| Konu: | 10-16 Mayıs Engelliler Haftası'na, 14 Mayıs Dünya Eczacılar Günü'ne, Van Cezaevinde intihar eden Reber Soydan'a ve iktidarın cezaevlerine yönelik uyguladığı rejime, Dünya Çiftçiler Günü'ne, maliyet enflasyonuna, açıklanan tasarruf programına, geçen dönem Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Selçuk Mızraklı'nın neden tutsak olduğuna ve kayyumlara, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş'un Küba'dan dönerken siyonizmin baskılarıyla işini bırakmak zorunda kalan öğretim üyelerine ve akademisyenlere yaptığı çağrıya ve bu duyarlılığı barış akademisyenleri için de göstermesi gerektiğine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 81 |
| Tarih: | 14.05.2024 |
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi, 10-16 Mayıs Engelliler Haftası. Birleşmiş Milletlerin bunu bir haftaya yaymasının nedeni her gün bir engellilik alanına dair duyarlılık oluşturmaya yönelik. Bu konuda Meclisimizin ne kadar duyarsız olduğu da ortada; bu hafta vesilesiyle ne burada bir kanun teklifi görüşebiliyoruz ne bir komisyonumuz çalışıyor ne de özel bir oturum yapabiliyoruz. 12 milyon engellinin yaşadığı bir ülkede engellilere on iki dakika ayıramıyoruz. Evet, engellilerin çok ciddi sorunları var; bu konu Meclisimizin değişmez gündemlerinden biri olmak zorunda.
Sayın Başkan, yine, 14 Mayıs Dünya Eczacılar Günü; tüm eczacıların, eczacı emekçilerin gününü kutluyorum. Bu alanda da çok ciddi sorunların yaşandığını çok iyi biliyoruz. Sağlık Bakanlığı tarafından âdeta üvey evlat muamelesi gören eczacılar çok ciddi sorunları olmasına rağmen muhatap bulamamaktalar. Onların da sorunlarının çözümü açısından mutlaka bu konuda da Meclis üzerine düşen sorumluluğu almak zorundadır.
Değerli milletvekilleri, Van Cezaevinde Reber Soydan intihar etti. Acaba intihar mı etti? Bir gece önce annesini aradı ve para istedi, televizyon alacaklarını söyledi; ertesi gün ailesi arandı ve "Oğlunuz intihar etti." denildi. Nasıl intihar etti? Ranzaya kendini asmış. Ranzadan daha uzun boyu var ama ranzaya kendini asmış. Dolayısıyla bunun intihar olmadığını çok iyi biliyoruz, bu tür vakaların Türkiye'de birçok cezaevinde yaşandığını da çok iyi biliyoruz; bunlar intihar değil cinayettir. Dolayısıyla da cezaevlerine dair gerçekten tüm Türkiye kamuoyunun artık duyarlı olma zamanı gelmiştir. Bu iktidarın cezaevlerine yönelik uyguladığı rejim aslında sadece hak ihlalleriyle sınırlı değil; işkenceleri barındırmakta, çok daha ötesinde, artık bugün cinayetlerle anılır hâle geldiğini göstermektedir. Bu konuda tüm kamuoyunu, başta da hukukçuları duyarlı olmaya davet ediyoruz ama bundan daha vahimi var, o da şu: Reber Soydan'ın cenazesini teslim alan ailesi cenazeyi yıkayamıyor yani dinî ritüelleri yerine getiremiyor, buna engel olunuyor; karşı karşıya olduğumuz düşünce budur. Dolayısıyla bu kabul edilebilir bir şey değildir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, yine, Dünya Çiftçiler Günü. Dünyanın en mağduru olan Türkiye çiftçileri başta olmak üzere tüm çiftçilerin bugününü kutluyorum. Evet, çok ciddi bir mağduriyet var tarım alanında. Bugün Türkiye'de 2,7 milyona düşmüş nüfuslarıyla 700 milyarlık bir borcun altında çiftçiler inim inim inlemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın Sayın Temelli.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim.
Mazot fiyatından gübre fiyatına kadar hangi alana el atsanız tüm bu maliyet unsurları çiftçinin omuzunda çok ciddi bir yüktür, çiftçilerin ayakta durması artık çok da mümkün değildir. Dolayısıyla, bir örnek verelim, çay üreticilerinden bahsedelim mesela. Karadeniz çay üreticilerine 17 lira fiyat verilmiş, 2 lira da destekleme; 19 lira. Çiftçilerin minimum maliyetlerini yani bir dönemi başa baş kapatabilmeleri için ihtiyaç duydukları para 27 lira; bu, başa baş noktası. Yani bir nebze nefes alıp hayatlarını idame ettirebilmeleri için 27 liranın üzerinde bir fiyat verilmesi gerekirken 19 lira verilmiş. Çay üreticilerinin durumu böyle ama hangi alana baksanız, tarımla ilgili hangi alana baksanız aynı sorunları görmeniz mümkün.
Biliyorsunuz, bugün ülkenin en önemli sorunlarından biri de gıda enflasyonu. Gıda enflasyonunun nedeni aslında çiftçilerin katlandığı bu maliyetlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, bitirelim lütfen.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim.
Türkiye'de ciddi bir maliyet enflasyonu var ve maliyet enflasyonu altında hem çiftçiler hem de yüksek fiyatlarla gıda tüketmek zorunda kalan toplum ezilmektedir.
Tabii, bunlar söz konusu olduğunda bir de baktık ki karşımıza Sayın Cevdet Yılmaz ile Mehmet Şimşek geçti, tasarruf tedbirlerinden bahsetmeye başladılar. Bu tasarruf tedbirlerinde nereden tasarruf edileceğine dönüp baktığımızda anladık ki yine tasarrufu halkın sırtına bir maliyet olarak yüklemekle ilgili bir program hazırlamışlar. Nereden tasarruf edecekler? İşte, lojmanda oturan kamu emekçilerinden, servis kullanan kamu emekçilerinden, topluma istihdam alanlarını kapatarak iş bekleyenlerden tasarruf edecekler. Bu tasarruf programına dair aslında söyleyeceğimiz söz çok ama biz bir daha tasarrufun nereden yapılması gerektiğinin altını çizelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen Sayın Temelli.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Tamamlayacağım.
Tasarruf barıştadır, tasarruf bu yolsuzlukların sonlandırılmasındadır, talanın sonlandırılmasındadır.
Bakın "talan" demişken size Diyarbakır Belediyesinden bir örnek söyleyelim. Bu vesileyle, geçen dönemki Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanımız Sevgili Selçuk Mızraklı'yı da buradan anıyorum, selamlarımı yolluyorum. Kendisi, biliyorsunuz, şu anda tutsak. Neden tutsak biliyor musunuz? Dönemin kayyumunun yolsuzluklarını açıkladı diye. Ne yapmıştı dönemin kayyumu? 1.600 ton fıstıklı kadayıf yemişti. Hani Fikret'in şiir var ya "Yiyin efendiler, aksırıncaya, tıksırıncaya kadar..." Bunlar boğuluncaya kadar yiyorlar. Peki, şimdiki kayyum ne yapmış? Şimdiki kayyum tam 770 bin liralık kuru yemiş almış. Ya, bu nasıl bir iştah, bu nasıl bir doymazlıktır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Tasarruf yapacaksa Sayın Şimşek, önce dönsün bu kayyumların yolsuzluklarını, hırsızlıklarını masaya yatırsın, doğru yerden tasarruf yapmaya başlasın.
Sayın Başkan, son olarak... Meclis Başkanımız Sayın Kurtulmuş çok güzel bir çağrı yaptı, Küba'dan dönerken -Küba'nın havasından etkilenmiş olabilir tabii- şöyle bir açıklama yaptı, dedi ki: "Dünyanın dört bir tarafında şu anda siyonizmin baskılarıyla işini bırakmak zorunda kalan öğretim üyelerinin, akademisyenlerin tamamına çağrıda bulunuyoruz, dünya üniversitelerinde siyonist baskılar yüzünden işinden atılan insanlara Türkiye'nin üniversitelerinin kapıları açıktır." Yıllar önce Nazi Almanyasındaki Alman bilim insanlarına da böyle bir çağrı yapılmıştı. Bugün de Filistinli öğretim üyelerine, öğretim elemanlarına yapılan bu çağrı çok güzel bir çağrı ama gözlerimiz yaşardı çünkü bu ülkede barış akademisyenleri var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - "Bu suça ortak olmayacağız." diye barış imzacısı olan bu akademisyenler, barış akademisyenleri işinden oldu, okulundan oldu, üniversitesinden oldu. Boğaziçi Üniversitesine kayyum atadınız, hâlâ orada bir kayyum rektörle üniversiteyi yönetiyorsunuz. Barış akademisyenlerinin birçoğu yurt dışına gitmek ve orada çalışmak zorunda kaldı. Sayın Kurtulmuş'a çağrımızdır: Bu duyarlılığı, Türkiye üniversitelerine uzun yıllar emek vermiş barış akademisyenleri için de lütfen gösterin ve barış akademisyenleri OHAL sürecinde yaşadıkları bu mağduriyetten bir an önce kurtulsunlar.
Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)