GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Saadet Partisi Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:89
Tarih:30.05.2024

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SEMA SİLKİN ÜN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün milletimiz bir ekonomik krizin pençesinde inim inim inliyor. Emeklilerimiz açlık sınırının altında bir maaşla ölüme terk edilirken esnafımız, çiftçimiz zararına iş yapmaya mahkûm ediliyor. Âdeta kara bulutlar ülkemizin üzerinde kol geziyor. Peki, ne gitti de bu kara bulutlar geldi? Çarşımızdan, pazarımızdan bereket gitti. İnancımız bize "Bir yerde haksız kazanç varsa orada bereket olmaz." diyor. Siyasette ahlak olursa ticarette de olur, eğitimde de olur, sağlıkta da olur, çarşıda, pazarda, sokakta da olur. Siyasette ahlak olmazsa siyasi yozlaşma toplumun her katmanına sirayet eder, ahlaksızlık âdeta meşruiyet kazanır.

Değerli milletvekilleri, güçsüzün güçlü ile zalimin mazlumla arasındaki dengeyi kurması gereken devlet aygıtının yönetim biçimini demokrasilerde siyaset kurumu belirler. Gelişmiş devletlerde, köklü medeniyetlerde ahlaki normlar kimsenin insafına bırakılamaz. İşte, tam bu sebeple, 2016 yılında Başbakanımız, Genel Başkanımız Ahmet Davutoğlu bir taraftan toplumun siyaset kurumuna güvenini sarsmayı amaçlayan 17-25 sinsi darbe teşebbüsünü bertaraf etmek, bir yandan da askerî vesayetler gibi arkaik vesayetlerden arınmış bir Türkiye demokrasisinin tek meşru yönetim organı hâline gelen siyaset kurumunu sağlam temeller üzerinde yükseltmek için siyasi ahlak yasasını gündeme getirdi. Peki, ne oldu? Siyasi saiklerle engellendi, hem de yola çıkarken 3Y'yle mücadeleyi siyasetinin amentüsü yapanlar tarafından.

85 milyonun kaderi maalesef dört başı mamur şekilde çıkarılması gereken siyasi ahlak yasasından mahrum olarak çiziliyor. Hazreti Ömer'in "Emanete hıyanet edenin dini de olmaz." anlayışına sahip kadim bir geleneğin temsilcileri olarak bu mahrumiyet neden yaşatılıyor? Neden "akil insanlar" dediklerimiz çıkıp "Bin yıldır oluyor bu işler." minvalinde sözler sarf ederek düzeni ıslah yerine kabullenmeyi tercih ediyor? Ayet ve hadislerin sistematik bir dönüşüm yaratmadaki etkilerini kimler, nasıl etkisiz hâle getiriyor? Neden Norveç, İsveç, Finlandiya gibi toplumlarda olmayan ama bizde sosyokültürel bir zeminde yer bulmuş "Böyle gelmiş, böyle gider." anlayışının bertaraf edilmesi istenmiyor, neden?

Bu bağlamda, ülkemiz gerçekleri açısından sormak icap ediyor: Acaba siyasetin finansmanı, mal beyanı, çıkar çatışması, imar rantı konularında şeffaflık ve denetim içeren değişiklikler yapılsaydı bugün hangi bedelleri ödemek zorunda kalmazdık? Siyasi ahlak yasamız olsaydı mesela milletin hazinesini dar kliklerin çıkarlarına kurban etmezdik, 10 katına çıkan faiz ödemelerinin nedenlerini, 2,5 trilyonluk cari açığın sebeplerini, KÖİ sözleşmelerinin neden ve ne hakla gizli tutulduğunu, mega projelerin 2040'lı yıllara kadar 160 milyar doları bulacak ödemelerinde fiyat güncellemelerine neden izin verilmediğini sorgulamak zorunda kalmazdık. Eğer siyasi ahlak yasamız olsaydı arka kapı operasyonlarıyla milyarlarca liralık döviz satışları yapılmaz, halkımızın sırtına yüklenen faiz ödemeleriyle, KKM garabetiyle, servet transferleriyle 1,2 trilyonluk yük binmezdi; bu devasa rakamlar işçiye, çiftçiye, emekliye ayrılırdı. Eğer siyasi ahlak yasamız olsaydı Yolsuzluk Algı Endeksi'nde on yılda 10 puan kaybedip 115'inci sıraya gerilemezdik. Eğer siyasi ahlak yasamız olsaydı iktidar ortaklarına yakın kişilerin ilinden ilçesine, en küçük birimlerine kadar iltimas politikalarıyla kurdukları toksik müteahhitlik ilişkileri kurulmaz, halkımız 50 bin vatandaşının enkaz altında yok oluşunu yaşlı gözlerle izlemezdi.

Peki, bu yasayı neden istedik? İmar, belediye, ihmal üçgeninde servet transferleri tüm siyasi partilere bir kanser hücresi gibi sirayet ederken binlerce vatandaşımız deprem felaketlerinde göçük altında hayatını kaybetmesin diye istedik. Devlet bütçesinden yandaş kanallar, partili gazeteler fonlanmasın, özgür medya vatandaşın haber alma hakkının teminatı olsun diye istedik. Bugün en küçük esnaf dahi vergi borçları sebebiyle e-hacizlerle boğuşurken yandaş müteahhitlerin milyarlarca liralık kira borçları ötelenmesin diye istedik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Silkin Ün, lütfen tamamlayın.

SEMA SİLKİN ÜN (Devamla) - Denizli'nin dağ köylerinde üç kuruş taksitini ödeyemediği için traktörü haczedilen çiftçimize verilmesi gereken krediyi tüpçüye veren banka, milletin bütçesinde kara delikler oluşturmasın diye istedik. Siyaset, şehit kanlarıyla sulanmış bu aziz topraklarda hizmetin aracı olsun, sebepsiz zenginleşmenin aracı olmasın istedik.

Şimdi, milletin sandıkta feryat ederek verdiği mesajı alın; yankı odalarınızdan, sahte cennetlerinizden çıkın. Kaybolan yılların telafisi için siyasi ahlak yasasını vakit kaybetmeden çıkarın, siz bu yasayı çıkarmaya cesaret edemedikçe milletimizi daha nice bedeller ödemeye mahkûm bırakacaksınız. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)