| Konu: | Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 81 |
| Tarih: | 14.05.2024 |
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) - Başkan, teşekkür ediyorum.
Allah'ın bildiğini kuldan saklamayalım biz de konuşmalarımızı yapalım.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun teklifiyle ilgili grubumuz adına söz almış bulunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tabii, ticari hayatın düzenlenmesine ilişkin bir kanun teklifi. Elbette ki ticari hayatın düzenlenmesine dair olumlu adımlara destek vermek isteriz ancak çıkarılan kanunlarda maalesef ihtiyaçlara yönelik adımların tam olarak atılamadığını üzülerek görüyoruz; bu anlamda da tespitlerimizi Genel Kurulla, iktidar partisiyle paylaşmaya gayret gösteriyoruz.
Yüksek gıda enflasyonuna çözümler aranıyor, maalesef burada sorun yanlış tespit ediliyor, sorun yanlış tespit edildiği için de sadece cezaların artırılması gibi çözümler ortaya konuyor değerli milletvekilleri. Gıda enflasyonunu bu çözümlerle, bu tedbirlerle çözemeyiz; daha bütüncül çözümler ortaya koymak zorundayız. Bir kere, mevcut enflasyonun sebebini doğru tespit etmemiz gerekiyor. Türkiye'de enflasyonun sebebi nedir? Maalesef inatla yürütülen bir yanlış para politikasıdır; Türkiye'de adaletten, liyakatten, şeffaflıktan, tasarruftan uzaklaşılmasıdır; mevcut, şu anda Türkiye'deki ekonomik krizin ve dolayısıyla oluşan enflasyonun sebepleri bunlardır. Siz de bunu artık kabul ediyorsunuz -psikolojik aşama açısından önemli- "tasarruf tedbirleri" adında adımlar atıyorsunuz; bunu önemsiyoruz. Şimdi sorunu doğru tespit edelim ki doğru yöntemler ortaya koyalım ve doğru sonuca gidelim.
Şimdi, gıda enflasyonu sorununda hal yasası düzenlemesi önem arz etmektedir. Bu değişiklik yıllardan beri neden bekletiliyor, neden yapılmıyor, bunu gerçekten merak ediyoruz. Bu adım bir an önce, köklü bir reformla Türkiye'de atılmak zorundadır. Tarladan 1 liraya alınan ürün İstanbul'da misliyle mutfağa girmemelidir. Tüketiciye de fayda olsun, üreticiye de fayda olsun, hal esnafı da daha düzenli şartlar altında çalışabilsin değerli milletvekilleri.
Yine, şunu sormak istiyoruz: Daha bütüncül çözümler olması gerekir dedik, mesela ticari hayatla ilgili düzenlenmesi gereken hal yasası düzenlemesi neden bekletiliyor? Zincir marketlerle ilgili düzenleme neden bekletiliyor? Perakende yasası neden bekletiliyor? AVM'lerle ilgili düzenleme neden bekletiliyor? Bunu özellikle sormak istiyorum; küçük esnaf, zincir marketlerle maalesef baş edemiyor değerli milletvekilleri, bu konuda düzenleme yapmak zorundayız. Bir sokakta, caddede ne kadar zincir market olmalı? Mesafe kuralından bahsediyoruz. Bunun yanında, zincir marketlerde neler satılabilmeli? Bunların hepsinin düzenlenmeye ihtiyacı var. Çok ilginç bir örnek göstereceğim: Ya, bir zincir market manavlık yapıyor, züccaciyecilik yapıyor, beyaz eşya satıyor ya! Ben şimdi şunu soruyorum: Bir züccaciye dükkânının önüne, bir beyaz eşya dükkânının önüne esnaf yumurta koyup satabilir mi? Satamaz. Dolayısıyla bunun düzenlenmeye ihtiyacı var, bu çarpıklık düzeltilmelidir değerli milletvekilleri. Esnafımızı rahatlatmak zorundayız. Söylemek istediğimiz husus budur.
Şimdi, kanunda dikkatimizi çeken bir husus -geçen kanunda da yaptınız- bir hukuk ilkesinin açıkça ihlal edilmesi. Kanunların yürürlük maddesi son yapılan düzenlemelerle hep geriye yürütülüyor. Arkadaşlar, bunu, hukukun temel ilkesi olan kanunun geriye yürümezlik ilkesinin açıkça ihlal edilmesi olarak görüyoruz ve bu hukuksuzluğa, bu keyfîliğe de itiraz ediyoruz. Şimdi, siz bunu yaparsanız hukuka ve devlete güven ilkesini zedelersiniz. Vatandaş neye göre hukuki işlemlerini yapacak, neye göre ekonomik adımlarını atacak? Siz kanunu sürekli olarak geriye yürütürseniz ve bunu normalleştirirseniz ekonomik hayatı ve sosyal hayatı, maalesef, kaosa sürüklersiniz; bu konuda da hassasiyet beklediğimizi özellikle belirtmek istiyorum.
Şimdi, esnafımıza sahip çıkalım dedik. Az önce bir esnaf ve sanatkârlar kredi kefalet kooperatif başkanımız bir mesaj attı, mesajda şöyle bir yakınma var; bunu özellikle Grup Başkan Vekili arkadaşlarımızın not almasını, yapılabilir bir şey varsa bu konuda esnafımızın rahatlatılmasını özellikle istirham ediyorum: Esnafımızın geçmiş dönemlerde kullanmış olduğu kredi faiz oranlarına bugün itibarıyla yüzde 100'ün üzerinde zam yapılmıştır; güncellenmiş hâli burada arkadaşlar, Halkbank faiz oranlarına yüzde 100'ün üzerinde zam yapmış; ya, bu uygulama kabul edilemez. Esnafımız neye göre ekonomik planlamasını yapacak yani nasıl adım atacak? Bunları takdirinize sunuyoruz. Burada sonuç ne olacak söyleyeyim: Kredi kullanan yaklaşık 1 milyon esnaf bundan büyük bir zarar görecek, iş yerlerini kapatmak zorunda kalacak, yeni kredilerle boğuşmak zorunda kalacak, rehin olarak verdiği gayrimenkul, vesaire mallarından olmak zorunda kalacak. Şimdi, bu konuya bir çözüm getirilmesi gerekir. Tekraren, esnafımıza daha önceden verilmiş olan kredinin faiz oranlarına sonradan yüzde 100'ün üzerinde zam yapılmış olmasını kabul etmemiz mümkün değildir. Esnafımız zaten zor şartlarda ayakta duruyor, zor şartlarda ayakta kalan esnafımızın yükünü almak zorundasınız; onlara yeni yükler yüklemeyin, zorlaştırmayın, kolaylaştırın diyoruz değerli milletvekilleri.
Şimdi, dokuzuncu yargı paketi gündemde, önümüzdeki haftalarda Komisyona, sonra Genel Kurula gelecek. Geçen gün katıldığım bir Twitter sohbet odasında, 4 bin kişilik bir odada adalet mağdurlarını, belli konularda mağduriyet yaşayan vatandaşlarımızı dinledim, kısa kısa notlar aldım; bunları paylaşmak istiyorum, bu konularda düzenlemeler yapılması gerektiğinin altını çizmek istiyorum.
Bunlardan bir tanesi süresiz nafaka konusu, toplumda büyük tartışmalar yaratan önemli bir konu. Özellikle kısa süren evliliklerde, maalesef, süresiz nafaka konusu büyük bir sorun olarak önümüzde duruyor. Evet, hukuk, mağduru korumalıdır ama yeni mağduriyetlere de sebep olmamalıdır. Bu konunun evlilik süresi, nafaka alacaklısının çalışabilir olup olmaması gibi kriterler üzerinden hakkaniyet ölçüsünde yeniden düzenlenmesi gerektiğinin altını çizmek istiyorum.
Yine, bir başka beklenti, büyük bir beklentiye dönüşmüş. "Dörtte 4'lüler" adıyla anılan, 2'nci defa suç işleyenlerin cezasının tamamını cezaevinde geçirmesinden ziyade bu gruptaki vatandaşlarımızın cezasının bir bölümünü cezaevinde, bir bölümünü de denetimli serbestlikle dışarıda geçirmesi konusunda büyük bir beklenti var. Bu konuda da 2'nci defa suç işleyenlere de bir şans verilebilir diye düşünüyoruz. Tekrar tekrar suç işlenmesinde, evet, bu anlamda dörtte 4 uygulaması yapılabilir ama bu konuda da sanırım bir düzenlemeye ihtiyaç var diye düşünüyoruz. Bunu da sizinle özellikle paylaşmak istedim.
Karşılıksız çek mağdurları, karşılıksız çek konusu: Bir hukukçu olarak ekonomik bir ilişkiden dolayı insanların hapisle tazyik edilmesini doğru bulmuyorum. Hapis cezası, borcunu ödeyemeyen esnafımızda daha büyük zorluklar ortaya çıkarmaktadır. Mademki ekonomik bir ilişkiden bahsediyoruz, o zaman tedbirin de ekonomik olması gerekir diye düşünüyorum. Kolayca çek yazılmasını engelleyecek, bunun yanında, karşılığı olmayan çekin keşidesini engelleyecek tedbirler almalıyız. Örneğin, garantili çek gibi yeni tedbirler üzerinde bir düzenleme yapılması gerekir, bu konunun tartışılması gerekir diye düşünüyorum.
Son olarak, KHK mağduriyeti önemli bir sorun olarak önümüzde duruyor. 15 Temmuz, Türkiye'nin hiç şüphesiz ki bir gerçeğidir ancak 15 Temmuzdan sonra oluşan mağduriyetleri de görmezden gelemeyiz. Değerli milletvekilleri, bu konuda çok net, çok basit ve çok rahat bir kriterimiz var: Suçlu ile masumun ayrılması. Suçlu ile masumun ayrılmasından bahsediyoruz, kimse de söyleyeceğimiz şeyleri başka yerlere çekmesin. Burada iki durum önemlidir, iki hususun masaya yatırılması gerekir. Birincisi -"masum" dedim- yargı kararlarıyla suçsuzluğu ispat edilmiş insanlar var ama görevlerine iade edilmemiş. Bakın, bu insanlara yargı organı "suçsuzdur" demiş, dolayısıyla daha fazla mağduriyetler yaşatmama adına bu insanların görevlerine iade edilmesi gerekir; bu, birincisi. İkincisi de adil yargılama sorunu. Maalesef, suç kriteri teşkil etmeyen konulardan dolayı KHK mağduriyetleri yaşatılmıştır. 15 Temmuzdan sonra olan davalarda, bakın, suç kriteri olmayan konulardan dolayı insanlara geriye dönük cezalar verilmiştir. Neyi kastediyorum? Mesela, gazete aboneliği; bakın, bu, bir suç kriteri olamaz arkadaşlar. Şunun altını özellikle çiziyorum: Örgütsel faaliyet yürütenle, darbecilik faaliyetine katılanla, bunların hepsiyle amansız bir mücadele verilmelidir ve gereken cezalar da en ağır şekilde verilmelidir; bu, başka bir konu. Benim dediğim çok net; hiçbir suçu olmayan insanlardan bahsediyoruz. Bir de gazete, dergi aboneliği gibi, sendika üyeliği gibi devletin yasal olarak müsaade ettiği konulardan dolayı masum insanlara sonradan ceza verilmesini de vicdani bulmuyorum, hukuki bulmuyorum. Bu konuda da bir düzenleme yapılması gerektiğinin altını önemle çizmek istiyorum. Tekraren, kriterimiz suçlu ile masumun ayrılmasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSA MESİH ŞAHİN (Devamla) - Toparlıyorum.
BAŞKAN - Toparlamadınız mı?
İSA MESİH ŞAHİN (Devamla) - Artı bir yok mu?
BAŞKAN - "Son olarak..." dediniz.
Buyurun, toparlayın, KHK sorununa değindiğiniz için biraz daha süre veriyorum.
İSA MESİH ŞAHİN (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Kriterimiz suçlu ile masumun ayrılmasıdır. Yani, burada bir kucaklaşmaya ihtiyaç olduğu gerçekliğinin altını çizmek istiyorum. Devletin hep baba rolünü görmeyelim, o çatık kaşlı rolünü görmeyelim; Kemal Tahir'in "Devlet Ana" kitabından da hareketle devletin merhametli yönünü de kucaklayan yönünü de görmek istiyoruz. Burada bir kucaklaşmaya ihtiyaç olduğunun altını çizmek istiyorum, bu adımın atılması gerektiğini tekrar tekrar ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)