GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:77
Tarih:02.05.2024

CHP GRUBU ADINA EDNAN ARSLAN (İzmir) - Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madenlerimizi, kıyılarımızı, enerjimizi ilgilendiren 7 temel kanunda değişiklik öngören bir torba kanun teklifiyle tekrar karşı karşıyayız. Şüphesiz, bu teklifin en önemli kısımlarından biri UMREK'le ilgili olan maddelerdir. Eğer teklif yasalaşırsa bu şekliyle 4'üncü grup madenler dışındaki madenlerde UMREK koduna göre raporlama zorunluluğu ortadan kalkacak ve 4'üncü grup madenler dışındaki madenler artık gönüllülük esasına göre raporlama yapacaklardır. Şimdi, buradan değerli milletvekillerine şunu sormak isterim: Hepimizin bildiği gibi, iki yılda bir zorunlu araç muayenesi var değil mi? Eğer yasal bir zorunluluk olmasa kendimizi taşıdığımız, ailemizi, çocuklarımızı taşıdığımız araçlarımızı gönüllü olarak gidip muayene ettirir miyiz? Ben ettirmeyeceğimizi düşünüyorum. Eğer bir işte yasal zorunluluk yoksa, gönüllülük var ise bizim ülkemizde o kural işlemez ve göreceksiniz 4'üncü grup maden dışındaki hiçbir maden bundan sonra raporlama, UMREK'e göre bir raporlama yapmayacaktır ve bunun da acı sonuçlarıyla maalesef ama maalesef yüzleşmek zorunda kalabiliriz diyorum.

Bakın, bu UMREK yasalarımıza nasıl girmiş, önce onu bir irdeleyelim. Soma maden kazasından sonra, başta Soma maden kazası olmak üzere, bu kazaların, maden kazalarının araştırılması için kurulan komisyonun tespit ve önerisi sonucunda kurulmuştur. O dönemde yasalaşırken, bu UMREK'le ilgili altyapı oluşturulurken dönemin Kalkınma Bakanı Sayın Lütfi Elvan madencilerimizin raporlama konusunda sıkıntılar yaşadığını, düzenlemeyle sıkıntıların giderileceğini ve hazırlanan raporların artık uluslararası alanda akredite rapor hüviyeti kazanacağını, dolayısıyla uluslararası normlara uygun bir yapı oluşturulacağını, kaldı ki uluslararası alanındaki uygulamaların da bu yönde olduğunu söylemek suretiyle düzenlemeyi savunmuştur. Peki, ne değişti de sekiz yıl içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir kazanımı olan bu ileri adımdan geri adım atıyoruz? Çünkü siparişle yasa yapıyoruz; çünkü bu yasa tekliflerinin müellifi ne buradaki ilk imzacıdır ne de bu kanun teklifini savunanlardır. Bu yasalar, bu kanun teklifleri sarayda siparişle yazılıyor, önümüze getiriliyor, komisyonlardan alelacele geçiriliyor, ondan sonra da "Yasa yaptık." diyerek bu işler yasalaşıyor. Peki, bu siparişle kanun yapma işinin millete ne hayrı var, ne faydası var? İmtiyazlı birkaç şirketi korumaktan başka hiç kimseye bir faydası yok. Peki, şimdiye kadar nasıl yürümüş bu işler? Siz iktidar olana kadar 4 kez değiştirilen bu kanun siz iktidar olduktan sonra 21 kez daha değiştirilerek yapboz tahtasına dönüşmüştür. Siz inanıyorsunuz ki bu değişiklikler doğal kaynaklarımızı daha iyi koruyacak, madencilik faaliyetlerini daha denetlenebilir hâle getirecek. Değil. Bu değişiklikler sadece ve sadece yandaşlar daha rahat ruhsat alsın, keyfî şekilde ruhsatlar dağıtılsın diye yapılıyor.

Bu teklifte diğer önemli bir madde ise denizlerimizin yanında baraj gölleri, suni göller, akarsu ve tabii göller de yenilenebilir enerji yatırımlarına açılmaktadır. Biz, bu maddeyi olumlu bulmakla beraber kurulacak olan güneş enerji santrallerinin, rüzgâr enerji santrallerinin imar planlarından muaf tutulmaması gerektiğini söylüyoruz. Bu santralleri nereye kuracağız, nasıl kuracağız, bunların etkisel değerlendirmeleri nelerdir, uzun vadede bize ne tür sıkıntılar yaratır? Bunların hepsini iyice tartışmamız gerekiyor. Madde kapsamındaki tüm bu tesisler için o yüzden imar planı zorunlu tutulmalıdır çünkü bu tesisleri kurarken orman ve sulak alanların, tarım arazilerinin, turizme uygun bölgelerin, zeytinliklerin tahrip edilmemesi, erozyona uğratılmaması büyük önem arz etmektedir. Teklifteki ilgili madde yasalaşınca özellikle Van Gölü çok daha önemli bir duruma gelecek. Van Gölü üzerine kurulacak olan güneş enerjisi santrali verimlilik açısından son derece önemlidir. O yüzden her fırsatta yerli ve millî olduğunu ifade eden iktidarınızın bu Van Gölü'nde yapılacak olan güneş enerjisi santralinin yerli sermayeyle yapılması yönünde tedbir almasını teklif ediyorum. Van Gölü üzerine kurulacak olan yüzer güneş enerji santrali Elektrik Üretim AŞ'yle birlikte yerli sermayeyle yapılmalı, Van Gölü'ne kıyısı olan iller ve ilçeler de bu santralin doğal ortağı yapılmalıdır, hiçbir surette bu yatırım yabancılar tarafından yapılmamalıdır. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Teklifte yer alan bir diğer madde âdeta itiraf niteliğinde: Yenilenebilir enerji alanındaki üretim tesisleri için yapılan yarışmalı ihalelerinde Bakanlıkça belirlenen taban fiyata Türk lirası zorunluluğundan vazgeçilerek dövize geçilmesi. Bunun anlamı şudur: "Dolar artacak, Hükûmet olarak bu doları frenleyemiyoruz, enflasyonu kontrol edemiyoruz. O yüzden yandaşa verdiğimiz ihalelerde yandaşlar zarar edecek, varsın millet zarar etsin; dolardan kaynaklı, enflasyondan kaynaklı yandaş zarar etmesin." düzenlemesidir. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) O yüzden bu maddenin derhâl buradan çekilmesi gerekiyor. Peki, bu düzenleme, Türk lirasına geçilme ne zaman yapıldı? 2020 yılında. Dört yıl içerisinde ne değişti? Dört yıl içerisinde değişen aslında hiçbir şey yok, sadece siz ülkeyi kötü yönettiğiniz için dolar yükseldi, enflasyon yükseldi ve bunun sonucunda da sizler yandaşlarınızın zarar ettiğini düşünerek onları kurtarma yoluna gidiyorsunuz. Peki, o zaman, Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerde ilk imzacı olarak Sayın Nilgün Ök "YEKA yarışmaları kapsamında uygulanan döviz cinsinden fiyat tabanında artık Türk lirasına döneceğiz, kamu kurum ve kuruluşlarımızın yapacağı yatırımlar ve çalışmalarda Türk lirasına dönerek yerlilik ve millîliğimizi göstereceğiz." demiş ve düzenlemeyi bu şekilde savunmuştu. Sonuç? Sonuç, dört yıl sonra dolar ve enflasyon karşısında tarumar olan yerlilik ve millîlik.

AKP iktidarının dilinden düşürmediği önemli konulardan biri ise enerjide dışa bağımlılık. Enerjide dışa bağımlılıktan kurtulmaktan bahsediyorlar ama ne hikmetse bizim topraklarımızda dünyada bir başka şekli, benzeri olmayan bir şekilde, bizim olmayan bir santral inşa ediliyor; Akkuyu Nükleer Santrali. Yap-işlet-sahip ol modeliyle yapılan bu santral bizim olmadığı gibi bizim burada bir tek görevimiz var, bu santralin müşterisi olmak ve bununla övünen bir Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı var ve enerjide dışa bağımlılıktan kurtulmaktan bahsediyor. Bu, olsa olsa Rusya'ya göbekten bağımlılık olur, Rusya'ya enerjide göbekten bağlı olmak anlamına gelir.

Bakın, bu santralin kurulum maliyeti 20 milyar dolar. Peki, on beş yılın sonunda Rusya'nın bizden alacağı para ne? 71 milyar dolar. Eğer bunu altmış yıla revize eder, süresini uzatırsak Rusya'nın cebine girecek para ne kadar? 284 milyar. Yani bizim yurttaşımız gidecek, elektrik faturasını ödeyecek, siz de Türkiye Cumhuriyeti kasasından bu parayı alıp, götürüp Rusya'ya vereceksiniz ve ondan sonra enerjide dışa bağımlı olmayacaksınız, yerli ve millî olacaksınız(!) Sevsinler böyle yerliliği de millîliği de(!) (CHP sıralarından alkışlar)

Eğer yerlileşmek istiyorsak, millîleşmek istiyorsak, dışa bağımlı olmaktan kurtulmak istiyorsak, bunun yolu yatırımların ülkemiz tarafından, ülkemiz yatırımcıları tarafından yapılması, daha doğrusu Elektrik Üretim AŞ yani kamu tarafından yapılmasıdır. Bakın, kamunun payı ne kadar düşerse elektrikte vatandaşın cebinden fatura bedelleri o kadar çok artarak çıkar. O yüzden, biz, burada, yerlilik, millîlik ve dışa bağımlılıktan kurtulmak istiyorsak kamunun payını artırmak zorundayız. Biz, zaten, bu Akkuyu Nükleer Santrali'nde bir müşteri iken bunun 2'ncisinin Sinop'ta, 3'üncüsünün Trakya'da... Hele hele Dışişleri Komisyonunda bekleyen Birleşik Arap Emirlikleri'yle yapılması planlanan bir anlaşma var, o tam bir fecaat. Eğer o anlaşma hayata geçerse biz, Rusya'nın yanında Birleşik Arap Emirlikleri'ne de göbekten bağımlı hâle geliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Arslan, lütfen tamamlayın.

EDNAN ARSLAN (Devamla) - Bu yönüyle çok sakıncalı. Zaten müşteri olmaktan başka görevimiz olmayan bu Akkuyu Nükleer Santral'le ilgili teklifte bir madde var. Eğer, o madde de yasalaşırsa nükleer madde taşıma işinin sigorta ve teminat gösterme yükümlülükleriyle birlikte üçüncü kişilere devrolma imkânını tanımış olacağız. Ya, zaten, bizim, bu santral üzerinde herhangi bir denetim hakkımız neredeyse yok. En son Ticaret Sicili Gazetesi'nde de bir düzenleme yayınladılar. Daha önce, ortaklık yapısı değiştiği zaman EPDK'den izin alması gereken şirket artık yeni düzenlemeyle ortaklık yapısı değiştiğinde sadece EPDK'ye bilgi vermekle yetiniyor. Biz, buradan zaten denetimi iyice kaybetmişken, bu nükleer atıkların üçüncü şirketlere taşıtılma işi de bizim bu işlere ne kadar yabancı olduğumuzu gösteriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EDNAN ARSLAN (Devamla) - Ve biz hukuken üçüncü kişilerle değil, devlet kurumlarıyla muhatap olmalıyız, Rusya'yla muhatap olmalıyız. O açıdan bu madde sakıncalıdır, tekliften çıkarılması gerekiyor diyor, tüm Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.(CHP sıralarından alkışlar)