya çalıştım. Amerika Birleşik Devletleri'nin bir vatandaşını Karzai gibi, Ermenistan'a, Gürcistan'a, Letonya'ya, Estonya'ya tayin ettiği cumhurbaşkanları gibi, Suriye muhaliflerine Hassan'ı muhaliflerin başbakanı olarak nasıl atadığını anlatmaya çalıştım ve siz terörle müzakere ederken bu geniş vizyonu, bu derin ve etraflı bakış açısını göz ardı ederek kendinizi İmralı'ya sıkıştırdınız, kendinizi Kandil'e sıkıştırdınız. Çözüm orada değildir, elinde silah olan insan silah anlam ifade ettiği sürece elindeki silahı bırakmaz. Nitekim Kandil'den gelen sesler, nitekim İmralı'dan gelen sesler, nitekim Avrupa'daki uzantılarından gelen sesler bunun para etmeyeceğinin en güzel işaretidir. Siz teröristlerin faaliyetlerini engelleyebilmek için millî ve üniter yapıdan verdiğiniz her tavizin bedelini bu dünyada mutlaka ödeyecekseniz, ona inanıyoruz ama bu dünyada ödemezseniz öbür dünyada bunca şehidin, bunca kolsuz, bacaksız, organsız kalmış gazinin ahını ve size olan bedduasını nasıl karşılayabilecekseniz?
Bu duygu ve düşüncelerle şahsım adına yüce Meclise sunulmuş olan tasarının insan hakları, ifade özgürlüğüyle alakasının bulunmadığını, teröre taviz vermek için, terörizmin propagandasının yapılması için kılıf olarak sunulduğunu bir kez daha yüce heyetin bilgisine sunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Evet, teşekkür ediyorum.