GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:87
Tarih:28.05.2024

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA CEMALETTİN KANİ TORUN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin tümü üzerinde, özellikle dış işleri politikası hakkında konuşmadan önce sadece teknik birkaç konuda itirazlarımı yapıp genel konuya geçeceğim.

Burada birincisi, Mütevelli Heyetinin tamamen Bakan tarafından atanması yanlış olmuştur, bunun en azından yarısının Dışişleri Komisyonu tarafından atanmasında, böylece Meclis denetiminin de bir şekilde olmasında fayda vardır. Denetleme Kurulunun 2'sinin Bakanlık memuru olması yine hatalıdır, bu konuda da dediğim gibi -daha önce Komisyonda da bildirmiştim- Bakanlık dışından bu konuda atama olursa daha iyi olur; Bakanlık memurunun Bakanı denetlemesi mümkün değil.

Sayın milletvekilleri, pazarı pazartesiye bağlayan gece, katil Netanyahu Hükûmeti ve siyonizm yine en karanlık ve en vahşi yüzünü gösterdi. Üzülerek söylemeliyim ki sekiz aydır gördüklerimizi unutturacak cinsten bir saldırıya daha tanık olduk. Gazzeli masumların son sığınağı olan Refah, İsrail ordusu tarafından bombalandı. Son çare olarak çadırlara sığınan çoğunluğu çocuklardan ve kadınlardan oluşan Gazzeli kardeşlerimiz yanarak can verdiler. Savaşın başından beri İsrail'e destek açıklaması yapan bazı Batılı hükûmetler bile bu vahşet karşısında "Artık yeter!" dediler.

Peki, bu ciğerimizi yakan katliamlar karşısında Türkiye olarak biz kınamak dışında ne yapıyoruz? Millet olarak Gazze'yle dayanıştığımız, onların acılarını paylaştığımız bir gerçek. Peki, Hükûmet, İsrail üzerinde kararlı bir yıldırma, köşeye sıkıştırma politikası izliyor mu? Katliamın ilk günlerinde başta Genel Başkanımız Sayın Davutoğlu olmak üzere atılması gereken adımları anlattık. Diplomatik ilişkileri kesme konusunda geç kalındı, İsrail'le ticaret önce inkâr edildi, sonra kısmen durduruldu. 15 Mayıs Nekbe gününde Birleşmiş Milletler olağanüstü toplantıya çağırılsın talebimizi Sayın Cumhurbaşkanı sahiplensin dedik, cevap gelmedi.

Şimdi buradan Dışişleri yetkililerimize soruyorum: İsrail'in bu vahşetini durdurmak için aylardır takip ettiğimiz bir silsile, gündem, program var mıdır? Meclis Genel Kurulundan Sayın Hakan Fidan'ı ve Sayın Cumhurbaşkanını çok hızlı bir diplomatik seferberliğe davet ediyorum. Sayın Cumhurbaşkanı "İsrail'in sonraki hedefi Anadolu'dur." dediği sırada bunu teyit eden Refah saldırısı üzerine elimizden ne geliyorsa zaman kaybetmeden yapmalıyız.

Bu vesileyle bir konuya dikkat çekmek istiyorum. İsrail'e gidip İsrail ordusu saflarında soykırıma katılan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olduğunu sosyal medyadan duyuyoruz. Bu konuda Hükûmetten iki isteğimiz var. Bir, İsrail ordusu saflarında çarpışan T.C. vatandaşları dönüşte soykırıma katılma suçuyla yargılansın ve bunların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı iptal edilsin. İki, siyonizmi savunmak ve propaganda etmek aynen Nazi propagandası gibi nefret suçu kapsamına alınsın.

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz kanun teklifiyle kurulmak istenen Vakfın faaliyet alanlarından biri de birçok ülkenin yaptığı gibi vize işlemleri konusunda aracılık süreçlerini yönetmek. Ancak konu vize olduğunda itiraf etmemiz gerekiyor ki ülkemiz son yıllarda çok başarısız bir karneye sahip. Hükûmetin yürütmekte zorlandığı, siyasi olarak sıkıştıkça anlık tedbirlere, geçici çözümlere başvurduğu göç ve göçmen konusu özellikle Avrupa'nın Türkiye pasaportuna bakışını değiştirmiş, vatandaşlarımız bırakın vize almayı, aracı şirketlerden randevu bile almakta zorlanır hâle gelmişlerdir. Dışişleri Bakanımız Avrupa Birliğiyle vize kolaylığı ve hatta vize serbestîsi konusunda ilerleme kaydedildiğini söylerken davetli olduğu panel ve sempozyuma katılacak hocalarımıza bile ret cevabı verilmektedir. Pasaportumuzun bir iltica aracı olarak görülmesi sorununu Bakanlığımız nasıl çözecektir? Bu konuda kapsamlı bir eylem planı var mıdır? Bu durum ülkemizin uluslararası imajını da olumsuz yönde etkilemektedir.

Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek geçtiğimiz günlerde Brüksel'de davet edildiği bir panelde, Avrupa Birliğiyle yeniden ve sağlam bir şekilde bağlanmamız gerektiğini dile getirdi. Uzun vadeli yabancı kaynak arayışına devam ederken bu mesajların verilmesini ve bu yönde adımlar atılmasını destekliyoruz. Sayın Şimşek Avrupa Birliğine üyeliğe ilgimizi vurgulayan açıklamalar yaparken Avrupa Konseyindeki üyeliğimiz uygulamayı reddettiğimiz AİHM kararları dolayısıyla tehlikeye giriyor.

Sizlere soruyorum: Avrupa Konseyi tarafından yaptırım kararı alınmış bir Türkiye bu konuda ne kadar inandırıcı olabilir? İç politikada yaşanan günlük krizlerin dış politikamızı bu kadar etkilemesine izin verirken uzun soluklu ve sürdürülebilir dış politika üretebilir miyiz? Sayın Şimşek'in açıkladığı Yeni Ekonomi Programı'nın başarısı ve ülkemize uzun vadeli yatırımların gelmesi için tekrar hukuka dönmek gerekmektedir. Siyasi nitelik taşıyan davalarda Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarının uygulanması bu konuda Türkiye'yi rahatlatacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin içinde bulunduğu coğrafya yüzyıllardır olduğu gibi toplumsal olaylara ve vekâlet savaşlarına sahne olmaktadır. Türkiye, bu coğrafyanın en büyük ve en köklü devletlerinden biri olarak, sağduyu ve istikrarı elden bırakmadan diplomatik süreçleri en etkin bir şekilde kullanarak bölgenin en önemli aktörü olduğunu göstermelidir. Güney sınırımız olan Suriye'de on üç yılı geride bırakan bir iç savaş devam etmektedir. Suriye toprakları fiilî olarak üçe bölünmüş durumdadır. 11 Haziranda Rojava'da yerel seçimler yapılacaktır; 30 siyasi partinin 6 büyükşehir ve 40 şehirde yarışacağı söylenmektedir. Karşımızda, bölgesinde seçim yapacak kurumsal kapasiteye sahip otonom bir oluşum varken Türkiye olarak bu konuda nasıl bir politika izlenecek? Rojava'da, Suriye'nin toprak bütünlüğüne zarar vermeden, Suriye Anayasası'nın bir parçası olarak kurulacak otonom bir bölge hakkında Hükûmet ne düşünmektedir? Burada bulunan kardeş halkları 10 bin kilometre öteden gelen bir gücün himayesine muhtaç etmek ne kadar doğrudur? Sınırımızın dibinde bir yabancı gücün himayesi yerine bizim burada etkin olmamız, bu halklarla bir barış projesi geliştirmemiz daha uygun olmaz mı? Kuzey Irak'a bu yaz askerî harekât düzenleneceğine dair haberler dolaşıyor, bu konuda da yüce Meclisin yeterince bilgilendirilmesi gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, Orta Doğu'da, sınırlar değişmeden sınırların anlamsız hâle geldiği bir yeni ekonomik bölge kurulmasına öncülük etmelidir. Ekonomik ilişkilerin artması bölgeye barış getireceği gibi, barışı da daha kalıcı hâle getirir. Özellikle iç savaş ya da bölgesel savaş yaşamış toplumlar, ekonomik entegrasyonla oluşacak bir barışı korumak için ellerinden geleni yapacaktır, kimse eski günlere dönmek istemeyecektir; Avrupa Birliği bunun en çarpıcı örneğidir. Suriye, Irak, Lübnan ve Yemen'deki bölünme ve iç savaş ancak bu yolla sona erdirilebilir. Bölgede böyle bir ekonomik birlikteliği yapabilecek finansal güç ve insan kaynağı vardır. Bu, bizim güney sınırlarımıza da barış getirecek bir projedir, bu konuda Sayın Bakanımızın da bir inisiyatif başlatmasını diliyorum.

Aynı şeyi Kafkaslar için de söyleyebiliriz. Azerbaycan-Ermenistan arasında uzun yıllardır devam eden Dağlık Karabağ sorunu nihayet çözüme kavuştu. Birkaç gün önce kalan 4 köyün de Azerbaycan'a devredilmesiyle süreç tamamlanmış oldu. Ermenistan Başbakanı Paşinyan, köylerin devredilmesi konusu gündeme geldiğinde Parlamentoda çok önemli açıklamalarda bulunmuş ve hayalî bir Ermenistan yerine kendi kararlarını kendisi alan bir Ermenistan istediğini söylemiştir. Uzun yıllardır Rusya başta olmak üzere farklı ülkelerin güdümünde hareket etmekten vazgeçtiğini ilan eden Ermenistan'la bu aşamada güçlü ilişkiler kurma konusunda Dışişlerimiz nasıl bir strateji yürütecektir?

Sınır kapılarının bir an önce açılması ve Zengezur Koridoru gibi Türkiye'nin bölgedeki konumunu güçlendirecek, aynı zamanda ticari hacmini büyütecek bir projenin hayata geçmesi konusunda ciddi adımlar atılmalıdır. Ermenistan meselesinin ileride tekrar bir sorun olarak karşımıza çıkmaması için bugünden sıcak adımların atılması gerekmektedir. Bu bölgede, Türkiye, Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan arasında dörtlü mekanizmanın güçlü bir şekilde çalıştırılması bölgede barışa ve ekonomik refaha katkıda bulunacaktır.

Son tahlilde, adil, müreffeh ve nihayetinde güçlü bir Türkiye için çalışmaya devam edeceğimizi ve bu noktadaki tüm tekliflere destek olacağımızı belirtiyor, bu duygularla Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)