Konu: | Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 88 |
Tarih: | 29.05.2024 |
MUSTAFA ERDEM (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 3'üncü maddesi üzerine söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Vakfın faaliyetlerini, bunun bir vakıf değil şirket olduğunu görmeniz açısından bir kez daha sizlerle kısaca paylaşmak istiyorum. Bakanlığın hizmet kalitesinin artırılması amacıyla her türlü taşınır ve taşınmaz almak, kiralamak, inşa etmek, gerektiğinde bunların kullanımını kısmen veya tamamen Bakanlığa bırakmak, her türlü taşıt aracı almak, kiralamak, gerektiğinde Bakanlığa tahsis etmek; Bakanlığa ait veya tahsisli olup güncel olarak ihtiyaç duyulmayan taşınmazların ilgili mevzuat hükümlerine uyulmak suretiyle Bakanlık yararına değerlendirilmesine yönelik çalışmalar yapmak; yükseköğretim kurumları kurmak; personelin niteliklerinin ve temsil kabiliyetinin geliştirilmesini desteklemek; Vakfa gelir temin edilmesi ve Vakfın amaçlarına tahsis edilmesi maksadıyla yurt içinde ve yurt dışında taşınır ve taşınmaz almak, satmak, kiralamak; ayni ve nakdî, fikrî ve sinai her türlü hak ve alacağı temin etmek; takas, trampa, ipotek tesisi ve benzeri tasarruflarda bulunmak; taşınmaz inşa etmek ve ettirmek; devlet iç borçlanma senetleri ve 4749 sayılı Kanun kapsamında Hazine Müsteşarlığı Varlık Kiralama Anonim Şirketi tarafından ihraç edilen kira sertifikaları, şirket tahvilleri, hisse senetleri ve sair menkul kıymetler almak, satmak; şirket ve ticari işletme kurmak, işletmek, işlettirmek. İşte, arkadaşlar, vakıf diye kurulan, aslında dünyada örneği görülmemiş bir şirket. Şirket kimin? Dışişleri Bakanlığının. Derler ya "Gözümüz aydın, bir oğlumuz oldu..."
Değerli arkadaşlar, burada sormak istiyorum: 2 Mayıs 1920'de kurulmuş, yüz dört yıllık bir geleneği olan Dışişleri Bakanlığımıza bugün bu Vakfa, pardon, holdinge bile dönüşmesinin yolu açık olan, Bakanlığın bütün yetkilerini kullanan bu şirkete neden ihtiyaç duydunuz? Yüz dört yıl sonra nasıl bir haklı gerekçe buldunuz ki bu kanun teklifini burada veriyorsunuz?
Değerli arkadaşlar, Bakanlık, hizmet kalitesini artırmak için ihtiyacı olan her türlü taşınmazı pekâlâ kendisi alabilir, kiralayabilir; bunun için ne Vakfa ne de bir şirkete ihtiyacı yoktur. Yine Bakanlık, kendisine ait ya da tahsisli olan taşınmazlarıyla ilgili pekâlâ tasarrufta bulunabilir; bunun için de bir vakfa ya da bir şirkete ihtiyacı yoktur. Bakanlığın görevleri arasında yükseköğretim kurumu kurmak gibi bir işlev yoktur. Kaldı ki Vakfın kurucu kanununda 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'na atıfta bile bulunmuyorsunuz. Yine, bu faaliyetin Dışişleri teşkilatının eğitilmesiyle sınırlandırılmadığını da görüyoruz. Bu karakutunun içinde ne var belli değil.
Yine, personelin temsil kabiliyetinin geliştirilmesini desteklemek için vakfa ya da bir şirkete ihtiyaç yoktur çünkü Bakanlık personeli zorlu sınavlardan geçerek işe başlamaktadır. Siz mülakatı kaldırın, adam kayırmacılığını bırakın, zaten Bakanlığa emeğiyle, bilgisiyle yetkin kişiler gelecektir. Eğitim için ihtiyaçsa da Diplomasi Akademisi hazır ortada bulunmaktadır. E, ne kaldı geriye? Bakanlığın ihtiyacı olmayan, adı "vakıf" olan ticari şirkete gelir sağlamak. Zaten gerçek amaç da burada gizli; hakkınızı yemeyelim, bu konuda çok marifetlisiniz.
Değerli arkadaşlar, burada yapacağınız her faaliyet, Dışişleri Bakanlığının adının, itibarının ve otoritesinin yok olmasına yol açacaktır. Kurduğunuz "vakıf" adı altındaki ticari şirket, Bakanlığın bütün yetkilerini kullanarak vergiden muaf bir şekilde ticaret yapacak hatta Bakanlığa ait taşınmazları bile gerekli görürse Bakanlığa lütfedip tahsis edecek, şirket kuracak, şirketlere ortak olacak, emlakçılık yapacak, dahası bütün tasarruf tedbirlerinin dışına çıkacak, bir de "Burada kamu yararı var." diyeceksiniz. Yapmayın Allah aşkına! Eğer bir talimat almamış ise bu kanun teklifine ilk karşı çıkacak olan Dışişleri Bakanı olmalıydı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Erdem, lütfen tamamlayın.
MUSTAFA ERDEM (Devamla) - Burada iyi niyetten yola çıkacak bile olsak kurucuların mı iyi niyetine bakacağız, uygulayıcıların mı iyi niyetine bakacağız? Nereden bakarsak bakalım, sonu hüsran. "Cehennemin yolları iyi niyet taşlarıyla örülüdür." derler ya, biz bu iyi niyet yolundan gittiğimizde Dışişleri Bakanlığını uçuruma sürüklüyoruz değerli arkadaşlar. Burada niyet belli, arkadan dolaşmanıza gerek yok. Varsa bir niyetiniz, çok açık, direkt Bakanlığın kasasına gidebilirsiniz. Koca bir Bakanlığın bu tür bir ticari faaliyetle anılması devlet geleneklerimize de uygun değildir. Bu kanun teklifiyle Dışişleri Bakanlığını tasarruf tedbirlerinin dışına çıkararak "kamu yararı" adı altında ticaret yapmak ve gelirlerinin nereye harcandığını denetim dışında tutmak yanlıştır, yazıktır, günahtır.
Bu, bir çok maddesi Anayasa'ya aykırı olan kanun teklifinden vazgeçin diyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)