Konu: | Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 86 |
Tarih: | 23.05.2024 |
GİZEM ÖZCAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ticaretle ilgili düzenlemeleri içeren teklifi görüşüyoruz. İktidar artık "yeni ekonomik model" lafını ağzına almayı bıraktı ancak ekonomide sıcak para girişlerine dayanarak yol yürümeye devam ediyor. Çok basitçe, halkımız nasıl soyuluyor anlatalım: Sıcak para, dolar kurundaki dalgalanmayı ve yüksek faizi seviyor. Faiz baronları Japonya'dan yıllık yüzde 1-2'yle borç alıyor, 100 dolar borç alan biri bu parayı Türkiye'ye getirip, liraya çevirip bugünkü yüzde 50 faizle bankaya yatırırsa ve bu süreçte Merkez Bankası da dolardaki hareketlenmeyi engellerse yıl sonunda faiz baronunun 150 doları oluyor. Borcunu faiziyle diyelim ki Japonya'da ödedikten sonra cebinde 48 dolar kalıyor. Ne üretim var ne istihdam var. Peki, ne var? Dolar bazında yüzde 48 kâr var, Merkez Bankasının rezervlerinin tükenmesi var. Var mı emeğiyle geçinip böyle bir para kazanan? Yok. Kim bu politikaların akıl hocası? IMF. İşte, o yüzden diyoruz ki: "İktidar IMF'siz IMF politikası uyguluyor."
Değerli milletvekilleri, ekonomik koşullar günden güne kötüleşirken iktidar geçici, pansuman tedbirlerle ticareti ve sanayiyi ayakta tutmaya çalışıyor. Bu teklif de bu geçici, pansuman tedbirlerin bir örneği. Her gün yüzümüze çarpan gerçek şu: Adalet mekanizmasının çürüdüğü bir ortamda ekonomi de ne yazık ki bu çürümeden nasibini alıyor. Adalet, deniz gören kum gibi dağıldıkça onun üzerinde hiçbir kurum ayakta kalmıyor.
Değerli milletvekilleri, "adalet sisteminin sorunları" dedik. Bu sorunlar, yaşadığımız ekonomik ve sosyal sorunlarla göbekten bağlı sorunlar. Önemli Şair Brecht'in "halkın ekmeği" dediği adalet zarar gördü. Lafı çok dolandırmaya gerek yok. Bugün ülkemizin gazetelerinde boy boy çeteleşme tartışılıyorsa, bu çetelerin siyasal, yargısal bağlantıları çarşaf çarşaf ortaya dökülüyorsa "FETÖ borsası" diye bir kavram literatüre girmişse, Sinan Ateş cinayeti üç beş tetikçinin üstüne yıkılıp asıl sorumlular gizleniyorsa, bugün yüksek mahkemelerimizin seçimlerinde bile tarikatların desteklediği adaylardan bahsediliyorsa bunun ardında yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını yitirmesi var. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bütün bunlar olurken bir yandan da anayasa tartışması yürüyor. Şu çok açık: Ülkenin evrensel hukuk normlarına, demokratik değerlere ve insan haklarına saygılı Anayasa sorunu var, evet ancak karşımızda mevcut Anayasa'ya bile tahammül edemeyen bir yapı var. Soruyorum: Anayasa Mahkemesi kararına rağmen Can Atalay neden Mecliste değil? Osman Kavala'nın, Selahattin Demirtaş'ın hakkındaki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları neden uygulanmıyor? Tayfun Kahraman neden doğum gününü kızı Vera'yla birlikte geçiremiyor. (CHP sıralarından alkışlar) Anayasa Mahkemesi kararları ortada iken 8 Martta İstiklal Caddesi kadınlara neden kapalı? 1 Mayısta Taksim işçilere neden kapalı ve hangi hakla üzerinden yirmi beş gün geçmesine rağmen, hâlâ 1 Mayıs tutuklamaları yapılıyor? Galatasaray Meydanı, hakikat mücadelesinin onuru Cumartesi Annelerine direnişinin 1.000'inci haftasında neden kapalı? Biz bu soruları soruyoruz ama yargıyı omurgasından kırmaya çalışanların neden anayasa tartışması yürüttüğüne dair cevabı da çok iyi biliyoruz. Niyet ne adalete susamış halka derman olmak ne demokratik anayasa yapmak; niyet kemer sıkma politikalarıyla günden güne yoksullaşan işçinin, çiftçinin, memurun, emeklinin gerçek sorunlarının üzerini bir sis perdesiyle kapamak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
GİZEM ÖZCAN (Devamla) - İzin vermeyeceğiz, o sis perdesini yırtıp çocuklarımıza onurlu bir gelecek, demokratik bir ülke ve anayasa bırakacağız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)