GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:86
Tarih:23.05.2024

HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Sayın Genel Kurul, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

19 Temmuz 2012 Rojava devriminin başlangıç tarihi olarak kabul ediliyor. Suriye'de başlayan iç çatışmalardan sonra Kobani Halk Meclisi kentin yönetimini üstleniyor ve o tarihten sonra, bu topraklar saldırılara hedef olduğu gibi, tarihsel bir direnişe de sahne oluyor. Burada kurulan halk meclisleriyle Kürtler, Araplar, Türkmenler, Süryaniler ve Çerkez halkları güç birliği etmişler ve Suriye'nin kuzeyinde önemli bir demokratik güç konumuna yükselmişlerdir. Bugüne değin tüm emperyalist ve ulus devlet müdahalelerine direndikleri gibi 2014 Eylülündeki barbar IŞİD çetelerinin saldırılarına karşı da destansı bir direniş göstermişlerdir. Hâlen süregiden bu devrim aynı zamanda bir kadın devrimidir. Kadınlar inşa edilen toplumsallıkta öncü rol üstlenmişler, bu yüzden de IŞİD çetelerinin ve Orta Doğu'nun gerici, karanlık güçlerinin öncelikli hedefi olmuşlardır. Yani hedef alınan aslında gönüllü birliktelikle kurulan eşitlikçi, kolektif üreten ve adil paylaşan kadın öncülüğündeki demokratik toplum düzenidir.

Bu sınıfsız, sömürüsüz, demokratik toplum açıkçası Türkiye halklarının da düşlediği ve bu nedenle heyecanla karşıladığı bir hakikate karşılık geliyor. Bu toplumsallık IŞİD barbarlarının hedefi olunca da Türkiye de dâhil dünya halklarının topyekûn bir savunma refleksi geliştirdiği protesto eylemlerine sahne olan bir dönem olmuştur ki bu dönem aynı zamanda "6-8 Ekim Kobani olayları" dediğimiz döneme rastlar. IŞİD'in de saldırılarının en yoğun olduğu dönem bu dönemdir. Tabii ki Suriye sınırında ve Kürt illerinde bu protestolar daha yoğun yaşanmıştır. Çünkü sınırının ötesinde yaşayan halklar kardeşleridir ve IŞİD katliamıyla yüz yüzedirler. IŞİD karşıtlığında herkesin hemfikir olduğu böyle bir konjonktürde protestoların olması meşru ve doğal bir gelişme iken toplumsal bu tepki kriminalize edilip bir davanın konusu hâline getirildi ve Kürt siyaseti, üçüncü yol, demokratik toplum savunusu yargılanmaya çalışıldı. Çünkü Kobani'de kazanan devrimci halklar olmuştu ve bu devrim ezilen halklara göz kırpıyordu ve ilk seçimlerde toplumsal karşılığının hayat bulması iktidarınız için, HDP'nin varlığının, siyasi faaliyetlerinin, Kürt halkının haklı taleplerinin kriminalize edilmesi için açılmış bir kumpas davasının fırsatı oldu. HDP'nin dünyanın gözü önünde işlenmeye kalkışılan bir katliamı engellemeye dönük çabası soruşturma konusu yapılarak akıl almaz bir hukuki süreç başladı.

Bakınız, siyaseten iktidarınızın kullandığı tek argüman olan ve algı siyasetinizin esası olan, davada da asıl suçlama konusu edilen 6-8 Ekim 2014 tarihlerinde yaşanan ve 31 ilde sıralanan tüm suçlardan, 37 cinayet ve 5 binin üzerindeki şiddet olaylarından tüm arkadaşlarımız beraat aldılar. Böylece HDP'yi insani ve maddi kayıplardan sorumlu tutmaya dönük komplonuz çöktü. Ama beraat kararı açıklandıktan sonra bile bu siyasetinizdeki ısrarınız davanın açılmasındaki niyetinizi de açığa vurmuştur.

Sayın vekiller, bu duruşmada çıkacak olan karar, yargının adaleti tesis eden bağımsız bir kuruma dönüşeceğinin, bir insan hakkı olarak düşünce ve ifade özgürlüğünü kabul ettiğinin en önemli göstergelerinden biri olabilirdi; başta Kobani olmak üzere, siyasi saiklerle yürütülen tüm yargılamaların, mahkûmiyetlerin ortadan kaldırılacağının da. Fakat bu önemli yol ayrımında yağdırılan cezalar yine, hukukun iktidar aparatı olmaktan öteye gidemediğini gösterdi. Fakat şunu unutmayın ki tüm arkadaşlarımız; tahliye edilenler, ceza alanlar, barış için, halklar için "Mücadeleye devam!" dediler. Sadece sözlerinden kırk iki yıl ceza almış Demirtaş "Mücadeleye devam!" dedi. Otuz yıl ceza alan Figen Yüksekdağ "Mücedeleye devam!" dedi. İşte, hakikat zemini budur, asıl mahkûm etmek budur; her şeye rağmen barışta ısrar, yaşamda ısrar iradesidir asıl mahkûm eden ve bu kararların acizliğini ortaya koyandır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

HEVAL BOZDAĞ (Devamla) - Türkiye halklarının nazarında bu kumpas davası çökmüştür, ceza kararlarınız yok hükmündedir. Hiçbir hukuksuzluğunuz ya da kumpasınız da bunu değiştiremeyecektir.

Sayın Selahattin Demirtaş'ın sözleriyle konuşmamı tamamlamak istiyorum: "Biz demokratik çözüme inanan siyasetçileriz. Sırf bunu istedik diye yıllarca rehin tutulmamıza rağmen hâlen içeriden 'barış' diye haykırıyoruz. Verilen cezaların tamamı bir 'tweet' ve birkaç miting konuşmamdan dolayı verilmiş, yani yıllardır yalan bir iftirayla yarattıkları algılara dayalı. Ne bir şiddet eyleminden ceza verildi ne de şiddeti teşvik ya da destekten. Sadece düşüncelerimden, söylediklerimden kırk iki yıl ceza verilmiş oldu. Bu da davanın siyasi bir dava, cezaların da siyaseten verilmiş cezalar olduğunu bir kez daha ispatlamış oldu."

Saygılarımla. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)