GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:88
Tarih:29.05.2024

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Teklifin 3'üncü maddesi üzerine söz aldım.

3'üncü maddeye geçmeden önce bir ön açıklama yapacağım. Bir ülkedeki hükûmet sisteminin türü ne olursa olsun o ülkenin hükûmetinin en önemli bakanlıklarından birinin Dışişleri Bakanlığı olduğundan herhâlde kimsenin kuşkusu yoktur. Üstelik, son yıllarda içinde bulunduğumuz yüzyılda uluslararası ilişkiler iç politika üzerinde daha büyük belirleyicilik kazandıkça Dışişleri Bakanlığının da önemi giderek artmaktadır.

Şimdi, gelelim teklifin 3'üncü maddesine. Bu madde neyi düzenliyor? Kurulması planlanan vakfın faaliyet alanını yani yetkilerini düzenliyor. Peki, maddeyi okuduğumuz zaman ne görüyoruz? Aslında vakıf görüntüsü altında bir ticari şirketin kurulduğunu görüyoruz. Dolayısıyla vakfa verilen bütün yetkiler, vakfa tanınan bütün faaliyet sahaları ticari aktivitelerden ibaret. Şimdi sağduyuyla düşünelim: Bir ülkenin Sayın Dışişleri Bakanı ülkesinin ulusal menfaatlerini titizlikle korumak için omuzlarına yüklenmiş olan sorumlulukları yerine getirmek üzere mi gayret ve dikkat sarf edecek, yoksa bu ticari nitelik taşıyan vakfın gereklerine, kendisine yüklediği ticari aktivitelerin gereğine mi odaklanacak yani basiretli bir tüccar gibi mi davranacak? Dolayısıyla, bir kez, bu hüküm, Dışişleri Bakanlığı misyonuyla bağdaşmayan bir görevi Dışişleri Bakanının omzuna yüklüyor. Tabii, bunu anlamamız için şu açıklamaya ihtiyacımız var: Vakfın karar organı Mütevelli Heyeti, Mütevelli Heyetin Başkanı Dışişleri Bakanı; dolayısıyla bütün ticari aktivitelere aslında Dışişleri Bakanı ve onun tayin ettiği Mütevelli Heyeti Üyeleri karar verecek. Şimdi bununla bağlantılı bir başka sorun ise şu: Hâlen görev yapmakta olan Sayın Dışişleri Bakanımızı tenzih ederek söylüyorum, maddeyi okuduğunuzda o kadar ciddi akçeli faaliyetler verilmiş ki bu Vakfa, dolayısıyla, insan ister istemez şu tereddüdü duyabiliyor: Acaba Mütevelli Heyeti ve Başkanı buradaki yetkileri kullanırken herhangi bir biçimde nefsine yenik düşerek bir suç işlediği takdirde ne olacak? Bu işlenen suç fiili görevle ilgili suç mu sayılacak, yoksa görev dışında işlenmiş bir suç mu sayılacak? Biliyorsunuz, Anayasa'mızın 106'ncı maddesi bakanların görevleriyle ilgili suçlarından dolayı yargılanabilmeleri için Meclis soruşturması prosedürünü düzenliyor ve yetkinin, yargılama yetkisinin Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesine ait olduğunu hükme bağlıyor. Peki, burada işlenen suç nasıl tanımlanacak ve yargılama yetkisi nerede olacak? Dahası, iştirak hâlinde işlenmesi hâlinde Mütevelli Heyeti üyeleriyle birlikte onları yargılama yetkisi hangi makama ait olacak? Tabii, bu olasılık aynı zamanda her zaman bizi yönetenlerin referans verdiği millî güvenlik sorunlarımızı da akla getiriyor; bu Vakıf aracılığıyla kullanılan yetkiler, o ticari yetkiler acaba Türkiye Cumhuriyeti devletinin millî güvenlik meselelerine nasıl gölge düşürecek, başka ne tür problemlere yol açacak? Şimdi, bununla bağlantılı bir başka konu ise şu: Vakfa aynı zamanda yükseköğretim kurumu kurma yetkisi veriliyor. Doğrusunu isterseniz ben yirmi beş yıl akademisyen olarak ders vermiş bir öğretim üyesi sıfatıyla bu hükmü okuyunca hicap duydum. Türkiye'nin ihtiyacı olan şey yükseköğretim kurumu açmak değil. Sayıları giderek artan, kalitesi ise fevkalade düşen mevcut yükseköğretim kurumlarının kapasitesini güçlendirmemiz, oradaki akademik personelin kalitesini yükseltmemiz, kütüphane ve laboratuvar olanaklarını genişletmemiz gerekirken acaba neden yeni bir üniversite kurmaya teşebbüs ediyoruz? Tabii, bu, ister istemez şüpheleri kamçılıyor. Acaba amaç şu mu: Dışişleri Bakanlığı kendi ideolojik ihtiyaçlarını dikkate alarak bir kurum kuracak, böylece Dışişleri Bakanlığı istihdam edeceği personeli sadece bu kaynaktan devşirecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yazıcı Özbudun, lütfen tamamlayın.

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Devamla) - Tamamlayacağım.

Eğer planlanan bu ise o takdirde bütün üniversitelerin uluslararası ilişkiler bölümünden mezun olan gençlerimiz ile bu kurumdan mezun olan gençler arasında haksız bir rekabet ortamı doğacaktır. Şimdi ben bu vesileyle şunu söylemek istiyorum: Yüz yıllık cumhuriyetimizin temelleri 2017 Anayasa değişikliğiyle yıkıldı, şu anda görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle de beş yüz yıllık Dışişleri Bakanlığımızın temelleri yıkılmak isteniyor. Planlarınızda daha yıkacağınız neler var, merak ediyoruz. Umarız, elinize böyle bir fırsat geçmez.

Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)