| Konu: | Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 87 |
| Tarih: | 28.05.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun teklifiyle Dışişleri Bakanlığı bünyesinde Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı kurulması amaçlanıyor. Birçok yasa teklifi gibi bu teklif de iktidarın yasama önceliğini gözler önüne sermektedir. Yurttaşlar Meclisten acil çözüm bekleyen sorunlarına çare olacak kanunlar çıkarmasını beklerken iktidar ise bu kanun teklifini getirmiştir. Milyonlarca emekliye bu geçim şartlarında 10 bin lira reva görülürken, milyonlarca asgari ücretli açlık sınırının altında maaşa mahkûm edilirken, esnaf kredi çekemez, yurttaşlar barınma gibi en temel ihtiyaçlarını gidermekte zorlanırken, çiftçiler tarlaya gübre atamazken, yıl sonu enflasyon beklentisi yukarı yönlüyken bu kanun teklifiyle AKP iktidarı toplumdan ve toplumun ekonomik sorunlarından ne kadar koptuğunu bir kez daha göstermiştir.
Bakınız, Türkiye, dünyada çalışma saatlerinin en uzun olduğu ülkelerden biri. Yüksek enflasyon ve düşük ücretlerin yanı sıra ücretli kesimin en önemli sorunlarından biri de uzun çalışma saatleri. Uluslararası Çalışma Örgütünün raporuna göre haftalık çalışma saatlerinin en uzun olduğu ülkelerden biri Birleşik Arap Emirlikleri, diğeri ise arkasından gelen iki Asya ülkesi Hindistan ve Çin, sonra Türkiye geliyor. TÜİK raporlarında Türkiye'de ücretliler haftada 45,6 saat çalışıyorlar. Bu derin sömürüye karşın sadece ve sadece bir asgari ücretle geçinmek zorunda olan milyonlar emeklerinin karşılığını, 10 bin TL'ye mahkûm edilmiş emekliler de geçinebilecekleri bir ücreti beklemektedirler.
Kanun teklifine gelecek olursak, bu kanun teklifi "şirket-devlet" anlayışının "şirket-Dışişleri Bakanlığı" modelini oluşturacaktır. AKP iktidarı bu teklifle Dışişleri Bakanlığına bağlı bir vakıf kurmak istemektedir. Kurulması amaçlanan Vakıf dünyada bu anlamıyla bir ilk olacaktır. Dünyanın hiçbir ülkesinde Dışişleri Bakanlıklarını desteklemek için şirket mantığıyla kâr etmek amaçlı kurulmuş bir vakıf yoktur çünkü bu devletin Dışişleri bir ticarethane gibi çalışamaz; Dışişlerinin amacı kâr sağlamak, ticari faaliyette bulunmak olamaz.
Şirket mantığıyla kâr etmek amaçlı vakıf kurulması tekrar göstermektedir ki AKP, MHP siyasetinin merkezinde para ve rant vardır. AKP iktidarı her şeye şirket gözüyle bakan bir rasyonaliteye sahiptir. Bunu bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan da adına Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denen ucube sistemi tarif ederken övgüyle anlatmıştır. "Devleti şirket gibi yönetirsek netice alırız." demişti.
AKP iktidarı "şirket-devlet" anlayışıyla her şeyi ticarileştirmektedir, buna dış politika da dâhildir. İktidar bir taraftan tasarruf genelgesi yayınlayarak bütçe kalemlerinde kesintiye gideceğini ifade ederken diğer taraftan da vakıf kurarak bütçe dışı kaynaklara başvurmaktadır. Vakfın daha kuruluş aşamasında Dışişleri bütçesinden 10 milyon lira Vakfa aktarılmaktadır. Nerede kaldı tasarruf genelgesi? Ayrıca, Vakfın mali işlemlerini Sayıştay denetimi dışında tutarak hem bütçenin şeffaflığı ve birliği ilkesine aykırılığın hem de halkın kaynaklarını heba etmenin yolu açılmaktadır.
Bu yasanın yürürlüğe girmesi durumunda, alım satım, ihale, taşınır taşınmaz mal kullanımı gibi konularda Vakıf Dışişleri Bakanlığıyla yetki paylaşacak, Bakanlık dışarıdan siyasi müdahale ve baskılara açık hâle gelecektir. Ayrıca, maddi tasarrufların, mali kararların Bakanlık mı yoksa Vakıf tarafından mı alınacağı kanun teklifinde açık olarak belirtilmemiştir. Dışişleri Bakanlığının uluslararası ticaretteki görev ve yetkileri Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu tarafından düzenlenir. Bu Kurulun dış ticaretteki etki gücü göz önünde bulundurulduğunda çok sayıda ihracat yapan şirketin devlete vergisini vermek yerine kurulacak Vakfa bağışta bulunacağını öngörmek mümkündür. Vakfın şeffaf ve tarafsız bir şekilde denetlenmesi mümkün olmayan mekanizmaya sahip olması nedeniyle söz konusu faaliyet vergi kaçırma, yolsuzluk gibi olası suçlara kapı aralayacaktır.
AKP iktidarı 2018 Genel Seçimlerinden bu yana yurttaşlara Avrupa'da serbest seyahat etme vaadinde bulunmasına rağmen gelinen noktada yurttaşlar, bırakalım Avrupa ülkelerinde serbest seyahat etmeyi Avrupa ülkelerinin büyükelçilerinden vize randevusu bile alamaz noktaya gelmişlerdir. Görünen o ki iktidar vatandaşın bu mağduriyetini gidermek yerine buradan her yıl on milyonlarca euro kazanç sağlamayı ve bu kazancı sorumluluğu kime ait da belirsiz bir vakfa aktarmayı amaçlamaktadır. Ayrıca, topluma vize serbestîsi vaadinde bulunan bir Dışişleri Bakanlığının bu Vakıf aracılığıyla "vize hizmeti" adı altında gelir elde etmesi iktidarın toplum yararı gözetilmeksizin izlediği politikaların bir başka göstergesidir; yine, vize aracılık hizmeti kapsamının ne olduğu ve neyi amaçladığı da belirsizdir. Muhalif olan siyasetçi, gazeteci, öğrenci, sanatçı veya akademisyenlerin yurt dışına çıkışlarında keyfî engellerle karşılaşabileceği kaygısı oluşturmaktadır. Yine, 10 bin lira maaşa mahkûm edilmiş milyonlarca emekli yeniden çalışmak zorunda kalırken Vakıfta çalışacak olanlardan emeklilik kesintisi yapılmayacağını ifade etmek yandaşlara kıyak geçmektir ve bu kabul edilemez.
Özetle, tam bir AKP yasama aklıyla karşı karşıyayız. "Şirket-devlet" anlayışıyla sunulan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ülkedeki tüm idari mekanizmalara nasıl sirayet ettiğini görüyoruz.
Kanun teklifinde "Bakanlık bölgesel ve küresel tüm gelişmeleri yakından takip etmekte, güvenilir bir aktör olarak ihtilafların çözümü için aktif rol üstlenmekte. Devletimizin ve milletimizin bütünlüğünü, güvenliğini ve refahını güçlendirmeyi hedefleyen millî dış politika vizyonumuz doğrultusunda görevlerini özveriyle sürdürmektedir." denilmektedir.
Peki, görünen Türkiye nasıl bir Türkiye? Latin Amerika'dan buraya ve buradan başka bölgelere ulaştırılan uyuşturucu trafikleri, El Kaide ve DAİŞ gibi küresel suç yapılarının finansal hareketleriyle kara para cennetine dönüştüğü iddialarıyla gündemde olan, kara para aklama ve terörün finansmanı konularında gri listelerde yer alan bir Türkiye. AB'ye tam üyeliğinin durduğu, Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Komisyonu ilerleme raporlarında kesintisiz bir şekilde demokratik ilkelerden uzaklaştığı söz konusu olan ve bu gerçeklikleri yok sayan bir Türkiye. Kendi coğrafyasında barışı sağlamamış, Kürtlerin en ufak demokratik kazanımının veya diğer bir deyişle Suriye'de halklar yararına en ufak bir demokratik kazanımın tasfiye edilmesini dış politikasının merkezine oturtmuş bir Türkiye.
Kürt sorununu çözememiş bir ülke başka coğrafyalara barış götüremez, ihtilafların çözümü için aktif rol oynayamaz. İktidar önce kendi ihtilafını yani Kürt sorununu demokratik ve barışçıl bir biçimde çözmek için çaba sarf etmeli, sonra bölgesel ve küresel ihtilafların çözümü için aktif rol üstlenmeye soyunmalıdır. Kürt sorununun demokratik çözümü gerçekleşmediği sürece sağlıklı bir dış politika yürütmeniz mümkün değildir.
Güvenlik harcamalarına bütçeden ayrılan pay ise her dönem artmaktadır. Eğer kaynak ihtiyacını doğuran sebepleri doğru analiz edersek yani "savaş" yerine "barış" dediğimiz anda, genel bütçenin yaklaşık onda 1'i kadar pay direkt olarak tasarruf edilecektir.
Sayın vekiller, bir yandan kamuda sözde tasarruf tedbirleri açıklanırken, bir zamanlar "çerez parası" denilenler şimdi büyük birer tasarruf hamlesi olarak gösterilirken, personel alımlarına, yönetim kurulları ücretlerine kısıtlama getirileceği söylenirken bu kurulmak istenen Vakfa bütçeden aktarılacak kaynak, yapılacak harcamalar, Mütevelli Heyetinin ve Denetleme Kurulu üyelerinin alacağı ücretler, huzur hakları burada kanunlaştırılacaktır.
AKP'nin liyakat anlayışı göz önünde bulundurulduğunda, Vakfın "yeni yandaş emekliler kurulu" olarak kullanılacağı açıktır. Bilindiği üzere, AKP'de yöneticilik, milletvekilliği, bakanlık yapmış çok sayıda isim Dışişleri Bakanlığı bünyesinde çalışmış ve çalışmaya devam etmektedir. Bu çerçevede, hem personel alımı hem de yönetim kademesindeki atamaların da benzer şekilde olacağı konusunda ve Vakıf personellerinin hangi objektif kriterlerle alınacağına dair ciddi belirsizlikler ve şüpheler vardır.
Sayın vekiller, kaynak yaratmak istiyorsak eğer, ilk yapmamız gereken şey vakıf kurmak değildir. Buradan gelecek olan kaynak ne Dışişlerine ne de mevcut bütçe açığına ya da ekonomiye can suyu olmayacak, sadece bazıları için rant kapısı olmakla kalacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bozdağ, lütfen tamamlayın.
HEVAL BOZDAĞ (Devamla) - Bitiriyorum.
İktidara sesleniyoruz: Kaynak yaratmak istiyorsanız eğer, yandaş şirketlere ödediğiniz milyonlarca dolarlık garanti ödemeleri durdurun, sarayı kapatın, sarayın yaklaşık 40 milyon lira olan günlük masraflarını ortadan kaldırın. 2024 bütçesinde sermayeden almaktan vazgeçtiğiniz 2,2 trilyon liralık vergi harcamalarını iptal edin. Barışçıl politikalarla yıllık yaklaşık 40 milyar dolar tutarındaki savunma ve savaş harcamalarını azaltın ve faiz lobilerine akıttığınız paraları kesin.
Saygılarımla. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)