Konu: | Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 87 |
Tarih: | 28.05.2024 |
İBRAHİM UFUK KAYNAK (Ordu) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, bugün, Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanunu Teklifi'yle ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum. Ekranları başında bizleri izleyen değerli hemşehrilerimi, aziz milletimi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Efendim, konuşmaların çoğunu dinledim. Biz, binlerce yıldır bir medeniyet kurmuş ve dünya medeniyetlerine yön vermiş bir milletiz. Tarihte "vakıf" denilen şeyi ilk kuran yine bizleriz. Yani, size bir örnek vereyim isterseniz, ilk kuran mesela Hazreti Ömer, kendi malını vakfetmiştir ve onun bir daha hiç kimseye geçmemesini garantilemiştir. Efendim, daha sonra bunu Osmanlı İmparatorluğu'nun 2'nci Sultanı Orhan Bey döneminde görüyoruz, Bursa'yı vakıflarla doldurulmuştur. Bunların amacı gerçekten topluma hizmet etmektir.
Bakın, efendim, şu anda Amerika Birleşik Devletleri'nde 1.700'ü aşkın vakıf vardır ve bunların elinde 2 bini aşkın da düşünce kuruluşu vardır. Bir devletin varlığının devamı için bunlar çok önemlidir. Herhangi bir vakfın eksikliği... Bakın, şöyle düşünün isterseniz: Bu işin aklı bizde, medeniyet aklı bizde, bu işi bizden başka iyi bilen yok ki. 1684 tarihine kadar İngilizlerin vakıf konusunda hiçbir bilgisi yoktu, Amerikalılar 1955 yılında ilk vakfı kurdu ve biliyor musunuz, vakfın ilk kuruluşu -bir Osmanlı gemisinde- ticaret yapmaya çalışan bir İngiliz'in düşüncelerinden ortaya çıktı. Anılarını yazdığında "Her milletten insan bir geminin içerisine toplanmış ve hiçbirisi birbiriyle kavga etmiyor ve bunların hepsi ayrı dinden." diyor ve biz o kadar insanın bir arada yaşatan... Efendim, devletlerin bazı dönemlerde bazı şeylere ihtiyaçları olur, o ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli kurum ve kuruluşları kurmak zorundadır. Amerika Birleşik Devletleri şu anda en fazla vakfı bulunan ülkedir. Bizden öğrendiler. Biz niye karşı çıkıyoruz ben pek anlayamıyorum bu işi. Ya burada bir şey yok, burada yapacak olduğumuz şey, Türk devletinin daha iyi bilgi sahibi olması, bilgi toparlayabilmesi, kendi güvenliğini garanti altına alabilmesi için yapılan bir faaliyet. Dışişleri teşkilatı, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı bu devletin aleyhine olacak bir şeyin içerisine girer mi? Yapmak istedikleri tabii ki bizim iyiliğimiz için. Efendim, dedim ya, biz medeniyetlere yön verdik diye; yalnız bugün değil bundan sonra da vermeye devam edeceğiz. Türk Devletleri Teşkilatı şu anda kuruldu ve bakın, bunun etkisi, dünyada kendisini o tek kutup zanneden adamların şu andan paçalarını tutuşturmuş durumda. Onun için bizim çok iyi hazırlanmamız lazım.
Amerika Birleşik Devletleri'nde Clinton döneminde "Joseph Nye" diye bir adam "yumuşak güç, sert güç ve akıllı güç" diye üç kavram ortaya attı. Yumuşak güç, kendi istediklerini karşısındaki devlete en nazikane biçimde, en güzel cümlelerle sunup onun "Bu zaten benim fikrimdi." demesini sağlayabilmek. Sert güç, sıkıştığı zaman seni askerî tehditle, terör tehdidiyle veyahut ekonomik ambargolarla sıkıştırmasıdır. Şimdi, bir de üçüncüsü çıktı, biliyor musunuz, üçüncüsü özellikle Türkiye için hazırlanmıştır, adına "smart güç" yani "akıllı güç" denir. Joseph Nye bu akıllı gücü nasıl yaptı? Yumuşak ve sert gücün birleşimiyle yaptı. Diplomasi, sert gücün en önemli unsurlarından biridir; askerin yanında, ekonominin yanında üçüncü büyük sert güç sert diplomasidir. Bu, ancak güçlü bir liderlikle, güçlü bir Dışişleriyle sağlanır. Türkiye Cumhuriyeti artık eski Türkiye Cumhuriyeti değil -ne olur bir silkinip uyanalım, arkadaşlar hepimiz uyanalım- dünyanın her yerinde varlık gösteriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kaynak, lütfen tamamlayın.
İBRAHİM UFUK KAYNAK (Devamla) - Teşekkür ediyorum efendim.
Biz hiç kimseye zulmetmedik, emin olun. Eğer biz zulmetseydik bugün Sırpça konuşan kimse kalmazdı, eğer biz zulüm etseydik Rumca konuşan hiç kimse kalmazdı. Biz yeryüzünde adaletin temsilcisiyiz, Türkiye her zaman öyle oldu.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Sen onu Bekir Bey'e söyle, sen onu Başkana söyle. Mikrofonu kapatanlara söyle sen onu!
İBRAHİM UFUK KAYNAK (Devamla) - Sizlere üzülüyorum; öyle demeyin, öyle demeyin efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bakın, biz Kürtlerle bin yıldır birlikte yaşıyoruz, bizim hiçbir derdimiz olmadı sizler gelene kadar.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Sizin var, mikrofonu siz kapatıyorsunuz; bizim yok.
İBRAHİM UFUK KAYNAK (Devamla) - Lütfen efendim, lütfen.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bırak...
İBRAHİM UFUK KAYNAK (Devamla) - Bakın, ben size bir bilgi aktarıyorum.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Gecenin bu saatinde işin yok senin herhâlde.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Bilgiye kapalı olmamak lazım.
BAŞKAN - Sayın Kaynak, lütfen buyurun.
İBRAHİM UFUK KAYNAK (Devamla) - Peki.
Bakın, biz büyümeye devam etmek zorundayız, Türkiye Cumhuriyeti büyümeye devam etmek zorunda.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Cumhurbaşkanına teşekkür et, otur abi!
İBRAHİM UFUK KAYNAK (Devamla) - Bunun için de bizim her türlü güce ihtiyacımız var...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM UFUK KAYNAK (Devamla) - ...bilgiye ihtiyacımız var, bunun devamına ihtiyacımız var. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)