GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Tasarruf tedbirleri kapsamında Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle bugün yayımlanan genelgeye ve yerel basına, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine, Ankara'da suç örgütü ile devletin bazı kurumlarının, siyasetin ve bürokrasinin iç içe geçtiğinin konuşulduğuna, Sinan Ateş cinayetine, gençlerin yurt dışına gitme sebeplerine, dokuzuncu yargı paketinde yer alan etki ajanlığına, plansız ve kasıtlı bir şekilde Türkiye'ye doldurulan sığınmacılarla ilgili haber yapan Türk milliyetçisi bazı gençlerin bugünkü mahkemesine, esnaf ve sanatkârların kullandığı kredi faizlerinin artırılmasının sorumlularına, mali müşavirlerin sıkıntı içerisinde olduğuna ve deprem bölgesinde yıkılan binalarla ilgili mahkeme sürecinin çok yavaş ilerlediğine ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:85
Tarih:22.05.2024

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, gündemde çok konu var. Vatandaşımızın canı ekonomik problemlerden dolayı çok yanıyor ve bununla beraber tasarruf tedbirleri açıklanıyor. Bugün tasarruf tedbirleri kapsamında Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle bir genelge yayımlandı kamu kurum ve kuruluşlarına ve burada, kamu kurum ve kuruluşlarının bütün yerel basına vermiş olduğu reklamların, aboneliklerin, bunların tamamının durdurulması istendi ve başlıkta "Kamu kurum ve kuruluşlarınca hiçbir şekilde günlük gazete alımı yapılmayacak, görev alanıyla ilgili olmayan yayınlara abone olunmayacaktır." ifadesi yer alıyor.

Yerel basın, yandaş basın değildir, yerel basın, iş adamlarının fonuyla oluşturulan basın da değildir; yerel basın sokağın, hayatın kılcal damarlarıdır. O yüzden, birçok israf kalemi varken yerel basına biçilen bu ölüm fermanına karşı bu maddenin tekrar gözden geçirilmesini elbette ki talep ediyoruz. Anlaşılan o ki itibardan tasarruf edemeyenler yerel basın üzerinden demokrasiden tasarruf etme yoluna gitmişler. Bu tasarruf tedbirleri sarayda bir tasarruf yapılmadığı sürece hiçbir şekilde toplum tarafından samimiyetle karşılanmayacaktır, ciddiye de alınmayacaktır.

Bu noktaya gelmemizin ana sorumlusu gene sarayın kendisidir, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemidir. "Faiz sebep, enflasyon sonuçtur." anlayışı bugün bütün bu tedbirlerin alınmasına ve halkımızın sırtına bu yükün yüklenmesine neden olmuştur. OECD içerisinde enflasyon oranı en yüksek ülkeyiz. Bırakın bunları bu hatalı politikayla... Bakın, şu anda ne oluyor biliyor musunuz? Parası olan, dövizi olan dış dünyadaki bütün zenginler Türkiye'ye geliyor, parasını Türk lirasına çeviriyor, o Türk lirasını götürüyor mevduata yatırıyor, belli bir süre sonra bu Türk lirasıyla tekrar dolar alıp parasının üstüne değer üstüne değer kazandırıyor. Biz de "Merkez Bankasındaki rezervler arttı. İşte, TL'nin değer kaybını frenledik." diye bu abuk yapıyla, bu abuk sistemle gurur duyuyoruz.

İkinci bir konu; toplum nezdinde gerçekten endişe ve tereddüt yaratan iki ana mevzumuz var, ikisi de hukukla, yargıyla alakalı. Devletin çivisi adalettir. Biliyorsunuz, Ankara'da bir organize suç örgütüyle devletin bazı kurumları ve siyaset ile bürokrasinin iç içe geçme konusu konuşuluyor ve beraberinde Sinan Ateş cinayeti. Tabii, yargı süreci devam ediyor, müdahale etmek elbette söz konusu değil fakat öyle şeyler görüyoruz ki öyle şeyler yaşıyoruz ki suç örgütü liderini bizzat gözaltına alanlar, gözaltına alınıyor; ortaya Emniyetin darbe girişimi iddiaları atılıyor. Bu arada, bütün bu olan bitenlerden de kahraman Emniyet mensupları elbette ki etkileniyorlar ve zan altında kalıyorlar.

Suç örgütü lideri mahkemede, duymuşsunuzdur, hâkime "bir tanem" diye hitap ediyor; yargının geldiği nokta! Suç örgütü lideri hâkime "bir tanem" diye hitap ediyor; laçkalığın, ciddiyetsizliğin en büyük göstergesi. Böyle bir yargılama sürecinden siz nasıl sağlıklı bir sonuç beklersiniz, bekleyebilirsiniz?

Tabii, öte yandan, Sinan Ateş cinayeti var; yargı süreçleri âdeta birbirine o kadar benziyor ki 2 dava çok büyük benzerlikler gösteriyor çünkü her 2 davada da birilerinin korunduğunu ve kayrıldığını hissediyor, görüyoruz.

Gençlerimizin vize kuyruklarında beklediğinden bahsediliyor; böyle bir ülkede, bu kokuşmuşlukta gençler ülkelerinde nasıl kalsınlar, geleceğe nasıl güvenle baksınlar? Türkiye'den ayrılmış, yurt dışında yaşayan gençlerle periyodik olarak biz telefon görüşmeleri yapardık yani "Neden ülkenizi bıraktınız?" "Neden terk ettiniz?" "Ne olursa geri dönersiniz?" diye; inanın, yüzde 99'unun söylediği tek bir şey var "Eşitlik olursa, hak ettiğimizi aldığımıza inandığımız gün ülkemize geri döneriz." Hiçbirisinin gitme sebebi, maddi sebepler değildi.

Tabii, yargıda bu kokuşmuşluk olurken biz neyle uğraşıyoruz? "Dokuzuncu yargı paketi gelecek." deniyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Dokuzuncu yargı paketinin içinde de bir "etki ajanlığı" gibi, hepimizi endişelendiren, ne olduğu belirsiz bir gri alan var; bunun da netliğe kavuşması gerekiyor.

Gene gençleri ilgilendiren... Genç Türk milliyetçisi arkadaşlarımız vardı bizim. Bu arkadaşlar plansız bir şekilde, kasıtlı bir şekilde Türkiye'ye doldurulan sığınmacılarla ilgili haber yaptıkları için önce tutuklandılar, sonra tutuksuz yargılanmalarına karar verildi, bugün de mahkemeleri vardı, mahkemeleri eylül ayına ertelendi. Yani bu çocuklara denildi ki: "Siz bir müddet daha endişeyle, korkuyla yaşayın." Çok acıdır, yazılan iddianamede şöyle bir ifade var: "Sosyal medya hesaplarında milliyetçi paylaşımlarda bulundukları görülmüştür." Acaba mahkemeler bu cesareti "Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldım." diyen Cumhurbaşkanından mı alıyorlar?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Bu ülkede milliyetçiliği suç olarak gören tavra, yaklaşıma hiçbir zaman müsaade etmeyeceğiz ve takipçisi olacağız bu genç arkadaşlarımızın mahkemelerinin.

Dün gündeme getirdiğimiz bir başka konu -ki araştırma önergesi de vermiştik- esnaf ve sanatkârların kullandığı kredi faizlerinin artırılması. "Bir bilgilendirme yapacağım." dedi AK PARTİ'li bir milletvekilimiz. "İşte, faiz oranları arttıkça faizler de artar, azaldıkça azalır. Bu sözleşmenin altına imza atıldı." Doğrudur ama son yirmi beş yıldır yapılmayan faiz artırımı bugün yapılıyorsa bunun da en büyük sorumlusu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ve "Faiz sebep, enflasyon sonuçtur." diyen o tutarsız yaklaşımdır.

Mali müşavirlerimiz gerçekten sıkıntı içerisindeler. Mali müşavirlerimiz üçer aylık dönemlerle yapılan enflasyon muhasebe uygulamasından son derece rahatsızlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Gene, baktığınız zaman, bunun altında da yüksek enflasyon ve yapılan hatalı ekonomik uygulamaların olduğu net olarak görülüyor.

Deprem bölgesinde yıkılan binalarla ilgili mahkeme süreçleri çok yavaş ve çok ağır işliyor. Hatay'ın Antakya ilçesindeki Fuat Koku Sitesi'nin ve yine aynı ilçedeki Selim Köse Apartmanı'nın yıkılmasına dair mahkeme süreçleri; bununla ilgili mağdur ailelerin talebi var. Mahkeme süreci bir türlü işlemiyor ancak ne hikmettir ki sığınmacı meselesini gündeme taşıyan gazeteci arkadaşlarımızın mahkeme süreci de jet hızıyla ilerledi.

Bu tutarsızlıkların bir an önce kaybolması dileğiyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sağ olun.