| Konu: | 12 Mayıs Anneler Günü'ne, bugün Merkez Bankasının 2024 sonu enflasyon tahminini yükseltmesine, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçildiğinden beri Türkiye'nin ekonomik ve sosyal olarak belinin bir türlü doğrulmadığına, Soma maden kazasıyla ilgili haklarında iddianame düzenlenen 28 kamu görevlisinin ilk duruşmasına ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 80 |
| Tarih: | 09.05.2024 |
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; öncelikle önümüzdeki pazar günü, bildiğimiz gibi hepimiz için çok kıymetli ve anlamlı bir gün; hayatta bizler için çok büyük önemi, çok kıymetleri bulunan annelerimizin Anneler Günü. Çok büyük emeklere, sıkıntılara katlanan, çok büyük sorumluluklarla daima yol göstericimiz olan bütün annelerin 12 Mayıs Anneler Günü'nü şimdiden kutluyorum.
Sayın milletvekilleri, bugün, Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, yılın 2'nci enflasyon raporu bilgilendirme toplantısında bankanın değerlendirme ve tahminlerini paylaştı ve Merkez Bankası 2024 sonu enflasyon tahminini 2 puan artışla yüzde 38'e yükseltti. Tabii, buradaki artışın yansımalarını biz ilerleyen süreçlerde çok net olarak göreceğimizi anlıyoruz. Ne hikmetse yüksek enflasyon karşısında uygulanan acı reçeteler yalnızca milletimizin boğazını sıkarken kamuda tasarruf iddialarına rağmen çok dar bir seçkin azınlığın servetine servet kattığını da görüyoruz. Bakın, bugün yükselen enflasyonu hayatın hemen her alanında hissediyoruz; gittiğimiz her yerde, her noktada, hayatın hemen hemen her alanında enflasyon canavarının artık bir canavar olmaktan çıkarak hayatlarımızın rutini hâline geldiğini anlıyoruz. Bunu yalnızca bir ekonomik kriz değil, sosyal ve kültürel kriz olarak da değerlendirmemiz gerekiyor. Aşırı enflasyona alışmış bir toplum yapısının sonucu, sürekli krizlerle boğuşan, sürekli kavga eden bir toplum ve sürekli olarak servetine servet katan bir azınlık düzenidir.
Açıklanan enflasyon hedeflerinin bir anlama gelmediğini geçmiş dönemlerden hep beraber gördük, çok da iyi biliyoruz. O yüzden bugün ekonomiyi yalnızca ekonomik parametrelerle değil, siyasi koşullarla ilişkili bir şekilde de değerlendirmemiz gerekiyor. "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" adı verilen yapıya geçtiğimizden beri Türkiye'nin ekonomik ve sosyal olarak beli bir türlü doğrulmadı. Yükselen enflasyonla birlikte hayat pahalılığının doğrudan insanların yaşamına yansıması, ekonomik kriz altında milyonlarca insanın ezilmesi, yoksulluğun her geçen gün derinleşmesi ve kanıksanmasının en önemli sebeplerinden biri, temeli Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ve bunun uygulayıcılarıdır. O yüzden, enflasyon hedeflerini, verilerini geçip herkesin sokağın gerçekleriyle, vatandaşın doğrudan sorunlarıyla yüzleşmesi gerekiyor.
Sürekli bir itibardan bahsediliyor, hatta tasarruf olmayacağı dile getirilen bir itibar bu. Bakın, bizce itibar nedir biliyor musunuz? İtibar, gençlerini vize kuyruklarında bekletmemektir; itibar, vatandaşını enflasyon altında ezdirmemektir; itibar, vatandaşın alım gücünü artırmaktır; açlık sınırı altında milyonlar varsa o devleti yönetenlerin itibarı kötü, vatandaşın alım gücü yüksekse o yöneticinin itibarı iyidir. İtibar, oturduğunuz saray ya da belediyedeki makam odalarının şatafatıyla kazanılamaz. Şatafatla itibar sağlayanların etrafında sadece, aynı Nasrettin Hoca'nın fıkrasındaki gibi "Ye kürküm, ye!" diyenlere itibar edenler kalır.
Bir başka konu: Gene bizim takip ettiğimiz ve çok önemsediğimiz, Soma'da gerçekleşen ve Sayın Cumhurbaşkanının o dönem "Bu işin fıtratında var." diye normalleştirmeye çalıştığı Soma maden kazasının -ya da belki de "katliam" demek daha doğru, bilemiyorum- bu yaşanan facianın üzerinden tam on yıl geçti. Hakkında iddianame düzenlenen 28 kamu görevlisinin ilk duruşması Soma Adliyesinde geçtiğimiz günlerde görüldü ancak davanın 1 kez daha ertelenip 12 Eylül 2024'e itelendiğini gördük. Buradan tekrar hatırlatmak istiyoruz: Geciken adalet, adalet değildir. Zaten Türkiye'de gerçekleşen bu tarz olaylarda kamu görevlilerinin sorumluluğu hep tartışma konusu olmuştur fakat aleni bir şekilde bu davanın bu kadar geciktirilmesinin bize göre hiçbir savunulur ya da açıklanabilir tarafı yoktur. Vicdanları yaralayan bu sürecin sonuna kadar takipçisi olacağımızı bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Meclise saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim.