| Konu: | Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 86 |
| Tarih: | 23.05.2024 |
ÖMER FARUK HÜLAKÜ (Bingöl) - Değerli milletvekilleri ve ekranları başında bizi izleyen değerli halklarımız, bu hafta 1.000'inci kez bir araya gelecek olan Cumartesi Annelerinin onurlu mücadelelerini buradan saygıyla selamlıyorum.
Yine, bir siyasi intikam davası olan Kobani kumpas davasının tanımadığımız kararıyla tutsak edilen tüm yoldaşlarımızı buradan saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Konumuz, yüz yıllık Cumhuriyet tarihinde bitmeyen bir düşmanlığın tahlilidir. O sebeple, bugün burada Kürt düşmanlığının en güzel ilanını konuşacağız. Kobani kumpas davasının Kürt düşmanlığının nasıl tescili olduğunu anlatmaya çalışacağım.
Kürt halkının en temel haklarını gündeme getirdiğimizde, hak talebinde bulunduğumuzda suratımıza doğru tuttuğunuz şey darbe anayasasıdır. Bu Anayasa'da Kürt yok, Anayasa'da Kürtçe yok. Peki, ne var bu Anayasa'da? Türk var, herkes Türk, vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk. Bir de soydaş ve akraba topluluklar var; Karabağ'daki Azeri, soydaş ve akraba fakat Kobani'deki Kürt, düşman; Rojava'daki Türkmen, soydaş ve akraba fakat Kürt, düşman.
İşte, düşmanlığın başladığı temel yer demokratik bir anayasadan yoksunluktur. Herkese "Türk" demekle ortaya çıkan düşman hukuku, aradan geçen yüz yılda hiçbir şekilde savrulmadan sürdürülüyor. Sözüm ona Karabağ'ın düşmesine izin vermeyenler "Kobani düştü düşecek." diye sevinçle müjde vermekten çekinmiyorlar. İşte Kürt halkının Kobani için IŞİD barbarlığına karşı verdiği destansı mücadele ve dayanışma sizin ikiyüzlü ve düşmanlıkla bezenmiş bilinçaltınızı ortaya çıkarmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Kobani'yi Rojova'da düşüremeyenler çareyi Ankara'da düşürmekte aradılar. Kobani düşmedi ve hiçbir zaman düşmeyecek ama ben size neyin düştüğünü söyleyeyim: Kobani düşmedi ama sizin IŞİD'le resmî ticaretiniz düştü, Kobani düşmedi ama AKP ve küçük ortağı için İstanbul düştü, Ankara düştü, Kobani düşmedi ama mahkeme dosyalarında unuttuğunuz notlarla nasıl bir kumpas içerisinde olduğunuz yargı tarihine kara leke olarak düştü. Kobani düşmedi ama siyaseten baş edemediğiniz HDP'yi kapatmak için nasıl alçaldığınız arşivlere düştü. Kobani düşmedi ama mahkeme başkanının mafya bağlantılarıyla yargının nasıl bir çukura düştüğü ortaya çıktı. Kobani düşmedi ama 28 Şubat darbesini yapanlara davanın aynı günün akşamında tahliyeler düştü. Kobani'nin düşmemesi öyle bir ağır travma yarattı ki, Kürt düşmanlığınız öyle bir raddeye geldi ki 28 Şubat hafızası tarihinizden silinip atıldı. Kobani'nin düşmediği gerçeği...
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Hayal görüyorsun!
ÖMER FARUK HÜLAKÜ (Devamla) - Dinle!
Kobani'nin düşmediği gerçeği ortada duruyorken, "..."(*) sloganının dünyanın dört bir yanından sahiplenildiği gerçeği ortadayken ne yazık ki Kürt düşmanlığınız size diğer düşmanlıklarınızı unutturacak bir seviyeye gelmiştir. Kürt'e karşı yürüttüğünüz düşman hukuku, Kürt'e karşı her daim hazır bir vaziyette olan tedbir devleti normları, Kürt siyasetine karşı siyasetin alanını yargıya dâhil etme politikalarınız bir bütün olarak demokratik mücadelenin değil düşmanlığın tezahürüdür.
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Sizin inadınıza Türkler ile Kürtler her zaman kardeş, her zaman!
ÖMER FARUK HÜLAKÜ (Devamla) - Bir susar mısınız?
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Sen istediğin kadar konuş!
ÖMER FARUK HÜLAKÜ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, yüz yıllık siyasi tarihi cezaevlerine giriş ve çıkışlarından ibaret olan bu ülkede Kürt'ü cezaevleriyle tehdit etme sığlığına düşmek, Kürt siyasetini yargı eliyle dizayn etmeye çalışmak, Kürt halkının tarihsel kazanımları ve bağlarını -yani Rojava'dan- koparmaya çalışmak, en basit tabiriyle kaybetmenin taşlarını döşemek anlamına gelir. Kobani kumpas davasının gelecekte iktidarın aleyhine bir örnek dava teşkil etmesi adına demokratik bir anayasa için Kürt sorununda demokratik çözümün sağlanması ve tecridin derhâl ortadan kaldırılmasına ihtiyaç vardır. Siyasette onu icra ettiğimiz en temel yer olan Türkiye Büyük Millet Meclisi de bu konuda acilen sorumluluk almalıdır.
Teşekkürler. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)