Konu: | Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 87 |
Tarih: | 28.05.2024 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, önümüzde bir kanun teklifi var ve ben kısadan söyleyeyim: Bu kanun teklifine ilk baktığım zaman, hazırlayanların ya devletin işleyişini bilmediği ya da devletin işleyişini değiştirmek istediği izlenimine kapıldım. O yüzden de ilk olarak Dışişleri Bakanlığı ne yapar, kamu hizmeti nedir, bir bakanlık, bir kamu kurumu hangi hizmetleri hiçbir ticari kaygı gözetmeden vermelidir, biraz bunlardan bahsetmek istiyorum çünkü bu önemli. Şimdi, ister Türkiye'nin yüzyılında olsun ister başka bir yerde olsun, her yerde devletin ilk ve tek amacı herhangi bir ticari kaygı gözetmeden toplumun yararını korumaktır, bunu hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla, burada devletin tek amacı ve sağladığı kamu hizmetlerinde tek gözetmesi gereken şey ticari kaygı değil, toplumun yararıdır. O yüzden de kamu kurumları diğer ticari kaygı gözeten işletmelerden çok farklı değerlendirilmelidir.
Şimdi, üniversitede öğretim üyesi olduğum için birkaç tane bilgi vermek istiyorum. Mesela bütün ders kitaplarında yazdığı gibi, devletin asli görevleri arasında yer alan savunma, yargı, dış işleri gibi asli hizmetler temel olarak yararın bölünmezlik ilkesine göre dağıtılır. Yani yararın bölünmezlik ilkesi nedir? Bu da şudur: Siz bir kamu hizmetinden yani Dışişleri Bakanlığının ya da Millî Savunma Bakanlığının verdiği bir hizmetten az ya da çok yararlanmazsınız ya da bunu satın almazsınız, herkes aynı anda farklı derecelerde bu bakanlıkların verdiği kamu hizmetinden yararlanabilirler, o yüzden de bu hizmetlerde, kamu hizmetlerinde bir piyasa oluşmaz, bir fiyat oluşmaz. Bu, bizim iktisat lisans programında da siyaset bilimi lisans programında da öğrettiğimiz temel şeylerden bir tanesidir ve bu bakanlıklar devletten bu yetkiyi aldıktan sonra topladıkları vergilerle bu hizmetleri verirler ve bu hizmetleri verirlerken de temel olarak dayandıkları kaynak vatandaşlardan, kurumlardan, işletmelerden aldıkları vergilerdir. O yüzden de baktığımız zaman, bizler bir bakanlığın işleyişine baktığımız zaman bu bakanlığın içerisinde ticari kaygı gözeten bir yapıya her zaman şüpheyle yaklaşırız. Ben de şimdi bu kanun teklifine baktığımda ve bu kanun teklifini bizzat Plan ve Bütçe Komisyonuna sunan Sayın Balıkesir Milletvekiline baktığımda hep bu ticari kaynak, ticari kaygı ve kaynak yaratma isteğini görüyorum. İşte, bizim itiraz ettiğimiz nokta bu. Dışişleri Bakanlığı bünyesinde kurulacak olan bir vakıf kaynak yaratmaz, bu onun temel görevi değildir.
Şimdi, biraz detaylara girerek aslında size daha fazla derdimi anlatacağım. Mesela bu Bakanlık bünyesinde kurulacak olan Vakıf neler yapabiliyor? Biraz önce yine sayın milletvekillerinden bir tanesi dedi ki: "Dışarıdan bir diplomat geldiği zaman onlara üç ay, dört ay eğitim vereceğiz ve bundan para kazanacağız." Koskoca Türk Hariciyesi yurt dışından gelen bir diplomata parayla eğitim vermez; o eğitimin en iyisini verir, en donanımlısını verir ve bunun için de o diplomattan herhangi bir şekilde maddi bir çıkar sağlamayı düşünmez. Türk Hariciyesinin asaleti buradan gelir. En iyi diplomasi eğitimini verirsiniz, dışarıdakilere en iyi eğitimi verirsiniz ve bunun için de herhangi bir para talep etmezsiniz verdiğiniz hizmetten dolayı.
O yüzden, ben Dışişleri Vakfı bünyesinde bu ücretli eğitimi son derece sakıncalı ve Dışişleri Bakanlığının itibarını küçümseyici bir yaklaşım olarak görüyorum. Eğitimden para kazanılmaz.
Bir başka nokta da şu: Bizler Plan ve Bütçe Komisyonunda bunu tartışırken birkaç AK PARTİ'li milletvekili de söyledi: "Üniversite açma yetkisi." Üniversite açma yetkisinin önünü açıyoruz. Ya, bu ülkede yıllardan beri siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler bölümleri çok ama çok iyi diplomatlar yetiştirmiştir, çok iyi uluslararası ilişkiler uzmanları yetiştirmiştir. Hakikaten bugün, şu anda Dışişleri Bakanlığı bünyesindeki bir vakfın, bu devlet üniversiteleriyle, vakıf üniversiteleriyle yarışacak şekilde bir siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler bölümü açmasının ne mantığı vardır? Eğer gerçekten nitelikli diplomatlar yetiştirmek istiyorsanız, o zaman bizim güzide kurumlarımız var, çok iyi üniversitelerimiz var, bu üniversitelerle iş birliği yapabilirsiniz, hatta yurt dışından gelecek olan diplomatlara eğitim vermek isterseniz bu üniversitelerle beraber verebilirsiniz.
Şimdi, ben size soruyorum: Şöyle bir soru işareti olmayacak mı? İleride bu Vakıf bir üniversite kuracak, bu Vakıf üniversite kurduktan sonra yüksek lisans ve doktorada öğrenciler yetiştirecek, mezun edecek ve ondan sonra Dışişleri Bakanlığına giriş sınavları olacak. Sizler, Dışişleri Vakfının açtığı üniversiteden çıkan öğrencilerin iltimas göreceğini şimdiden öngörmüyor musunuz? Bunlarla ilgili tartışmaları şimdiden öngöremiyor musunuz? Bakın, bu konu çok önemli. Diyelim ki bir üniversite açtınız, bu üniversite yüksek lisans ve doktora programını verdi ve Dışişleri Bakanlığı personel alacak. O personeli alırken Boğaziçi Üniversitesinden mi, Yıldız Teknik Üniversitesinden mi, Orta Doğu Teknik Üniversitesinden mi alacak, o Vakfın üniversitesinden mi alacak? Ben şimdiden ne olacağını söyleyeyim: O Vakfın üniversitesinden alacak ve ondan sonrasında da bu, tabii ki bizim, buradaki bütün muhalefet milletvekillerinin çok doğru bir şekilde dile getirdiği problemi getiriyor: Burada paralel bir yapı var. Bu paralel yapıdan kastettiğim şey şu: Siz eğitim kurumunuzu yaratıyorsunuz, o eğitim kurumunuzda kendinize özgü bir müfredat yaratıyorsunuz ve oradan çıkanları Dışişleri Bakanlığında işe alıyorsunuz. Dışarıda binbir güçlükle kazandığı devlet üniversitesinin uluslararası ilişkiler bölümünden çıkan bir kişi, Dışişleri Bakanlığında bir kariyer yapmaya çok uzak oluyor, bunun olasılığı azalıyor. Neden biz üniversitelere...
Benim anlamadığım nokta şu iktidar partisiyle ilgili: Bu üniversitelerle ne alıp veremediğiniz var? Üniversitelere daha fazla kaynak aktaracağınıza, Dışişleri Bakanlığı mevcut üniversitelerle daha iyi iş birliği yapacağına diyorsunuz ki: "Biz kendi Bakanlığımız içerisinde, kendimizin kontrol ettiği..." Bizzat Bakan kontrol ediyor, her şeye Bakan karar veriyor. Bakanın Mütevelli Heyeti Başkanı olduğu bir üniversite kuracaksınız, o üniversiteden uluslararası ilişkiler uzmanları yetiştireceksiniz ve Bakanlığa alacaksınız. E, kusura bakmayın, bunun adı paralel yapı, başka bir şey değil; birçok tartışmayı da böylelikle açmış oluyorsunuz.
Bunun dışında, tabii ki Vakfın nasıl kaynak yaratacağı... İlk başta Plan ve Bütçe Komisyonuna geldiği zaman Dışişleri Bakanı Mütevelli Heyeti Başkanıydı, kendisi de 9 Mütevelli Heyeti üyesi seçebiliyordu; 9 borsa uzmanı seçebilirdi, 9 kripto varlık konusunda uzman, hisse senedi alıp satan, arsa, borsa simsarı insanı seçebilirdi. Sonra biz itiraz ettik, sağ olsun, Plan ve Bütçe Komisyonu da bizi haklı gördü ve ondan sonrasında da şimdi bu sayı azaltıldı ama hâlâ Mütevelli Heyeti üyelerini Dışişleri Bakanı seçiyor ve buradan da tekrardan söylüyorum: Bugün hisse senedi piyasasında, kripto varlık piyasasında, arsa alıp satmada 5 uzman insanın Dışişleri Vakfına Mütevelli Heyeti üyesi olarak girmesinin önünde hiçbir engel yok. Ondan sonrasında bu kanun teklifini hazırlayan AK PARTİ'li Sayın Balıkesir Milletvekili diyor ki: "Dışişleri Bakanlığını küçümsüyorsunuz." Hayır, küçümsemiyorum; siz küçümsüyorsunuz. Dışişleri Bakanlığı bünyesinde kurulacak olan bir vakıf hisse senedi alıp satabilir mi, bitcoin alıp satabilir mi, yurt dışında istediği şirketlere ortak olup istediği arsayı alıp satabilir mi? Ya burada problemli bir durum olursa, ya akçeli işler sonucunda bir yolsuzluk ortaya çıkarsa Dışişleri Bakanlığının itibarı ne olacak? Dolayısıyla şiddetle itiraz ediyorum, bu kanun önerisi Dışişleri Bakanlığını küçümseyen bir kanun önerisidir, biz küçümsemiyoruz, bu kanun teklifiyle sizler, kendiniz küçümsüyorsunuz.
Bunun dışında, tabii, tasarruf genelgesi var; burada belli bir kaynak ortaya çıkacak ve o kaynak ortaya çıktıktan sonra sizler, o Vakıf istediği gibi Dışişleri Bakanlığına makam tahsis edebilecek, makam aracı tahsis edebilecek, arsa tahsis edebilecek. Ya, biz bunlara "paralel yapı" dediğimiz zaman kızıyorsunuz, başka şeyler aklınıza geliyor ama Allah aşkına, bunun başka bir mantığı var mı? Siz, tasarruf genelgesiyle kamu harcamalarını kısıtlamaya çalışıyorsunuz, öbür taraftan da bir vakıf yoluyla Dışişleri Bakanlığının istediği gibi harcama yapmasının tekrardan önünü açıyorsunuz, yepyeni bir kaynak kapısı üretiyorsunuz. O yüzden ben buna da şiddetle karşı çıkıyorum.
Şimdi, bir nokta daha var, o da bizim içimizi çok acıtan noktalardan bir tanesi; bu kanun teklifinin amaçlarından bir tanesini "temsil kabiliyeti yüksek, donanımlı diplomatlar yetiştirmek" olarak yazmışsınız, çok üzüldük. Yüzyılı aşkın bir süredir Türk Hariciyesi, canı pahasına bu ülkenin çıkarlarını...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özlale, lütfen tamamlayın.
ÜMİT ÖZLALE (Devamla) - Türk Hariciyesi yüzyıldan fazla bir süredir canı pahasına bu ülkenin çıkarlarını, itibarını yurt dışında korumuştur, şehit olmuştur; kendi içerisinden çok başarılı diplomatlar yetiştirmiştir, temsil kabiliyeti son döneme kadar da hiç sorun olmamıştır, son derece donanımlı diplomatlar bu ülkenin çıkarlarını korumuştur. İşte, dediğiniz ya "Dışişleri Bakanlığını küçümsüyorsunuz." diye, ben küçümsemiyorum, siz küçümsüyorsunuz. Neden biliyor musunuz? Sayın Cumhurbaşkanı Biden'le olan görüşmesine Dışişleri Bakanlığından birisini aldı mı? Almadı. Bu, Bakanlığı küçümsemek değil de nedir? Kendine ait bir tane ne aldı oraya? Tercüman aldı.
Bir başka nokta: Madem temsil kabiliyeti yüksek insanlar istiyorsunuz, o zaman tek alametifarikası her cuma ayet sallamak olan birisini büyükelçi olarak atamayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÜMİT ÖZLALE (Devamla) - Soma'da ölen yüzlerce madencinin akrabalarını, annesini, babasını tekmelemekten başta bu ülkeye hiçbir faydası olmayan birisini Frankfurt'a ticari ateşe olarak atamayın.
Gerçekten bu ülkenin temsil kabiliyeti yüksek bir dışişleri bakanlığına kavuşmasını istiyorsanız ilk önce mevcut uygulamalarınızı gözden geçirin diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)