GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HÜKÜMET PROGRAMI
Yasama Yılı:1
Birleşim:6
Tarih:08.07.2011

AK PARTİ GRUBU ADINA VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin, Lübnan'daki Birleşmiş Milletler gücüne asker göndermesi için Meclisimizin verdiği yetkinin bir yıl daha uzatılması hakkındaki Hükûmet tezkeresi konusunda AK PARTİ Grubunun görüşlerini sizlerle paylaşmak için huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, öncelikle yüce Meclisin Başkanlığına seçilmeniz dolayısıyla içten tebriklerimi sunuyorum ve başarılarınızın devam edeceğine olan inancımla bu görevinizin Meclisimize, memleketimize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum.

24'üncü Yasama Döneminde cumhuriyet tarihinin en güçlü noktasına ulaşmış olan ülkemizin her bakımdan daha da ileriye götürülmesine imkân sağlayacak çalışmalarda Meclisimize başarılar diliyorum.

Ayrıca, bugün, vatan uğrunda şehit olmuş aziz kardeşlerimize Tanrı'dan rahmet, acılı ailelerine ve tüm milletimize de sabırlar diliyorum.

Lübnan'daki gelişmeler Türkiye'yi birçok düzeyde ilgilendirmektedir. Bu açıdan Lübnan, Türkiye'nin Orta Doğu çıkarları ve tüm bölgedeki hassasiyetleri açısından göz ardı edilebilir bir ülke değildir. Orta Doğu'nun zaten karışık olan jeopolitik denklemine Lübnan'ın da dâhil edilmesi ile hem çıkar ilişkileri hem de bölgede her daim devam eden çatışmalar içinden çıkılmaz bir hâl almaktadır. Coğrafi konumu, karmaşık iç yapısı ve dış bağlantılarıyla Lübnan'daki gelişmeler bölgenin tümünü etkilemektedir. 2006 Lübnan savaşı bir kez daha Lübnan'ı Orta Doğu politikasında ön plana taşımıştır. Lübnan'da bugün yaşanan kriz hem Lübnan'ın iç politikasındaki siyasi mücadelelerin hem de bölgesel, uluslararası konjonktürün birbirlerini karşılıklı olarak etkilemesi ile ortaya çıkmıştır.

Lübnan, sosyal yapısı itibarıyla kendine özgü bir ülke olarak tanımlanabilir. Lübnan'ın bu karakteristiğini üç unsura dayandırmak mümkündür: Birincisi, Lübnan halkının Hristiyanlığın ve Müslümanlığın toplam yirmi iki mezhebine bölünmüş olmasıdır. İkinci unsur ise sosyal yapının tam bir feodaliteye dayanması ve Lübnan halkının dinî mezheplerin dışında "zaim" denen derebeylerin ve ağaların etrafında kümelenmiş bulunmasıdır. Üçüncü nokta ise siyasi partilerin, sosyal yapının bu özelliklerine göre şekillenmesidir. Dolayısıyla, siyasi partilerin yapısına önce aile yani zaim şekil vermiş, ondan sonra da mezhep faktörü ile siyasi fikirler yerlerini almıştır.

20'nci yüzyıldan itibaren iç çatışmalar sebebiyle ve maddi zenginlik arayışıyla dünyanın çeşitli bölgelerine göç eden ve çoğunlukla Hristiyan Marunilerden oluşan Lübnan diasporasının nüfusu, bugün 10 ila 14 milyon arasında tahmin edilmektedir. 4 milyon nüfuslu Lübnan'ın zenginliğinin kaynağını da bu diaspora oluşturmaktadır.

Lübnan'da hiçbir zaman bir ulus devlet olgusu gelişmemiş ve Lübnanlılar her şeyden önce mensubu oldukları din ve mezhepleri ile liderlerine bağlı kalmışlardır. Ülkedeki din faktörüne dayalı bölünme, iç çekişmelerin kökenlerinden birini oluşturmuştur. Temelde dinsel bölünme Hristiyanlık ve Müslümanlık olarak iki gruba ayrılmış olmakla birlikte, bu iki gruptaki mezhepler arası mücadeleyi de göz ardı etmemek gerekir. Hristiyan kanatta tarihsel bir gelişmenin sonucu olarak Maruniler daima güçlü ve lider mezhep durumunda olmuştur ancak Müslüman mezhepler arasında 19'uncu ve 20'nci yüzyıllarda sayı ve güç yönünden köklü değişiklikler kendisini göstermiştir. 20'nci yüzyıla gelinceye kadar dağlık Lübnan'ın güçlü topluluğu Dürziler askerî bakımdan etkin olmuştur ancak 20'nci yüzyılda Sünniler siyasal iktidarda Marunilerden sonra en avantajlı mezhep olarak gözükmektedir. Buna karşılık özellikle son yıllarda sayıca hızla artan Şiiler, kuvvetli milis örgütlerin de etkisiyle Müslüman kanatta en ağırlıklı topluluk hâline dönüşmüşlerdir.

Lübnan'ın siyasi sistemi, 1943 tarihli Misakımillî'ye ve 1989 yılında imzalanan Taif Anlaşması'na dayanmaktadır. Buna göre, cumhurbaşkanının Maruni, başbakanın Sünni, meclis başkanının Şii, meclis başkan yardımcısı ve başbakan yardımcısının Ortodoks olması gerekmektedir.

Lübnan'daki olası bir istikrarsızlık, Türkiye'nin yanı başındaki bu bölgede genel olarak bir istikrarsızlığa neden olacaktır. Daha da önemlisi, Lübnan genel anlamda Orta Doğu bölgesinin geleceğine ilişkin mücadelenin bir parçasıdır. Türkiye'nin Lübnan'daki varlığı da bütün bu gelişmelerden etkilenecektir.

Bölgesel barış ve istikrarın sağlanması konusunda, şartlar elverdiğinde, tarihsel, bölgesel ve kültürel  derinliğiyle Türkiye'nin öncelikle kendi çıkarlarını göz önünde bulundurarak aktif bir rol oynaması önem arz etmektedir. Türkiye gibi bölgesel güç olan bir devlet kendisine bu kadar yakın bir coğrafyaya sırtını çeviremez. Türkiye, bölgeyi çok yakından tanıyan bir ülkedir, bölge halklarıyla çok yakın tarihî, kültürel ve akrabalık ilişkileri vardır. Böyle bir ülkede meydana gelen gelişmeleri sanki başka bir kıtada cereyan eden olaylarmış gibi uzaktan seyretmekle yetinemeyiz.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sizlere öncelikle UNIFIL'in kuruluşu ve yapılanması hakkında kısaca bilgi arz etmek istiyorum. Temmuz 2006'da patlak veren İsrail-Lübnan savaşının sona erdirilmesi, ateşkes sağlanması ve Lübnan'da güvenlik ve istikrarın yeniden tesis edilmesi amacıyla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin aldığı 1701 sayılı Karar'la oluşturulan genişletilmiş UNIFIL'e şu görevler verilmiştir:

Çatışmaların durdurulmasını gözlemlemek,

İsrail kuvvetleri Lübnan'dan çekilirken Lübnan silahlı kuvvetlerinin Mavi Hat boyunca olan bölgeler dâhil bütün Güney Lübnan'a konuşlanmasına nezaret etmek ve destek olmak,

Bu konudaki faaliyetlerini İsrail ve Lübnan hükûmetleriyle eş güdümlemek,

Sivil halka insani yardım ulaştırılmasına ve yerlerinden olmuş kişilerin gönüllü ve güvenlik içinde geri dönüşlerine yardımcı olmak,

Tampon bölgenin oluşturulması için atılacak adımlarda Lübnan ordusuna yardımcı olmak,

Lübnan hükûmetinin talebi üzerine Lübnan'ın sınırlarının ve diğer giriş noktalarının silah ve bağlantılı maddelerin girişine karşı güvenlikli hâle getirilmesine yardımcı olmak.

1701 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı'nda geçici olarak bir yıl belirlenen UNIFIL'in görev süresi düzenli olarak uzatılmıştır. Gücün görev süresinin 31 Ağustos 2011 tarihinden itibaren bir yıl süreyle daha uzatılması beklenmektedir.

2011 Haziran itibarıyla UNIFIL'in mevcudu, 11.834 asker, 337 uluslararası sivil, 659 yerel personel ve 50 askerî gözlemci olmak üzere 12.880'dir. Kara birliklerine Türkiye dışında 33 ülke katkıda bulunmaktadır. Deniz birliklerine ise Türkiye, Almanya, Bangladeş, Endonezya ve Yunanistan katkıda bulunmaktadır. Deniz Görev Gücü'nün komutanlığını ise hâlihazırda Brezilya üstlenmektedir.

Söz konusu kuvvetin, yukarıda belirtilen taahhütlerin dışında, bölgede silahlı unsurların silahtan arındırılması dâhil hiçbir görevde kullanılmayacağının da karara bağlanmış olduğunu bu vesileyle tekrar dikkatinize sunmak isterim.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; şimdi sizlere UNIFIL'in güvenliği ve son zamanlarda karşılaşılan tehditler hakkında bilgi sunmak istiyorum.

1701 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı'nın uygulamaya konulmasının ve genişletilmiş UNIFIL'in göreve başlamasının ardından Lübnan-İsrail sınırında ve bölgede sağlanan güvenlik ve istikrar ortamı sürmektedir. Taraflar, 1701 sayılı Karar çerçevesinde tesis edilen ateşkese uymuşlardır. Lübnan ordusu Güney Lübnan'a konuşlanmış, UNIFIL, ciddi bir güvenlik tehdidine maruz kalmaksızın, görev yönergesi, harekât konsepti ve angajman kurallarında tanımlanan işlevleri çerçevesinde barış, güvenlik ve istikrarın idamesine katkıda bulunmayı sürdürmüştür.

Ağustos 2010'da İsrail kuvvetlerinin Mavi Hat üzerinde yürüttükleri çalışmalar sırasında Lübnan tarafının sınırın Lübnan tarafında olduğunu iddia ettiği bir ağacı kesmeye çalışması üzerine çıkan çatışmada 1'i İsrail, 3'ü Lübnan askeri olmak üzere 4 kişi hayatını kaybetmiştir. 27 Mayıs 2011 tarihinde UNIFIL harekât sahası dışında kalan Sayda-Beyrut yolu üzerinde UNIFIL İtalyan Birliği konvoyuna yapılan saldırıda 6 İtalyan askeri yaralanmıştır. Saldırının yolun kenarına yerleştirilen uzaktan kumandalı patlayıcıyla yapıldığı tespit edilmiş olup saldırı hakkında yürütülen soruşturmaya devam edilmektedir. Bu olaydan önce aynı yöntem kullanılarak gerçekleşen saldırılarda 2008 yılında İrlanda Birliğinden 2 askerî personel yaralanmış, 2007 yılında ise 3 İspanyol ve 3 Kolombiyalı askerî personel hayatını kaybetmiştir. Ayrıca 15 Mayıs 2011 tarihinde Nakba Günü dolayısıyla Filistinli mültecilerin İsrail sınırında yaptıkları gösteriler esnasında İsrail'in sınır ihlalini neden göstererek ateş açması sonucu 12 Filistinli mülteci hayatını kaybetmiştir. Diğer taraftan İsrail savaş uçakları ve insansız hava araçları Lübnan hava sahasını günlük bazda ihlal ederek gözlem faaliyetlerini yürütmektedir.

Bölgede yararlı altyapı çalışmalarında bulunan Türk birliğine karşı şu ana kadar herhangi bir ciddi eylemle karşılaşılmamıştır. Lübnan makamlarının doğrudan talepleri ve Hükûmetimizin önerisi üzerine yüce Meclisimiz 5 Eylül 2006 tarihinde aldığı 880 sayılı Karar'la Türkiye'nin hudut, şümul ve miktarı Hükûmetçe belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının UNIFIL'e iştirak etmelerini onaylamıştır. Bu çerçevede UNIFIL'in deniz ve kara güçlerine katkıda bulunduğumuz birlik ve gemiler Ekim 2006'dan itibaren bölgeye konuşlandırılarak görevlerine başlamıştır.

UNIFIL'e katılan istihkâm inşaat bölüğümüzün ve deniz birliklerimizin masraflarının geri ödenmesi konusunda Türkiye ve Birleşmiş Milletler Sekreteryası arasında mutabakat muhtırası ve yardım mektupları imzalanmıştır. Bu çerçevede askerî unsurlarımızın masrafları Birleşmiş Milletler tarafından ödenmektedir.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; UNIFIL'e mevcut katkımız hâlihazırda aşağıdaki unsurlardan oluşmaktadır:

20 Ekim 2006 tarihinden itibaren güneydeki Sur vilayetindeki Eş Şatiye bölgesinde bir istihkâm inşaat bölüğümüz UNIFIL kara birlikleri kapsamında görevlendirilmiştir. Kara birliğimiz, Birleşmiş Milletler denetlemesinde örnek birlik seçilmiştir. Birliğimiz, yerel ve ulusal makamlarla yakın iş birliği ve iletişim tesis etmiş, yürüttüğü sivil-asker iş birliği faaliyetleriyle de çoğunluğu Şii unsurlardan oluşan Güney Lübnan halkının güvenini kazanmıştır.

Birleşmiş Milletlerin talebi ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızın teklifi doğrultusunda 6 Haziran-4 Eylül 2011 döneminde UNIFIL Deniz Görev Gücü'ne bir hücumbot ile katkı sağlanması öngörülmüştür. UNIFIL Komutanlığınca en düzenli üs bölgesi olarak değerlendirilen bölüğümüze tahsisli 237'si asker, 24'ü sivil 261 kişilik kadromuz bulunmaktadır, hâlihazırda 253 personelimiz görev yapmaktadır; ayrıca Nakura bölgesinde UNIFIL karargâhında 3 personelimiz görevlidir.

Mersin Limanı, 1701 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı'nda öngörülen amaçlar doğrultusunda dost ve müttefik ülkelerin istifadesine açılmış, Birleşmiş Milletler tarafından da UNIFIL'e katılan ülkelerin kullanımı için Mersin Limanımız belirlenmiş liman olarak açıklanmıştır.

Türkiye'nin Lübnan'da barış ve istikrarın sağlanmasına yönelik çabaları, gerek Lübnan'la ikili ilişkilerimizin gerek Orta Doğu'da etkinliğimizin güçlenmesine katkı sağlamaktadır. Ayrıca, UNIFIL'e verdiğimiz kuvvet katkısı dâhil tüm bu çabalarımız Lübnan'daki bütün gruplar tarafından desteklenmektedir.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sizlere son dönemde Lübnan'da yaşanan gelişmeler hakkında da kısaca bilgi arz etmek istiyorum. Hariri suikastını araştırmak amacıyla Güvenlik Konseyinin 1157 sayılı Kararı'yla kurulan Lübnan Özel Mahkemesi konusu 2010 yaz aylarından itibaren ülkedeki gerilimi artırmıştır. Kendi mensuplarının iddianamede suçlanacağı yönündeki iddialar üzerine Hizbullah, İran ve Suriye desteğiyle, dönemin Hariri Hükûmetinden Lübnan Özel Mahkeme sürecini sona erdirmesini istemiştir. 14 Mart grubu ve Batı ülkeleri, buna karşı çıkmıştır.

Bu arada, Sayın Başbakanımız da 24-25 Kasım 2010'da Lübnan'ı ziyaretinde tarafları itidale çağırmıştır. Suriye ve Suudi Arabistan'ın arabuluculuk girişimi başarılı olamamış, Hizbullah grubu       12 Ocak 2011 tarihinde hükûmetin düşürülmesini sağlamıştır. 25 Ocak 2011 tarihinde yeni hükûmeti kurmakla görevlendirilen Necip Mikati, yeni hükûmetin oluşumunu ancak 13 Haziran 2011 tarihinde başarabilmiştir. Bu arada, Lübnan Özel Mahkemesi ön yargılama hâkimi Fransen, 28 Haziran 2011 tarihinde iddianameyi tasdik etmiş ve 30 Haziran 2011 tarihinde Lübnan Başsavcısı Said Mirza'ya teslim etmiştir. İddianamede 4 Hizbullah mensubunun suçlandığı basına yansımıştır. Hizbullah lideri Nasrallah'ın sanıkları teslim etmeyeceklerini 2 Temmuz 2011 akşamı açıklaması gerilimleri arttırmıştır.

Önümüzdeki dönem Lübnan açısından yeni risklere gebedir. Bu bağlamda Lübnan Özel Mahkemesi kaynaklı gerilimler ve 14 Mart kanadının muhalefette kalmayı tercih etmesi ülkedeki gerilimleri arttırma potansiyelini haizdir. Mikati Hükûmetinin Lübnan Özel Mahkemesi ve Hizbullah'ın silahsızlandırılması gibi ulusal, uluslararası yükümlülükleri yerine getirirken Hükûmetin düşmemesini ve gerilimlerin daha da yükselmemesini sağlamak gibi oldukça zorlu bir görevi vardır. Orta Doğu barış sürecindeki durağanlık Lübnan ve İsrail kaynaklı gerilimlerin artabileceğine işaret etmektedir. Suriye'de yaşanan olaylar Lübnan'daki gerilimleri ve dinî, mezhepsel ve etnik ayrışmaları arttırabilecektir. Son dönemde UNIFIL birliğine saldırı, Mavi Hat'ta yaşanan olaylar, Trablus'ta Alevi ve Sünniler arasında meydana gelen olaylar ülkedeki güvenlik ortamının ne kadar kırılgan olduğunu da gözler önüne sermektedir.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sonuç olarak bölgemizde istikrar ve güvenliğin tesis edilmesi yönündeki uluslararası çabalara etkin destek verilmesini ulusal sorumluluğumuzun gereği olarak görüyoruz. Lübnan'la sahip olduğumuz ortak tarih ve kültür ve insani bağlar çerçevesinde bu ülkenin egemenliğine, toprak bütünlüğüne, güvenliğine ve istikrarına elimizden gelen desteği veriyoruz. Bu çerçevede uluslararası meşruiyeti haiz ve uluslararası toplumun ortak iradesini yansıtan Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü UNIFIL'e katkı da bulunuyoruz.

Bu hassas dönemde UNIFIL'in Lübnan'daki görevini devam ettirmesi öncelik olarak öne çıkmaktadır. Bölgemizdeki mevcut ortamda UNIFIL'e katılımımızın sürdürülmesi hem tutarlı bir dış politika hem ülkemizin bölgedeki etkinliğinin devamı açısından önemlidir. Türkiye'nin UNIFIL'e katılımı bölgede barış ve istikrarın korunmasına yönelik politikasının sürdürülmesine önemli katkıda bulunmaktadır. Türkiye gerek UNIFIL kara harekâtına gerek UNIFIL deniz görev gücüne yaptığı katkılarla barışı koruma harekâtının etkin biçimde icrasında önemli işlev üstlenmiştir. Böylece, Birleşmiş Milletler sistemi içinde olduğu kadar bölgemizde ve dünyada da görünürlüğünün artmasını sağlamıştır. Ayrıca, dünyanın diğer bölgelerinde bundan önce katıldığı barışı koruma harekâtlarındaki başarılı performansıyla kazandığı itibarın pekişmesini de sağlamıştır.

Hangi kesimden olursa olsun, tüm Lübnan halkının ve resmî yetkililerinin ülkemize kucak açması ve katkılarımızı beklemesi de büyük önem taşımaktadır. Bu çerçevede, ülkemizin katkısının süresinin UNIFIL'in görev yönergesiyle eş güdüm içinde uzatılabilmesini teminen Anayasa'mızın 92'nci maddesi uyarınca yüce Meclisimizden izin istemiş bulunuyoruz.

Takdirlerinize saygılarımla sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)