| Konu: | 2822 SAYILI TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ GREV VE LOKAVT KANUNUNA BİR GEÇİCİ MADDE EKLENMESİ HAKKINDA (S.S.1) |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 11 |
| Tarih: | 15.07.2011 |
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle 24'üncü Yasama Döneminin hepimize iyilikler getirmesini, hayırlar getirmesini diliyorum. Ben bu dönem aslında kavga etmeme kararı vermiştim ama tahrik ediyorlar, ben şimdiden uyarırım.
Şimdi, Sayın Salim Uslu'nun birazdan, ben, geçmişini okuyacağım burada, kendim hiçbir yorum yapmadan okuyacağım ama öncelikle arkadaşlar, bu görüşülmekte olan?
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Ne işin var Salim Uslu'nun geçmişiyle.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Ya, siz bana laf atmayın, boş verin, siz işinize bakın, işinize.
Arkadaşlar, bu görüşülmekte olan kanun tasarısının görüşülmesi Anayasa'ya aykırıdır. Ben öncelikle bu konudaki görüşlerimi söylemek istiyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu Anayasa'ya göre ve burada yazılı Meclisİçtüzüğü'ne göre yönetilir. Meclisteki sayısal çoğunluğunuzun aldığı kararları Anayasa'da da Meclis İçtüzüğü'nün hükümleri yerine koyarak ve demokrasiyi sadece bu Parlamentodaki çoğunluğun parmak uçlarına indirgeyerek Parlamentoyu yönetmeye kalkarsanız İç Tüzük'ü ve Anayasa'yı görmezlikten gelirseniz bu doğru olmaz.
Şunu demek istiyorum değerli arkadaşlarım: Anayasa'nın 88'inci maddesinin ikinci fıkrasını açıp okuduğumuzda "Kanun tasarı ve tekliflerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülme usul ve esasları İçtüzükle düzenlenir." diyor. Burada, Meclisteki görüşmelerin usul ve esaslarının İç Tüzük'le düzenlenmesine Anayasa'nın 95'inci maddesinin ikinci fıkrasında bir sınırlama getirilmiştir. Buna göre yani bu sınırlamaya göre İç Tüzük kuralları siyasî parti gruplarının Meclisin tüm faaliyetlerine üye sayısı oranında katılmalarını sağlayacak biçimde düzenlenecektir. 1982 Anayasası'nın 88'inci maddesinin gerekçesine hemen baktığımızda, bu 82 Anayasası'nın 88'inci maddesinin gerekçesi 1961 Anayasası'nın aynı hükümleri düzenleyen maddelerinin gerekçesine atıf yapmıştır yani 61 Anayasası'nın 85'inci maddesinin gerekçesine atıf yapmıştır. Bu gerekçeye de baktığımızda aynen şunu diyor: "Bu maddenin gerekçesi 84'üncü maddeyle müşterek olup sözü geçen maddeye konulmuştur." 84'üncü madde ise Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı ve komisyonların oluşumudur yani 61 Anayasası'na atıfta. "Meclis Başkanlık divanlarının tarafsızlığını sağlayacak ve siyasi gruplarının Meclis çalışmalarını temel unsurları olarak bu çalışmaya katılmalarını temin edecek hükümler bu maddelerde yer almıştır." denilmektedir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, biz yine Anayasa'mızın 95'inci maddesine hemen baktığımızda 95'inci maddenin ikinci fıkrası çok açık bir şekilde aynen şunu söylemektedir: "İçtüzük hükümleri, siyasî parti gruplarının, Meclisin bütün faaliyetlerine üye sayısı oranında katılmalarını sağlayacak yolda düzenlenir." demektedir.
Şimdi, değerli milletvekilleri, burada Meclis İç Tüzüğü'nün 21'inci maddesine baktığımızda, 21'inci maddesi çok açık bir şekilde?
Birinci fıkrası şudur: "Başkan, 11 inci maddenin ilk fıkrasında belirtilen oranlara göre, komisyonlarda da siyasî parti gruplarına düşen üye sayısını tespit eder."
İkinci fıkrada "Siyasî parti grupları, adaylarını belli edilecek bir süre içerisinde Başkanlığa bildirirler." denilmektedir.
Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Cemil Çiçek bu elimdeki yazıyı parti gruplarına göndermiştir. Burada "Grubunuza düşen komisyonlardaki üye sayıları, Başkanlık Divanı sayıları şunlardır ve bunları tespit ederek en kısa sürede Başkanlığımıza bildirin." diyor.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, söylemek istediğim konu şudur: Burada komisyonlara düşen üyeler Başkanlık tarafından bildirilmiş ama siyasi partilerin tamamı komisyonlara üyelerini bildirmemiştir ve üyelikten, yani komisyonlarda temsil edilme hakkından vazgeçtikleri konusunda da hiçbir bildirimde bulunmamışlardır. 1961 Anayasası'nın 85'inci maddesi bu konuyla ilgili baktığımızda, siyasi parti gruplarının Meclis çalışmalarının temel unsurları olarak çalışmalara katılmaları gerektiğini vurgulamıştır yani siyasi partileri komisyonların ve Başkanlık Divanının temel unsuru olarak kabul etmiştir. Temel unsuru, altını çiziyorum. Böyle bir katılma olmazsa komisyonların kuruluşunun Anayasa'nın 85'inci maddesine aykırı düşeceğini Anayasa Mahkemesi 1970 yılında verdiği bir kararda göstermiştir.
Demek ki Anayasa koyucunun amacı, siyasi parti gruplarının her birinin komisyonlar dâhil tüm Meclis çalışmalarına temel öge olarak katılmalarını sağlamaktır. İktidar-muhalefet ayrımı yapmadan her siyasal parti grubu komisyonların temel ögesi olduğuna göre muhalefet partisi grubu da tıpkı iktidar partisi grubu gibi komisyonların varlık koşuludur.
Anayasa Mahkemesinin 1970/26 sayılı Kararı'nda "Siyasi partilerin grupları, güçleri ne olursa olsun Meclisin tüm çalışmalarına mutlaka katılmaları gerekir. Salt toplantı yeter sayısının sağlanmış olması komisyona varlık kazandırmaz." diyor.
Parlamenter sistemin özüne de baktığımızda, aynen bu evrensel ilkeler yönünden de bu konuya baktığımızda, çağdaş demokrasilerde anayasaların devlet iktidarını sınırlayan en üst hukuk normları olduğunu da dikkate aldığımızda demokrasiye zarar vermemesi için benimsenen sistem kuvvetler ayrılığı sistemidir, erkler ayrılığıdır. Bu erkler ayrılığı sisteminin benimsenmesinin nedeni, devlet gücünü ellerinde bulunduran siyasal kadronun sınırlandırılabilmesinin en yetkin yolu olarak benimsenmiştir çünkü erkler ayrılığında iktidar gücü çeşitli devlet organları arasında paylaştırılmıştır. Devlet iktidarının bir parçasını kullanan her organ da sahip olduğu yetki sayesinde diğerlerini denetleyip frenlemektedir.
Gücün dengelenmesinde erklerin birbirlerine karşı tutumlarının yanında aynı zamanda her erkin kendi içerisindeki dengeleme, çek-balans unsuru da dikkate alınmalıdır. Bu önemlidir.
Yürütme gücü içerisinde, tarafsız bir Cumhurbaşkanı ile siyasal nitelikli hükûmetin yürütme gücü içerisinde yer almasının temel nedeni, siyasal nitelikli hükûmetin bu gücüne karşı, aşırı gücüne karşı tarafsız bir Cumhurbaşkanının bunu denetlemesidir. Böylelikle siyasal güç, yürütme içerisindeki siyasal güç yine yürütme içerisindeki Cumhurbaşkanı tarafından denetlenecektir.
İşte bu nedenle, Parlamentodaki çoğunluğu nedeniyle yasama gücünü elinde bulunduran iktidar partisi grubuna karşı muhalefetin denge unsuru olarak yasama organının tüm organlarına katılması zorunlu kılınmıştır çünkü çağdaş demokrasilerde çoğulculuk ilkesi iktidar gücünün sınırlandırılması için muhalefeti önemli kılmıştır. İktidar da muhalefetin haklarına saygı gösterme, onları koruyup kollama göreviyle karşı karşıyadır. Meclis çoğunluğunu elinde bulunduran siyasal partinin gerek Genel Kurulda gerekse komisyonlarda bu gücüne dayalı olarak Anayasa'ya aykırılıkları, toplum değiştirme ve dönüştürme çabaları ancak buradaki muhalefetin konuşmaları, verdiği soru önergeleriyle başvurabileceği en masum, en etkin hukuk yoludur. Bu açılardan baktığımızda, şu anda komisyonlar bazı partilerin üye vermemesi nedeniyle henüz kurulmamıştır. Kaldı ki Meclis İç Tüzüğü'ne göre kırk sekiz saat içerisinde önceden üyelerine dağıtılması gereken bir kanun tasarısının kırk sekiz saat dolmadan komisyonda görüşüldüğü çok açıktır.
Dolayısıyla, komisyonların tüm siyasi partilerin güçler oranında temsil edilmeden çalışabileceğini söylemek Anayasa'ya temel aykırılık oluşturmaktadır. Bu nedenle, bu görüşmeler, bu kanunun görüşülmesi Anayasa'ya aykırıdır, bunu not etmek istiyorum.
Öbür taraftan da Salim Uslu'yla ilgili elimde bir yazı var, zamanım yok, onu öbür maddede okuyacağım eğer sözümüz olursa. Burada, 2009'da Salim Uslu'nun 340 milyarlık Mercedes'i hangi sendikanın parasıyla, hangi işçilerin parasıyla aldığı burada çok açık bir şekilde yazılmış. O günden bugüne de kendisini ben izliyorum, hiçbir cevap vermedi bu yazıya. Onu da ben şimdi burada okuyacağım.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)