GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İNSAN HAKLARI VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ BAĞLAMINDA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:90
Tarih:10.04.2013

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, tasarının tümü üzerinde şahsım adına söz aldım. Öncelikle, sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Tabii, tasarıya şöyle bakmamız gerekiyor diye düşünüyorum -Sayın Bakan da sunuş konuşmasında burada aslında dile getirdi- bu tasarı şu nedenle bence esaslı olarak tartışılıyor: İçinde neler var ya da neler yok? Yani olmayanlar aslında tasarının içinde olanları bir şekilde anlamsızlaştırıyor. Sayın Bakan da bundan şikâyet ediyor, aslında pek şikâyet etmeye de hakkı yok. Yani biz ısrarla "Tasarı boş bir tasarı." diye komisyon aşamasından bu yana söylüyoruz, bunu diğer ortamlarda da söylüyoruz. "Niye boş?" dediğimizde "Ya, olur mu? İşte bakın, 25-26 maddelik bir tasarı yani içinde önemli hükümler, düzenlemeler de var." diyor tabii hâliyle Sayın Bakan ama değerli arkadaşlar, olmayanlar -ki, bu dördüncü paket, biz seçimden sonra iki ve üçü de çıkardık burada yani ikinci ve üçüncü yargı paketi ismiyle düzenlemeleri de yaptık- sürekli ötelenen bazı düzenlemeler var.

Şimdi, "Bu tasarı neyi düzenliyor; içinde ne var; vatandaşımızın, basının, milletvekillerinin, sizlerin aklında bu tasarıyla ilgili ne kalmıştır, ne vardır?" diye düşündüğünüzde benim aklımda şu var: Eğer şiddet, tehdit, cebir içermiyorsa terör örgütünün propagandasını yapmak artık serbest yani böyle bir düzenleme, bununla ilgili düzenlemeler var. Terörle Mücadele Kanunu? Bunun yanında, birtakım düzenlemeler var ama onları hiç kimsenin düşündüğü yok.

Bir de suç ve suçluyu övmeyle ilgili bir düzenleme konmuş. Zaman zaman saygıdeğer ifadeler kullanıldığı için teröristbaşına veya teröristlere, bununla ilgili savcıların yaptığı soruşturmalar var; bunların da önüne geçmek için bir düzenleme var yani akılda kalan bu, benim aklımda bu var. Onun dışındaki düzenlemeler, gerçekten toplumumuz tarafından da sizler tarafından da çok takip edilmiyor.

Ama değerli arkadaşlar, tasarı içerisinde olmayanlara baktığımızda, esas yakıcı sorun bunlar. Dün de, evvelsi gün de yaşadık, tutuklu milletvekilleri meselesi var, en önemli mesele, yani düşünebiliyor musunuz? Ben bunu Komisyonda da ısrarla söyledim ve şu şekilde dedim: Bu dönem milletvekili olan, 24'üncü Dönem Parlamentosunun milletvekili olan üyeleri ileride, önümüzdeki süreçte bu sorunu eğer çözemeyeceklerse -ki şu ana kadar çözülemedi- bunun çok büyük vebali altında olacaklar; vicdani sorumluluğu yetecek, bırakın diğer olayı. Yani kendi üyelerinin -8 tane üyesi şu anda tutuklu- tutukluluk sorununu çözemeyen bir Meclis? Kanunun adı burada, işte, belki, güzel sözler "İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik?" Siz kendi milletvekillerinizin, kendi üyelerinizin tutukluluk sorununu çözememişsiniz, dört yıla yakın süredir içeride olan, tutuklu olan milletvekilleri var, bu konuya el atmıyorsunuz. Birinci paket, yok; ikinci paket, yok; üç, yok; dört, yok. E, ne zaman gelecek? Yok. Sürekli ötelenen, işte, toplumdaki beklentileri sürekli ileriye atan bir yaklaşımla bugüne kadar hareket edildi.

Değerli arkadaşlar, Komisyonda da bir şey söyledim, bakın, şu anda Türkiye özel bir süreçten geçiyor, AKP iktidarı aldı başını? Sayın Başbakan, başlangıçta "Biz bunu Hükûmet olarak götüreceğiz, hiçbir şekilde Meclisi ilgilendirmez." dedi, işte, devletin diğer organlarıyla birlikte, teröristbaşıyla İmralı'da görüşerek, karşılıklı haberleşmeler, mektuplarla bir süreci aldı götürüyor. Kendisi televizyonda zaman zaman şunları söylemişti, dedi ki: "Ya, bu teröristler alsınlar silahlarını, başlarını nereye giderlerse gitsinler. Bunlar, yurt dışına mı çıkacaklar, Avrupa'ya mı gidecekler, gitsinler ama gitsinler." Şimdi, ben şunu düşünmüştüm: Ya, bu teröristler herhâlde masum insanlar değil -yani bizim 7 bine yakın asker ve polisimiz şehit, sivil şehitlerle beraber 30-40 bine yakın insanımız bu süreçte yaşamlarını kaybetmiş- bir suç örgütünün üyeleri, bunlara "Alın silahlarınızı, gidin." diyorsunuz. Şimdi, kendi kendime şunu düşünmüştüm: Ya, Sayın Başbakan, sen hangi yasal düzenlemeyle ve hangi yetkiyle böyle bir talepte bulunuyorsun? Yani bunun altında buna meşruiyet kazandıracak ne var diye düşündüğümde, baktım Anayasa'da böyle bir şey yok, Türk Ceza Kanunu'nda yok, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda yok, Terörle Mücadele Kanunu'nda yok. Yani "Alın başınızı gidin." Ya, değerli arkadaşlar?

Gerçi geçenlerde televizyonda bir programda farklı bir şey söyledi, "Silahlarıyla falan nasıl geçecekler? Giderlerse suçluya yataklık yapılmış olur. Yani bizim güvenlik kuvvetlerimiz müdahale etmezse, onlara `Durun bakalım, nereye gidiyorsunuz?' demezse suç işlemiş olurlar." diye farklı bir yere geldi. Ama bunu söyleyebiliyor Sayın Başbakan, diğer taraftan da? Komisyonda şunu söylemiştim, "Bu millete, bizim milletimize şunu nasıl anlatacaksınız." demiştim, dün Grup Başkan Vekilimiz de bu konuyu dile getirdi. Şu anda cezaevinde tutuklu olan 8 milletvekilimiz var, Genelkurmay Başkanı var, bu ülkenin terörle mücadelesindeki birinci sorumlu olan kişi Genelkurmay Başkanı var, kuvvet komutanları var -geçmiş dönemde- ordu komutanları var, sayısız asker var, akademisyenler var, gazeteciler var, onlara da biz şunu diyoruz, yargı şunu diyor: "Sizler çok tehlikeli insanlarsınız. Ben sizin dört yılı aşan tutukluluk sürelerinizi sürekli devam ettiriyorum, çünkü ben sizi bırakırsam siz yurt dışına kaçabilirsiniz. Tehlike var, risk var."

Değerli arkadaşlar, şimdi, Komisyonda "Ya, Sayın Bakan veya Sayın Başbakan çıkıp bu millete bunu nasıl anlatacak? Yani teröristlere `Alın başınızı gidin, biz size hiçbir şey yapmayacağız, güvenlik güçlerimiz sizlere bu teminatı veriyor, yani Hükûmetin başı olarak da biz size bu teminatı veriyoruz, elinizi kolunuzu sallayarak geçebilirsiniz.' derken, bu ülkenin milletvekillerine, bu Parlamentonun üyelerine, `Sizi bırakamayız, çünkü siz dışarıya kaçarsanız.' dediğinizde bu millet bunu nasıl kabul edecek?" diye sormuştum değerli arkadaşlar. Tabii ki mümkün değil böyle bir şey.

Daha da ileriye gidildi, birkaç günlük yeni bir süreç var. Milletvekili arkadaşlarımız? Ki ben de pazartesi günkü duruşmadaydım, o duruşmada, yani Silivri'deki davayı takip ediyoruz. Biz birçok davayı takip ediyoruz.

O davadaki? İşte, Sayın Bakan da söylüyor, "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye'yi sürekli mahkûm ediyor." diyor. Neden mahkûm ediyor? 5'inci maddeden işte, özgürlük ve güvenlikle ilgili ihlallerden. Neden mahkûm ediyor? 6'ncı maddeden yani adil yargılamanın ihlalinden. Neden mahkûm ediyor? 10'uncu maddeden, düşünce ve ifade özgürlüğünü ihlalden mahkûm ediyor diyor. E, biz de milletimizin seçtiği milletvekilleri olarak bu davaları takip ediyoruz. Şimdi, niye takip ediyoruz diye hakkımızda fezlekeler düzenleniyormuş ya da düzenlenecek. İşte, Sayın Başbakan veya bakanlar, Hükûmet Sözcüsü Sayın Arınç da bununla ilgili açıklamalar yaptı. Diğer muhalefet partisinin lideri Sayın Bahçeli için de Başbakanın talimatıyla onunla ilgili de bir fezleke düzenleniyor. Yani, olay biraz daha da ileriye gitti. Teröristlere bir şey yok.

         BÜLENT TURAN (İstanbul) - Hemşehrim yapma, o kadar da değil!

         TURGUT DİBEK (Devamla) - Arkadaşlar, bakın, benim söylediklerim, bunlar gerçek. Yani, burada, bizim? Habur'da bir olay yaşadık, biliyorsunuz, o zaman da teröristler geldi, orada da  şu anki mevcut yasalar uygulandı. Yani, bu teröristler "Biz pişmanız, etkin pişmanlıktan faydalanmak istiyoruz." diyorlarsa zaten bu düzenleme var. Şu anda yapılması gereken o değil mi? Yani, Sayın Başbakanın şunu demesi gerekmiyor mu veya Sayın Bakanın çıkıp şunu demesi gerekmiyor mu? "Ey PKK'lı teröristler, siz, yasalarımıza göre gelirsiniz, güvenlik kuvvetlerine teslim olursunuz. Bizim düzenlemelerimizde etkin pişmanlık hükümleri var onlardan yararlanırsınız, yargı sizin durumunuzu değerlendirir ve ona göre bir karar verir." "Alın başınızı gidin?" ne demek? Böyle bir şey olabilir mi? Yani, bunu söylerken Sayın Başbakan aslında belki sonradan fark etmiş, işte "Ya, biz yanlış yapıyoruz, bu yaptığımız herhâlde suç olacak. Yarın öbür gün de başımız ağrımasın." diye düşüncelerini, daha doğrusu açıklamalarını değiştirdi. Ama şunu söyleyeyim: O söylediği, yani "Güvenlik kuvvetleri teröristler geçerken hiç müdahale etmeyecek, ses çıkarmayacak." açıklaması da suç ve suçluyu kollamak, onlara yataklık yapmak eylemini oluşturur. Orada da bence yeni bir değerlendirme yapması gerekir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii, tasarıyla ilgili yeni başladı görüşmeler. Milletvekili arkadaşlarımız da, bizler de düşüncelerimizi açıklayacağız. Bu tasarının getirdiği düzenlemeler içerisinde belki yararlı olabilecek maddeler var. Özellikle, işte şu anda cezaevinde olan öğrenciler var, birtakım gösterilere katılmışlar. Düşünebiliyor musunuz, herhangi bir eyleme gidiyorlar, orada sadece anayasal haklarını kullanıyorlar ama örgüt üyesi olarak şu anda cezaevindeler. Onlarla ilgili belki birtakım düzenlemeler yararlı olacaktır diye düşünüyorum.

Ama, tasarının genelinde, şu anda, az önce söylediğim gibi, içinde olmayanlar bu tasarıyı anlamsızlaştırmış durumdadır. Bu tasarıya bu hâliyle de destek vermemiz mümkün değil.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)