Konu: | Geçen cumartesi Saraçhane'de düzenledikleri mitinge, İran Cumhurbaşkanının bir kaza sonucunda yaşamını kaybetmesine ve millî yas ilanı kararına, Kobani davasına, dün Samsun'da Cumhuriyet Halk Partisi MYK'si ve Gençlik Kolları MYK'si olarak 19 Mayısı büyük bir coşkuyla kutladıklarına, Çerkezlerin yüz altmış yıl önce maruz bırakıldıkları sürgüne, tasarruf tedbirlerinin göstermelik olduğuna ilişkin açıklaması |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 84 |
Tarih: | 21.05.2024 |
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, geçtiğimiz cumartesi on binlerce atanmayan öğretmenimizle birlikte, atanma bekleyen 1 milyon öğretmenimiz ve ailelerine ses vermek üzere Saraçhane'deydik. Seçimden önce atama sözü verdiler, Millî Eğitim Bakanlığı kayıtlarında bile 68 bin öğretmen ihtiyacı olduğu söyleniyor ama ala ala 20 bin öğretmeni alıyorlar, onu da mülakatla alacaklar. Oysa seçimden önce "Mülakatı kaldıracağız." demişlerdi, söz vermişlerdi; gençlerimizin, öğretmen adaylarımızın, kamuda işe girmek isteyen gençlerimizin umuduyla oynamaya devam ediyorlar. Özellikle öğretmenlerimiz açısından bir yönetmelikle "yüzde 50 sınav, yüzde 50 mülakat" yöntemini seçtiler. Oysa biliyoruz ki uygulamalarından, yüzde 1 bile mülakat olsa bunun anlamı yüzde 100 torpildir, yüzde 100 kendi adamını almaktır, yüzde 100 nepotizmdir. Dolayısıyla öğretmenlerimizin sesine kulak verin. Türkiye'de işsizlik yüzde 20'ler seviyesinde -genç işsizliği- ve her 5 genç işsizden 2'si öğretmen. Bu öğretmenler atama bekliyorlar, seçimden önce verdiğiniz sözü tutun, 100 bin öğretmeni atayın ve atarken de mülakat falan yapmayın. Daha önce açıkladılar, "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" adı altında çağ dışı, gerici, ilkel bir modeli Türkiye'ye dayatmaya çalışıyorlar ve bu modeldeki vurguladıkları ana ilke de "erdem, değer, eylem"miş. Oysa erdemli olmak önce sözünü tutmayı gerektirir, önce yalan söylememeyi gerektirir. Eğer azıcık samimiyseniz, birazcık erdeminiz varsa sözünüze sahip çıkın ve öğretmenlerimizi atayın bir an evvel.
Değerli arkadaşlar, İran Cumhurbaşkanının bir kaza sonucunda yaşamını kaybetmesini üzüntüyle karşıladık, İran halkıyla dayanışma anlayışı içerisinde taziyelerimizi gönderiyoruz. Tabii, Reisi'nin kendi ülkesinde bir otokrat olduğunu ve isyan ediyor diye, fikir beyan ediyor diye, alanlarda başörtüsüne karşı çıkıyor diye yüzlerce genci idam ettirdiğini biliyoruz ve bu yönüyle de İran halkıyla dayanışıyoruz ve Sayın Cumhurbaşkanının, İran halkına ve Sayın Reisi'ye taziye bildirmesini de diplomatik teamül gereği doğru ve gerekli buluyoruz ancak niye burada durulmadığını, niye millî yas ilan edildiğini de buradan soruyoruz? Bakınız, Türkiye'de Gara'da 13 askerimiz şehit olduğunda, İdlib'de 36 askerimiz şehit olduğunda "Millî yas ilan edin." dedik etmediler, yine Soma'da 301 işçimiz iş cinayetinde öldüğünde, Çorlu'da 25 vatandaşımız -8'i çocuk bir ihmal sonucunda kasten neredeyse- yaşamını yitirdiğinde ilan etmediler ama söz konusu olan Reisi olunca aynı gün yas ilan ediyorlar. Bunu da şiddetle kınıyoruz ve sizi tutarlı davranmaya davet ediyoruz. Bu milletin sevdiğini sevmediniz ama sarayları, saltanatları, diktatörleri seviyorsunuz. Bakınız, peki bizim yas ilan ettiğimiz İran ne yapmış? Depremde dahi yas ilan etmemiş, Van depreminde de 6 Şubat depreminde de yas ilan etmemiş, hiçbir Cumhurbaşkanımız vefat ettiğinde yas ilan etmemiş ama biz Pakistan'la, Lübnan'la, Irak'la birlikte hemen o gece yas ilan ediyoruz; bunu yanlış buluyoruz, özellikle de Dışişlerinin mütekabiliyet anlayışına uygun görmüyoruz ve bu karardan dönülmesini bekliyoruz.
Sayın Başkan, Kobani davası diye kamuoyunun bildiği davada açıkça hukuk katledilmiştir, adil yargılama ilkeleri yok sayılmıştır, adalet yoka sayılmıştır, adalet yerlerde süründürülmüştür ve ağır cezalar verilmiştir. Bu yargılamanın hukuki olmadığını hepimiz biliyoruz. Sadece yargılamanın safahatına baktığımızda olayların 2014'te olduğunu, ilk iddianamenin beş yıl sonra açıklandığını ama daha sonra 2021'de söz konusu iddianamenin kabul edildiğini ve üç yıl sonra yani daha yeni, on yıl sonra bu cezaların geldiğini görüyoruz. Bu yargılama tamamen siyasidir. Bakınız, şu Meclis kürsüsünde binlerce hatip çıktılar ve Yasin Börü'nün katilleri diye ilgili kişileri suçladılar, katil ilan ettiler ve hâlâ sanki bu kişiler katil olmaktan yargılanmış ve ceza almış gibi bir durum oluşturuluyor oysa böyle bir şey yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.
MURAT EMİR (Ankara) - Mahkeme de açıkça ortaya koyuyor ki burada bir cinayet yok. Zaten Cumhurbaşkanı diyor ki: "Bu bir terör örgütünü övmedir, bu bir siyasi kalkışmadır." Nerede diyor Sayın Cumhurbaşkanı bunu? Bin küsur yargıç ve savcı adayını saraya topluyor, bir siyasi parti lideri olarak ana muhalefete, muhalefet partilerine, sevmediği herkese laf yetiştiriyor bağımsız ve tarafsız olması gereken yargıç ve savcıların önünde ve orada da Kobani davasından duyduğu memnuiyeti ifade ediyor. Bu bile başlı başına Türkiye'deki yargının geldiği durumu apaçık ortaya koyuyor, yargının nasıl bir kişinin iki dudağı arasına sıkıştırıldığını apaçık ortaya koyuyor ve bu kişi de aynı konuşması içerisinde sivil anayasadan bahsediyor, bu da yaşamın garip bir tezadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MURAT EMİR (Ankara) - Toparlıyorum Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
MURAT EMİR (Ankara) - Hem "sivil anayasa" diyeceksiniz, "Askerî anayasanın yükünü daha fazla taşıyamıyoruz." diyeceksiniz ama aynı zamanda yargıçlara nasıl davranacağıyla ilgili ve bir parti Genel Başkanı olarak tarafsız olması gereken yargıçlara ve savcılara oradan mesajlar vereceksiniz; bu, kabul edilemez. Türkiye bu yükü, bu garabeti daha fazla taşıyamıyor, herkes bunu görsün.
Dün Samsun'da Cumhuriyet Halk Partisi MYK'si ve gençlik kolları MYK'si olarak 19 Mayısı büyük bir coşkuyla kutladık. 19 Mayıs 1919'da, yüz beş yıl önce bağımsızlık ateşi Samsun'da yakıldı ve bugün de gençlerimiz sayesinde bu bağımsızlık ateşi her tür zorluğa, her tür saldırıya karşın yanmaya devam ediyor ve edecek.
Yine, aynı şekilde, Çerkez kardeşlerimizin yüz altmış yıl önce maruz bırakıldıkları büyük sürgün dolayısıyla kendileriyle dayanışma duygumuzu paylaşıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MURAT EMİR (Ankara) - Toparlıyorum Başkanım.
BAŞKAN - Son bir dakika veriyorum.
Buyurun.
MURAT EMİR (Ankara) - Bu sürgünü yaratan ve insanların ölümüne neden olan böylesine bir sürgünü yaşatanları da şiddetle reddediyoruz Sayın Başkan.
Bakınız bu tasarruf tedbirlerinin de son derece göstermelik olduğunu ve özellikle de "Bakın, biz kamu olarak gerekeni yaptık." deyip işçinin, memurun, asgari ücretlinin, atanmayı bekleyen öğretmenin, atanmayı bekleyen sağlıkçının, hekimin ve kamu görevlilerinin haklarını gasbetmek üzere yapıldığını biliyoruz. Çevre Bakanlığının daha dün itibarıyla Çukurambar'da 15 katlı bir binayı kiraladığını öğreniyoruz.
Eğer samimiyseniz buradan şu çağrıyı yapıyoruz: Tasarruf Tedbirleri Bilgi Sistemi'ni -yani ilgili genelgede "Bütün bu tasarruflar yapılacak, bize de bildireceksiniz." dedikleri- kamuoyu denetimine açın, samimiyseniz açın, herkes bunu görsün.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MURAT EMİR (Ankara) - Toparlıyorum Sayın Başkan. Sabrınız için teşekkürler, toparlıyorum; son, son.
BAŞKAN - Buyurun.
MURAT EMİR (Ankara) - Türkiye'nin artık gerçekten savurganlığa tahammülü yok. Saraydaki lüksten, saltanattan, şatafattan başlayın ve biz de bunun takipçisi olalım.
Bir de ısrarla soruyoruz, yıllardır söylemiyorsunuz, sormaya devam edeceğiz: Kamu kaynaklarından Bilal oğlanın vakıflarına kaç lira aktarıyorsunuz, kaç lira aktardınız? Bunun da cevabını bekliyoruz.