GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:88
Tarih:29.05.2024

ZÜLKÜF UÇAR (Van) - Sayın Genel Kurul, değerli halklarımız; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Görüşülen kanun teklifi Hükûmetin korsan kâr arayışını yeniden açığa çıkarıyor. Halk sefaletle boğuşuyorken ve buna sebep olan ekonomi politikaları olduğu gibi duruyorken iktidar vakıflarla yeni kazançların peşinde. Hakla, hakikatle bağlarınız kopmuş hâlde; halkla tek bağınız vergi toplamak, halkın gözünde Osmanlı mültezimlerinden farkınız kalmış değil ancak tek günahınız da bu değil elbette. Biliyorsunuz, Kobani kumpas davasında Kürt halkına büyük bir kumpas kuruldu. Bu kumpas zihniyetinin iç yüzünü uluslararası hukuk bağlamında da ifşa etmek gerekiyor. Anayasa madde 90, temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası anlaşmaların ulusal kanunların üstünde olduğunu belirlemiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi madde 46 ise taraf ülkeler bakımından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğunu düzenlemiştir. Bu iki kural birlikte değerlendirildiğinde Türkiye'nin AİHM kararlarına uyma zorunluluğu kendiliğinden ortaya çıkıyor ancak Cumhurbaşkanı daha bugün uluslararası kuruluşların etkisizliğini ifade ederken AİHM, Demirtaş kararının uygulanmayacağını da bizzat kendisi söylemişti, nitekim karar uygulanmadı. Bakınız, Kobani kumpas davası uluslararası hukuk bağlamında defalarca mahkûm edildi. Venedik Komisyonu, anayasa konusunda uzman kişilerden oluşan bir Avrupa Konseyi organı ve Türkiye de kuruluşundan bu yana üyesidir. Komisyon, dokunulmazlıkların kaldırıldığı 12 Nisan 2016 tarihli Anayasa değişikliği için "Bu durum, Anayasa değişikliği prosedürünün kötüye kullanımı anlamına gelmektedir." tespitini yapıyor, aslında diyor ki: "Hile yaptınız, kendi Anayasa'nıza ihanet ettiniz, yurttaşlarınıza yalan söylediniz, halkı için mücadele eden onurlu siyasetçilere kumpas kurdunuz." AİHM Büyük Daire ise aynı değişiklik hakkında şunları söylüyor: "Söz konusu değişiklik Anayasa'nın 83'üncü maddesinin ilk fıkrasını değiştirmemiştir. Yani dokunulmazlığı kaldırılan bütün vekiller ilgili maddenin ilk fıkrasında tanımlanan yasama sorumsuzluğundan faydalanmaya devam edecektir." Bunun meali şudur: "Milletvekillerini çalışmalarında söylediği sözlerden dolayı cezai yaptırımla karşı karşıya bırakamazsınız." Bütün süreç boyunca yoldaşlarımız suç konusu yapılan beyanlarının Meclis çalışmaları kapsamında olup olmadığının araştırılmasını istedi ancak savcıdan Anayasa Mahkemesi hâkimlerine kadar hiç kimse aldığı talimatın dışına çıkıp bunu araştırma cesareti gösteremedi. Oysa AİHM açıkça söylüyor: "Yapılan konuşmalar siyasi beyanlardır ve Meclis çalışmaları esnasında söylenen sözlerle aynı doğrultudadır. Yargılama bu sözlere dayanmaktadır." Buna rağmen açılan dava ifade özgürlüğünün ağır ihlalidir. AİHM şunu anlatıyor: Siz devlet olarak gerçekleri karartıyorsunuz, hakikatin ifade edilmesine engel oluyorsunuz. Onurlu siyasetçilerin halka doğruları anlatmasına set çekiyorsunuz. Milletvekilleri seçmenlerini temsil eder. İfade özgürlüklerini normalden çok daha fazla korumak zorundasınız. Milletvekilinin konuşmasına sınır koyamazsınız. Peki, siz ne yaptınız? Halkın taleplerini ifade ettiği için HDP'li vekilleri tutukladınız, cezalar yağdırdınız. Bu yönüyle bir de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 1 Numaralı Protokol'ün 3'üncü maddesini ihlal ettiniz. AİHM aslında şunu söylüyor: "Önce seçilmesine olanak tanırım, sonra tutuklatırım." keyfîliği aynı zamanda halka da kumpas kurmaktır. Serbest seçim hakkına bu denli ölçüsüzce saldıramazsınız. Yıllardır anlatıyoruz, bu kumpas davasının yegâne amacı Kürt halkının yakaladığı başarıyı cezalandırmaktır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de aynı olguları ifade ediyor ve sözleşmenin 5'inci maddesi ile 18'inci maddesinin nasıl ihlal edildiğini anlatıyor. Özetle diyor ki: "Hiçbir makul sebep yokken tamamen keyfî davrandınız ve HDP'li siyasetçileri kendi siyasi oyunlarınız uğruna tutsak aldınız."

Neyle suçlandıkları uzun süre gizlendi, dosyaya erişime engel olundu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Uçar, lütfen tamamlayın.

ZÜLKÜF UÇAR (Devamla) - Buna karşı, savcılara siyasi talimatlarla iddianameler ve mütalaalar yazdırıldı, yeni iddianamelerle bu kumpas devam ettiriliyor. Dava yıllarca sürüncemede bırakıldı. Tutukluluk süreleri azami sınırı aşmasına rağmen arkadaşlarımız rehin tutulmaya devam edildi, avukatlara yeterli savunma hakkı tanınmadı, gizli tanıklarla sahte deliller üretildi, dava baştan sona siyasi talimatlarla idare edildi. Bütün bu süreçte Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Madde 6, adil yargılanma hakkı her yönüyle askıya alındı. Hani Cumhurbaşkanının okuduğu şiir nedeniyle yargılandığı süreçte AİHM'den talep ettiği hak var ya, işte o hak Yüksekdağ'a yasak, Demirtaş'a yasak, Nazmi Gür'e yasak, Alp Altınörs'e yasak. Yasak, zihniyetinizin parolası hâline geldi. Uluslararası hukuka, özgürlüklere ve demokrasiye dönmediğiniz müddetçe kaybetmeye mahkûm olacaksınız.

Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)