| Konu: | İstanbul'un fethinin 571'inci yılına, kamuda tasarruf tedbirleri uygulamasının bir hayat felsefesi olması gerektiğine, Filenin Sultanları'nın on üç saatlik uçak yolculuğunu daracık bir koltukta yaptıklarına, gündemdeki sokak hayvanlarının uyutulması meselesine ve evcil hayvan ticaretine şiddetle karşı çıktıklarına, ekonomik krize çözüm olarak Maliye Bakanının "İhbar edin." açıklamasına, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın katıldığı İslami Finans Zirvesi'nde kapitalist sistemle ilgili ifadelerine, Burdur'da bir diyaliz ünitesinde yaşanan sorundan dolayı entübe edilen hastalardan 2'sinin hayatını kaybettiğine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 88 |
| Tarih: | 29.05.2024 |
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, 29 Mayıs İstanbul'un fethinin 571'inci yılı. 21 yaşındaki bir gencin yedi asırlık bir hayali gerçeğe dönüştürdüğü gün ve Orta Çağ'ın karanlığından medeniyet meşalesini yakarak Doğu ile Batı'yı buluşturduğu gün. Sadece surların değil çağların da aşıldığı bir gün ve o güzel şehir İstanbul'un Türk yurdu olduğu gün. Bu muhteşem fetih günü hepimiz için kutlu olsun.
Değerli arkadaşlar, kamuda tasarruf tedbirleri uygulaması hayata geçti, artık, hepimiz tasarruflu yaşayacağız. İtibar dışında her şeyden tasarruf edeceğiz, öyle kararlaştırıldı. Memurların servisleri artık olmayacak, kâğıt, kalem kullanımında artık çok daha dikkatli olunacak. Tabii, bunların hepsi son derece güzel ama bu bir hayat felsefesi olmalıydı. Tam tasarruf tedbirlerine alışıyorken bir de baktık ki Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Sayın Uraloğlu Almanya'da katılacağı bir toplantıya özel jetle gitmiş. "Gittin de neden gittin?" diye soruyoruz ama cevap yok. "Nasıl gittin?" diyoruz ona da cevap yok. Peki, parasını kim ödedi, cebinden mi ödedin, yoksa devletin kasasından mı çıktı, ne kadar ödendi? Bunu da bilmek istiyoruz ama hiçbirine cevap yok. Mesela, her gün Almanya'ya onlarca uçak varken Türk Hava Yollarının tarifeli uçağını değil de neden özel bir jeti tercih ettin? Onun da cevabı yok. Bunun samimi ve net bir izahının yapılması gerekiyor.
Öte yandan, Filenin Sultanları'nın on üç saatlik uçak yolculuğunu daracık bir koltukta yapmış olmaları da hakikaten anlaşılabilir gibi değil. Burada açıkça bir kurumu eleştirmek istemiyorum ama ortaya çıkan tablonun nahoş olduğunu ve olmaması gerektiğini de vurgulamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, son günlerde Türkiye'nin önemli gündemlerinden biri de sokak hayvanlarının dramı. Türkiye'de başıboş köpek sayısı 4 milyonu aşmış ve gelinen nokta hem bu hayvanlar için hem de toplum için gerçek bir sorun hâline gelmiş. Ancak birçok farklı konuda tanık olduğumuz gibi, burada da yine bir AK PARTİ klasiğini görüyoruz. Sorunu önce öngörmeyip sorun çıktıktan sonra, önce halının altına süpürüp, ondan sonra da örtülemeyecek hâle geldikten sonra "Ne yapalım, artık bu sorun çözülmüyor, yok edelim." anlayışıyla hareket ediliyor ve maalesef, sokak hayvanlarıyla ilgili de yine gelinen nokta bu. Her ne kadar kendileri "uyutma" dese de biz bunun bir katliam olduğunu, düpedüz öldürmek olduğunu biliyoruz ve buna şiddetle karşı çıkıyoruz. Şimdi, AK PARTİ cenahı diyor ki: "Bu kadar hayvanın barınaklara alınıp kısırlaştırılması büyük bir maliyet ya da toplu katliam, bu da ciddi bir maliyet." Tabii, iktidarınız boyunca her şeye rant ve para gözünden baktığınız için burada da hesaplarınıza bu yönde bakıyorsunuz. Bizim için sokaktaki çocuklarımızın, yaşlılarımızın can güvenliği hayati öneme sahip ama insan olmamızın gereği olarak da bu hayvanlara sahip çıkma sorumluluğumuzu da asla unutmuyoruz. Bu meselenin kalpsizlikle ve vicdansızlıkla çözülmesine müsaade etmeyeceğiz. Bunun için önce iyi niyet gerekir, sonra merkezî hükûmet ve yerel yönetimler arasında uyumlu bir çalışma gerekir ve ardından da sivil toplum örgütlerinin ciddi bir desteği gerekir. Temel formül, topla, kısırlaştır, aşıla ve korudur; bizim parti olarak baktığımız böyledir.
Evcil hayvan ticaretinin yapılmasına da şiddetle karşı çıkıyoruz. Mutlaka ve mutlaka bir hayvan hakları yasası çıkarılmalıdır. Bu konuda teklif Parlamentoya geldiğinde tutumumuzun bu olacağını net olarak ifade etmek istiyorum. Ha, bu arada "Paramız yok." diyorsanız bir önerimiz var: Şirketlerden almaktan vazgeçtiğiniz vergi şu ana kadar 1 trilyon 476 milyar lirayı buldu, bunun küçük bir miktarını sokak hayvanlarına ayırırsanız meseleyi gayet rahat çözebilirsiniz.
Değerli arkadaşlar, içinde bulunduğumuz ve giderek derinleşen ekonomik krize, şu anda 1,5 trilyona yaklaşmış bütçe açığına Sayın Maliye Bakanı muhteşem bir çözüm buldu, "İhbar edin." dedi yani istibdat dönemlerinden kalma "sayın muhbir vatandaş" uygulamasını hayata geçirmek istedi. Demek ki siz yirmi iki yıldır iktidarda bulunan bir anlayış olarak, devlet olarak bir sistematik yapı kurmamışsınız, kuramamışsınız ve görevinizi yapmamışsınız. Vergi kaybı büyümüş, bütçe açığı rekor kırmış ve meseleyi bir ihbar kültürüyle, muhbircilik anlayışıyla çözmeye çalışıyorsunuz. Siz bu projeye ne isim verdiniz bilmiyoruz ama biz buna "MUYAP" diyoruz yani "muhbirlik yap, para kazan projesi" diyoruz, "siz garibanı gammazlayın, biz kalantoru koruyalım projesi" diyoruz. İş adamlarının vergi borçlarını affet, üst düzey yöneticileri ballı maaşlarla besle, saray harcamalarınız rekor kırsın, kamu bankalarınızın bitmez tükenmez görev zararları ardı arkasına gelsin siz kalkın deyin ki...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çömez, lütfen tamamlayın.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bütün bu sorunlara karşı kalkın deyin ki: "Mahalle bakkalını ihbar edin, biz de onun üzerine çökelim, karşılığında da size komisyon verelim." Eğer siz birilerinin yakasına yapışacaksınız 240 milyar dolarlık ihale verdiğiniz o malum 5'li yapının yakasına yapışın ve bunlara tam 128 kere vergi indirimi yapmışsınız artık bunlardan vazgeçin. Gidin kamu bankalarını denetleyin, paralar nereye çarçur ediliyor onlara bakın. Sadece 2023 yılında Ziraat, Halk Bankası ve Vakıfbankın reklam harcamaları için tam 3 milyar 756 milyon para harcanmış; gidin, bu paraların nasıl harcandığının ve kime boca edildiğinin hesabını sorun.
Değerli arkadaşlar, Sayın Erdoğan katıldığı İslami Finans Zirvesi'nde kapitalist sistemi eleştirdi. Sistemin tekelleşmeyi, paradan para kazanmayı ödüllendirdiğini ifade etti ve söz konusu sistemin servet eşitsizliğine, gelir dağılımı sistemine ve dengesizliğine yol açtığını ifade etti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitireceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Çömez, lütfen tamamlayın.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Ve dedi ki: "Dünyadaki en zengin yüzde 1'lik kesim toplam küresel servetin neredeyse yarısına sahip." Söyledikleri elhak, doğruydu ama merak ediyorum Sayın Erdoğan bunlardan bahsederken Türkiye'yi neden unuttu? Bakın, ülkemizdeki en zengin yüzde 10 ile en yoksul yüzde 10 arasındaki fark tam 15 kat. Ülkenin en zengin yüzde 1'lik kesimi ülkedeki servetin yüzde 40'ına sahip. Sayın Erdoğan'ın antikapitalist manifestolar yayınlamasını, dünyanın dert babalığına soyunmasını anlıyoruz, bu takdire şayan ama Türkiye'ye davet ediyoruz kendisini. Dünya genelinde eleştirdiği düzenin ve verdiği rakamların bir örneğinin de Türkiye'de olduğunu ve bunun da tek sorumlusunun bizatihi AK PARTİ iktidarı olduğunu da vurgulamak istiyorum.
Sayın Başkanım, son bir konuyu da tamamlayıp konuşmamı bitireceğim. Dün burada yaptığımız görüşmelerde hem Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Grup Başkan Vekili hem sayın milletvekilleri Burdur'da yaşanan sağlık skandalını, dramı gündeme getirdiler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Tamamlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Ben de bir hekim olarak buna sağduyuyla yaklaştım ve dedim ki: Bir diyaliz ünitesinde o gün tedavi almış 33 hastanın tamamında bu kadar dramatik bir problemin yaşanması kabul edilemez. Bu, kişisel bir ihmal değil, bu bir diyaliz cihazında yaşanan teknik bir sorun değil, bu enfeksiyon değil; bunun arkasında çok ciddi bir ihmal ve aymazlık var. Muhtemeldir ki oradaki su arıtma sisteminde çok büyük bir yetersizlik ve ihmal var, bunun mutlaka ortaya çıkması lazım. Maalesef, bugün aldığımız haberlerde entübe edilen hastalardan 2'sinin hayatını kaybettiğini öğrendik, bu çok vahim bir durum.
Siyasi sorumluluğum ve mesleki ahlakım gereği ben direkt olarak Sağlık Bakanını suçlamayacağım, orada onun bir dahlinin olmadığını biliyorum ama kontrol ve denetleme vazifesi Bakanlıkta. Bu konunun takipçisi olacağız. Büyük bir ihmal var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çömez, lütfen...
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitiriyorum.
BAŞKAN - Teşekkür için açıyorum.
Buyurun.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bu ihmalin ardında neyin olduğunun bulunması ve Meclise bu konuda bir izahat verilmesi gerektiğini söylüyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Çok teşekkür ederim.