| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Kolluk Eğitimi İş Birliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 80 |
| Tarih: | 09.05.2024 |
MHP GRUBU ADINA YAŞAR YILDIRIM (Ankara) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekillerimiz; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konumuz Filistin, Filistin'le yapacağımız anlaşma. Filistin'le bizim tarihî, dinî ve insani bağlarımız vardır. Tarihi bağlarımız bundan bin yıl evvele dayanır. Kudüs'ü ilk defa Selçuklu fethetmiş, 1071 yılında Abbâsî Halifesi ve Sultan Alparslan'ın adına hutbe okutulmuştur. Daha sonra, Tutuş Bey, Filistin devleti, Suriye devleti ve Selçuklu Devleti'ni birleştirerek bir devlet kurmuş. O gün bugün Türk milleti ile Filistin halkı beraber olmuştur. Gün olmuş siperlerde, gün olmuş cephelerde, gün olmuş aynı tasa kaşık sallamışlardır. Dolayısıyla bugün geldiğimiz nokta elbette ki içler acısıdır.
Bakıyoruz, Gazze'de ciddi bir soykırım var. Dünya sessiz, herkes seyrediyor. Gazze'deki savaşın başkomutanı da ne Netanyahu ne de İsrail ordusunun Genelkurmay Başkanı; savaşı yönlendiren, stratejiyi çizen Hahambaşı'dır. Değiştirilmiş Tevrat'ın vadedilmiş topraklarına ulaşılması için Hahambaşı yönetmektedir. Hahambaşı, savaşın başında hatırlarsanız "Hareket eden her şeyi vurun, yaşatmayın. Bu, insan, hayvan, çoluk çocuk, kadın, genç, ihtiyar fark etmez..." ve o gün bugün katliam devam ediyor.
Şimdi, burada, İsrail'in bir toprağa mı ihtiyacı var? Kendi güvenliğini mi sağlama alıyor? Bakarsanız toprağa ihtiyacı yok, öyle güvenlik problemi de yok, bütün dünya onların yanında ama bir şey var; değiştirilmiş, insan eli değmiş Tevrat'taki vadedilmiş toprakların hepsini işgal etmek.
Neresidir bu vadedilmiş topraklar? Güneyine bakırsanız Mısır, altında Suudi Arabistan'ın kuzeyi, Irak, İran, Lübnan, Ürdün, Suriye ve Türkiye'nin yüzde 20'si yani güneyimiz Kayseri'den aşağı vadedilmiş toprakların içerisindedir. Bunun Türkiye'ye zararı var mıdır? İsrail'in kuruluşuna bakarsanız, geleceği okumanız mümkün.
İsrail yetmiş beş yıl evvel kurulmuş nokta kadar bir yer ve yetmiş beş yılda çok ciddi bir toprağa sahip olmuş. Hedef ne? Vadedilmiş topraklar. Şimdi, eğer Filistin orada olmaz ise, Filistin Devleti olmaz ise, Filistin, problemini kendi çözerse; sıra Lübnan'da, Ürdün'de, Suriye'de. Arkasından nerede? Türkiye'de. Hani, deniyor ya: "Ya, bu savaş, Araplar ile Yahudilerin savaşı, bizi çok ilgilendirmez." Hayır, bu savaş, haç ile hilalin savaşı. Dikkat edin, Yahudiler ile Araplar, Müslümanlar savaşıyor ama denizde dünyanın en büyük uçak gemileri bekliyor; Amerikalıların uçak gemisi orada, İngilizlerin uçak gemisi orada, haçlılar orada; bin dört yüz yıl evvel başlayan savaş devam ediyor. Bu savaşın sonunda nihai hedef Türkiye'dir; bu, bizi an itibarıyla ilgilendirmeyebilir ama hepinizin çoluk çocuğunu, evladını ilgilendirecektir. Filistin'e yapılanların yarın Türkiye'ye de yapılma ihtimali çok büyüktür. Onun için Türkiye'nin sınırları Kudüs'ten başlamalıdır, Cilvegözü'nden değil; Cilvegözü'nden sınır başlatırsanız, Ankara'yı koruyamazsınız. Türkiye'yi korumanız için Kudüs'ten başlamamız ve bugün Kudüs'te yapılanlara, Gazze'de yapılanlara "dur" dememiz lazım. Maalesef, biz bugüne kadar ciddi şekilde sahip çıkamadık; bu, bizim ayıbımızdır. Yani Yahudi Yahudiliğini, Hristiyan Hristiyanlığını, tabiri caizse gâvur gâvurluğunu yapıyor ama Müslüman Müslümanlığını maalesef bugüne kadar yapmadı. İnşallah, bundan sonra yapar; temennimiz yapmasıdır.
Bugün, an itibarıyla, kim ne derse desin Filistin meselesini iç çekişme hâline getirip iç siyasete malzeme yapmak Filistin davasına yanlış bir bakış açısı olur, Filistin davasına destek olmaktan uzak bir siyasi anlayış olur. Bugüne kadar bütün İslam ülkelerine baktığınız zaman en fazla yardımı Türkiye yapmıştır, gereğini Türkiye elinden geldiği kadar yapmıştır. En son, ticaretimiz noktalandı, bedeli ne olursa olsun noktalandı. Tavrımız net, bütün yardım kuruluşları, devlet dahil, Filistin'e elden gelen bütün yardımlar yapılmaktadır.
Şimdi, bu böyle devam ederken üzüldüğümüz nokta da şudur: Hamas'la ilgili ülkemizde de "Hamas terör örgütü." diyenler, Hamas'ı terör örgütü olarak görenler var. Hamas Kuvayımilliye neyse odur, Hamas, bağımsız, egemen bir Filistin devleti kurmak için elinden geleni yapan bir teşkilattır, bir partidir. Şimdi, bir tarafta diyeceksiniz ki: "Hamas terör örgütü." İsrail'in tezlerini destekleyeceksiniz, Amerika'nın tezlerini destekleyeceksiniz, ondan sonra da boynunuza Filistin atkısını atacaksınız, fotoğraf vereceksiniz. Şimdi, sorarlar insana: Kimden yanasın, gâvurdan yana mısın Müslümandan yana mısın? Nedir tavrınız? Kime şirin görünüyorsunuz? Kime mesaj veriyorsunuz? (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Geldiğimiz nokta bu, hoş bir durum değil. Bizim beklentimiz Türkiye'de bütün siyasi partilerimizin, bütün sivil toplum kuruluşlarımızın hep birlikte hareket etmeleridir. Hamas'ın yanında olmaları, Filistin'in yanında olmaları ve onlara destek olmalarıdır; morallerini yükseltmeleri, yanlarında olmalarıdır. Hiçbir zulüm sonuna kadar sürmez, hiç kimse zulümle abat olmaz. Şuna inanıyoruz: Filistin devleti kurulacak, egemen bağımsız bir devlet olacaktır, 1967 sınırlarına dönülecek ve Doğu Kudüs başkenti olacaktır.
Şimdi, tabii, bütün dünya izliyor. Bir de dünya imtihandan geçiyor, basın imtihandan geçiyor, ülkeler imtihandan geçiyor. Hani insan hakkı savunucuları var ya, hep beraber biz insan hakları savunucularından öğrendik insan haklarını savunmayı. Bakıyoruz, bütün dünyada üniversiteler ayaklanmış, liseler ayaklanmış, bu, ileri demokrasinin sahibi olan, dünyada insan haklarını en fazla savunanlar 14 yaşındaki lise talebesini "Gazze'ye sahip çıktı." diye ters kelepçeyle yüzüstü yatırıyor, bütün dünya izliyor. İşte, ileri demokrasi orada...
GEORGE ASLAN (Mardin) - Unutmayın onlar da gâvurdur ha! Onlar da gâvurdur, unutmayın ha!
YAŞAR YILDIRIM (Devamla) - Sen sus bir dakika, biz bir konuşalım, biz size bir şey...
KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) - "Gâvur" deyip duruyorsun sabahtan beri.
YAŞAR YILDIRIM (Devamla) - Bir dakika efendim, gelir, buradan konuşursun, biz sizi dinledik.
GEORGE ASLAN (Mardin) - "Gâvur" deyip duruyorsun ama.
KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) - Gâvur da gâvur...
YAŞAR YILDIRIM (Devamla) - Biz sizi dinledik.
14 yaşındakini yüzüstü ters kelepçeyle yatırıyor. Kim bunlar? Dünyada ileri demokrasinin sahibi olanlar, Batı dünyasının en önemli temsilcileri, Türkiye'deki birçok insanımızın örnek aldığı idol insanlar. Yapılan bu. Batı'ya göre insan, sarı saçlı mavi gözlüdür. Yahudi olursa insan sınıfına girer, sarı saçlı mavi gözlü olmayan, Yahudi olmayanın da insanlıkla alakası yoktur; o, mahlukattır. Daha dün Rusya-Ukrayna savaşında sınırda bekliyorlardı. Rusya'yla bu savaşın sonunda oradan batıya göç başladı. Sınırda sarı saçlı, mavi gözlüleri ayırıyorlar. Esmerler; tesadüfen Ukrayna'da bulunan, öğrenci olan, işçi olan, onlar... Onlar alınmadı. Şimdi, Batı'nın, Amerika'nın, Avrupa'nın insana bakış açısı bu. Siz istediğiniz kadar bunlara şirin görünün, istediğiniz kadar bunlarla dost ve ahbap olmaya çalışın siz onlara hizmet ederseniz, insan sınıfına da sokmazlar, sizi kullanırlar; aksi takdirde, siz insan değilsiniz...
Bugün Filistin'de bebekler öldürülüyor, çocuklar öldürülüyor; biz bunu gördük. Ne zaman gördük? Otuz yıl evvel Karabağ'da da aynısı oldu, orada aynısı Müslüman Türk'e yapıldı, dünya yine izledi, bugün dünya yine izliyor. Dünyadaki Batı kriterleri budur; istediğiniz kadar Batı'yı sevin, istediğiniz kadar onları ilerici demokrasinin liderleri sayın.
Şimdi, efendim, duamız şudur: Hür Doğu Türkistan, bağımsız Filistin, huzurlu bir Arakan. Dünyada ümmetin huzurunu ve mutluluğunu, bağımsızlığını ve geleceğini istiyoruz; duamız bu.
Tabii, takriben bundan üç saat evvel buradan, bu kürsüden Milliyetçi Hareket Partisinin ve onun Sayın Liderinin Doğu Türkistan'daki Uygurlarla ilgili, zulüm gören Türklerle ilgili, aleyhinde bir şeyler konuşuldu. Buradan bazı açıklamaları yapmak, bilinmeyenleri anlatmak, yanlış anlaşılmaları da gidermek bizim üzerimize farz oldu.
Biz yarım asır evvel, elli yıl evvel 14 Temmuzu "Esir Türkler Haftası" olarak ilan ettik, "Esir Türkler Günü" olarak ilan ettik. Üniversite talebesiyiz, bıyığımız yeni terliyor; bir avuç insan Türkiye'deki direklere yapışmadık "Esir Türkler" afişi bırakmadık. O sürecin içerisinde bir Kadir Gecesi bir arkadaşımız da şehit edildi. Bizim Turancılığımız asırlara dayanır, yaptığımız siyaset günlük değildir, biz asırlık siyaset yaparız, bedelini de öderiz, hapishane arkadaşlarımız da burada, onlar da bilir. Dolayısıyla bizim Turancılığımız sorgulanamaz, kimsenin haddi değildir. Biz o zaman "Esir Türklere Hürriyet" derken, afiş yapıştırırken birçok insan derdi ki: "Ya, esir Türk mü var, kim bu esir Türkler?" Evet, o zaman esir Türk çok fazlaydı. O zamanki esir Türkler Sovyetler'in elindeydi; Azerbaycan esirdi, Özbekistan esirdi, Kırgızistan esirdi, Kazakistan esirdi. Biz onların afişini yapıştırıyorduk. Hiç unutmam, 14 Temmuz geldiğinde Sovyetler Birliği Zeynep Hanlarova'yı Türkiye'ye gönderirdi "Ülkücüler başladı 'Esir Türklere hürriyet!' diye, gidin, sizin esir olmadığınızı Türkiye'de anlatın." diye. Zeynep Hanlarova, Nahçıvan'dan girer, Iğdır'dan, Erzurum'dan, Ankara'dan İstanbul'a kadar konser verirdi. Her gittiği konserde o ülkücüler ayağa kalkar "Azeri'ye hürriyet! Azeri'ye hürriyet! Azeri'ye hürriyet!" Zeynep Hanlarova'da derdi ki: "Azizim, bizde azatlıktır." Lalelerle başlardı, "Laleler, laleler, laleler..." ve derdi ki: "Azizim, bizde azatlıktır, onun için bülbül gibi ceh ceh vururuz". Biz oradan geliyoruz, günübirlik siyaset yapmıyoruz. Turancıların partisi Milliyetçi Hareket Partisidir ve Turancıların Türkiye'de bir lideri vardır, onun adı da Devlet Bahçeli'dir. Kimse bunu sorgulayamaz, ona da gücü yetmez. (MHP sıralarından alkışlar) Ha, şimdi, o günlerden geldik, bedel ödedik! Bize 12 Eylül mahkemeleri, Savcı Nurettin Soyer "Niye siz dünya Türklüğünü, niye siz dünya esir Türklüğünü düşünüyorsunuz? Dünya insanlığından niye uzaklaşıyorsunuz?" diye hesap sordu. Uzun yıllar Mamak'ta, uzun yıllar Türkiye'nin bütün cezaevlerinde ülkücüler bedel ödemiştir, Turancılığının bedelini ödemiştir, esir Türk'ü düşünmenin bedelini ödemiştir. Ödedik mi? Ödedik. Öder misiniz? Yine, öderiz.
Gelgelelim Doğu Türkistan'a. Efendim, bu, burada, bugün müzakere edildi. Bizim yüreğimizde kanayan yaradır. Daha geçen sene, Doğu Türkistanlı Amerika'daki 80 yaşındaki Rabia Kadir'i Sayın Genel Başkanımız Türkiye'ye davet etmiştir. Hiç kimsenin haberi yokken, hiç kimse tanımazken, bilmezken biz bunu yapıyoruz ama bunu siyasete alet etmiyoruz. Turancılığımızdan taviz vermedik, vermeye de niyetimiz yok; makas değiştirmedik, değiştirmeye de niyetimiz yok. Biz Turancı başladık, Turancı devam ediyoruz ama geldiğimiz bir netice var, geldiğimiz bir yer var. Şimdi, o, dün esir olan devletler bugün bağımsız, egemen hâle geldi. İkinci Karabağ Savaşı oldu, Birinci Karabağ Savaşı'nda 4 tane helikopteri maalesef Türkiye vermemiş, YouTube'da vardır. İkinci Karabağ Savaşı'nın ikinci günü İlham Aliyev'in bir basın toplantısı vardı, diyor ki İlham Aliyev: "Eğer bu semalarda yabancı uçak görürsek F-16 filosunu kaldırırız." Nereden gitti bu F-16 filosu? Türkiye'den. Türkiye otuz yıl sonra -kardeşine- tankı, topu, İHA'sı, SİHA'sı ve filosuyla oraya indi. Kırk dört günde biz Oğuz'un toprağını geri aldık, kırk dört günde ve o bir şey getirdi. O, elli yılın, yüz yılın, asırlık siyasetin bir neticesi oldu. Ne oldu? Türk Devletleri Teşkilatı kuruldu. Bütün Türk devletleri şunu gördü: Türkiye kardeşine sahip çıkar, Türkiye risk alır ve Türkiye'yi yöneten Cumhur İttifakı'dır, iki liderdir, bedel ödemiştir, korkusuz iki insandır, iki cesur yürektir; biri Recep Tayyip Erdoğan, biri Devlet Bahçeli. Bu, sonuç almıştır. O sonuçla devlet başkanları kurmuştur Türk Devletleri Teşkilatını; müsteşarlar değil, bakanlar değil, devlet başkanları kurdu.
Ve bugün, 300 milyon nüfus, 4,5 milyon kilometrekarelik bir coğrafya üzerinde Türk birliği kuruluyor; 2040 vizyon konulmuştur. Rahmetli İsmail Gaspıralı'nın bir sözü vardır "Dilde, işte, fikirde birlik." orada odaklaşılmıştır. Çok kutuplu dünyada, çok başlı dünyada Türk birliği doğuyor. Evet, işte biz bunu özlemledik, bunun için bedel ödedik. Bu, ümmetin de birliğine giden bir yoldur. Ülkücüler bedel ödemiş midir? Ödemiştir. Öder mi? Öder. Ama geldiğimiz nokta itibarıyla dün bize "Dünyada esir Türk mü var?" diyenler, bugün esir Türklerin bağımsızlığını ve bir araya geldiğini, dünyanın en önemli coğrafyasında bir birlik kurduğunu görmektedir. Dün Zeynep Hanlarova Türkiye'ye Sovyetler tarafından gönderilip -yaşı yetenler hatırlar- "Laleler." türküsünü söylerken, bugün yine bir Azeri sanatçımız var -Türkiye'dedir- her çıktığı konserde önce "Çırpınırdın Karadeniz, bakıp Türk'ün bayrağına." diyor. Bu, Türk milliyetçilerinin, Turancıların, Milliyetçi Hareket Partisinin ve ülkücülerin siyasette getirdiği noktadır. Ucuz nutuklarla, ucuz siyasetlerle, günübirlik siyasetlerle işimiz olmaz; biz asırlık siyasetçiyiz, biz asrı düşünürüz, biz yüzyılları düşünürüz, biz bugünü düşünmeyiz, bugünün siyasetini iki kelamla yapmayız. O yönden, hiç kimsenin Milliyetçi Hareket Partisinin Turancılığını sorgulaması, bu hususta ona laf etmesi, bunla ilgili kalem etmesi haddine değildir. Bu lafı söyleyenler, biz bedel öderken, arkadaşlarımız o afişi yapıştırırken daha kısa pantolonla geziyordu, haberi bile yoktu ne olup bittiğinden ama bugün siyaset var mı? Elbette bugün siyaset vardır ve bu siyaset içerisinde gelinir, fırsat bulunur, laf söylenir. Milliyetçi Hareket Partisinin duruşu bellidir, tavrı bellidir, siyaseti bellidir, lideri bellidir; bunların hiçbirinden taviz vermemiştir. Bundan otuz yıl evvel ne söylediysek bugün aynısını söylüyoruz, elli yıl evvel ne söylediysek aynısını yapıyoruz. On binlerce arkadaşımız hapis yatmıştır, binlerce arkadaşımız şehit düşmüştür; bedel ödenmiştir, ödenmeye hazırdır. Milliyetçi Hareket Partisine bu gözle bakılsın. Milliyetçi Hareket Partisi öyle sıradan bir parti değildir, canım sıkıldı parti kuralım, hadi şurada bir şey yapalım da değildir; vizyonu olan, yarınları olan ve asrı düşünen, yüzyılları düşünen bir siyasi harekettir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Yıldırım.
YAŞAR YILDIRIM (Devamla) - Kıymetli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi budur.
Yine, konuşmamızı noktalarken duamızı tekrarlıyoruz: Bağımsız Filistin, hür Doğu Türkistan, huzurlu bir Arakan.
Hepinize saygılar sunarım, Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlarım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)