GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:76
Tarih:30.04.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ HUN (Iğdır) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1 Mayıs, işçi, emekçi mücadele ve dayanışma günüdür. 1 Mayısta başta Taksim'de ve tüm alanlarda olacağız. Yoksulluğa, faşizme, emek sömürüsüne karşı mücadele eden tüm işçi ve emekçilerin Mücadele ve Dayanışma Günü'nü buradan kutluyoruz. AKP iktidarının Türkiye Yüzyılı vizyonuyla toplum nezdinde dile getirdiği politikalar her geçen gün bu toplumun sırtında yük olmaya devam etmektedir. Ülkede hukuksuzluk, işsizlik, enflasyon ve alım gücü bu kadar düşmüşken hâlen sermayeye para kazandırma yollarını arayan bir iktidarla karşı karşıyayız. Karşımızda yine sermayeye, şirketlere para kazandırmak için toplumsal yarar gözetilmeden, çevre ve doğa tahribatı dikkate alınmadan hazırlanmış bir kanun teklifi bulunmaktadır. İktidar bu kanun teklifiyle maden, doğal gaz ve yenilenebilir enerji sektörü için şirketlere pek çok avantaj sağlayacak; bu teklifin kabul edilmesi hâlinde maden işletmek için herhangi bir rapor gerekmeyecek.

Maden Kanunu'nda değişiklik yapılarak UMREK koduna göre raporlama zorunluluğu sadece 4'üncü grup maden işletme ruhsatları açısından devam edecek; 1'inci, 2'nci, 3'üncü maden grupları açısından bu zorunluluk kaldırılacak. UMREK koduna göre rapor hazırlama şartı aranmaksızın MTA tarafından hazırlanan raporlarla buluculuk hakkı kazanılacak. Yasa teklifinde yer alan düzenlemeyle tarım arazileri, ormanlar, meralar, zeytinlikler gibi birçok alanın maden rezervi olarak tespit edilerek ruhsatlandırılması kolaylaştırılacak. Yenilenebilir enerji yatırımları ve üretim alanlarında para birimi olarak "Türk lirası" ibaresinin kaldırılması döviz kurları üzerinden işlem yapılabilmesine olanak tanıyacaktır. Bu ne demek oluyor? Döviz kuru üzerinden yapılan sözleşmeler ülkemizdeki zaten yüksek olan enflasyon ve sürekli değer kaybeden Türk lirasının daha da değer kaybetmesine, enerji maliyetlerinin yükselmesine, alım gücünün düşmesine neden olacaktır.

Bugün Meclise getirilen maden yasa teklifi demokratik süreçlerden geçerek Meclis gündemine getirilen bir yasa teklifi değildir. Maden yasa teklifi 29 Ocakta üyelere iletilmiş ve 31 Ocakta Komisyonda görüşülmesi öngörülmüştür. Bu ne demektir? Sivil toplum temsilcileri olan odalar, sendikalar, dernekler ve demokratik kitle örgütlerinin görüşü alınmadan oluşturulan bir kanun teklifidir. Yangından mal kaçırırcasına çıkarılan bu kanun teklifinde toplumsal yarar ve kamusal nitelik gözetilmemektedir. Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemiyle iktidar partisi yasama kurumu olan Meclisi sermaye sahipleri için bir notere dönüştürmeye çalışmaktadır. Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ülkede oluşturulan talan kültürünün bir sınırının olmadığını göstermektedir. Madenlerin oluşturacağı doğa tahribatını dikkate almayan bu kanun teklifi için önemli tek şey yandaş şirketlerin servetlerine servet katması olacaktır. AKP'nin yirmi üç yıllık iktidarında Maden Yasası'nda 21 defa değişiklik yapılmıştır. Daha İliç'te siyanürlü toprak altında kalan 7 cansız bedene ulaşılmadan şimdi bir başka Maden Kanunu değişikliğiyle karşı karşıyayız. Ülkenin kaynaklarını denetimsiz bir şekilde sermayeye açan AKP iktidarı İliç'te onlarca kurumun ve kişilerin bütün uyarılarına kulak kapatarak bir faciaya neden olmuştur. Orta Doğu'nun yaşam kaynağı olan Fırat'ın kenarına, fay hatlarının üstüne siyanür havuzları inşa etmek iktidarın madencilik konusundaki bir başka sorumsuzluğudur. Şimdiye kadar yapılan 21 değişikliğin sermayenin isteği doğrultusunda yapıldığı; sermayeye muafiyetler, vergi teşvikleri, vergi afları... Çalışma koşullarının düzenlenmesi yapıldı ama bunlar yapılırken oradaki emekçilerin, çevre halkının, yöredeki diğer bileşenlerin görüşleri dikkate alınmadı.

Cumhuriyetin kuruluşundan AKP'nin iktidar olduğu döneme kadar yaklaşık 2 bin maden ruhsatı verilmişken AKP döneminde bu sayı 3 bin civarındadır. Bu rakamlar bile tek başına bu iktidarın ülkenin doğal kaynaklarını sermayeye nasıl peşkeş çektiğinin en bariz örneğidir. Ülkenin geleceğinin söz konusu olduğu bu durumda, verilen maden ruhsatları için denetimler düzgün yapılmıyorken bu Maden Kanunu teklifiyle tam bir denetimsizlik hâli oluşturulmak istenmektedir.

Geçim kaynağı ağırlıklı olarak tarım ve hayvancılık olan bölge illerinde yerel halkın görüşü ve onayı alınmadan ruhsat verilen GES, HES, kum ocakları, taş ocakları, mermer ocakları doğayı tahrip etmekle birlikte bölge illerinde tarım ve hayvancılığın da bitmesine neden olmaktadır. Sadece Diyarbakır'da son beş yılda 200'den fazla petrol arama ve çıkarma sahası faaliyete geçirildi. Diyarbakır'da tarım arazileri, mera ve ormanlık alanların üzerine kurulan petrol arama ve çıkarma sahaları 35 bin hektar tarım arazisinin yok olmasına neden olmuştur.

Vekili olduğum Iğdır ili Avrupa'nın en kirli havasını solumaktadır. Kirli havası nedeniyle kanser, KOAH ve göğüs hastalıkları çok yoğun olarak görülmektedir. Havasının bu denli kirli olmasının nedenlerinden biri de Iğdır'da yoğun olarak açılan taş ve kum ocaklarıdır. Taş ve kum ocaklarından yayılan toz partikülleri hava kirliliğinin yanı sıra tarım alanlarına da ciddi zararlar vermektedir. Denetimsizce açılan taş ve kum ocakları rüzgâr ve toprak erozyonuna neden olurken tarım ve mera alanlarını yok etmektedir. Halkın kadim üretim topraklarını el koyma yöntemiyle zehir saçan santrallere, taş ve kum ocaklarına dönüştürmek açık bir mülksüzleştirme ve gıda krizinin yaşandığı bu yüzyılda halkın sağlığını ve geleceğini açıkça tehlikeye atmaktır.

Güvenlikçi politikalar sonucu bölge illerinde sermayeye peşkeş çekilen doğal kaynaklar var olan sorunları büyütmekten başka bir sonuca ulaşmamaktadır. Ülkedeki ekonomik çöküntünün yegâne sebebi Kürt sorunudur. Güvenlikçi politikalar ve çatışmalı ortamla sermaye silaha, tanka, topa aktarılmaktadır. Güvenlik amacıyla enerji ve gelir elde edilmeyen santraller, barajlar yapılmaktadır. Yapılan bu santraller ve barajlarla ekolojik kırım yapılmakta, tarım ve mera alanları yok edilmektedir. Güvenlikçi politikalarla hukuk yok sayılmış, Anayasa rafa kaldırılmıştır. Ülke sermayesi "güvenlik" adı altında silah sermayedarlarına harcanmaktadır. Kürt sorunu yaşadığımız ekonomik sorunların asıl nedenidir. Kürt sorunundaki çözümsüzlükten kaynaklı ekonomik buhrana düşen, ülke ekonomisini kurtarmaya çalışan iktidar, ülkenin doğal kaynaklarını sermayeye peşkeş çekmektedir. İktidar şunu bilmeli ki ülkenin kaynakları sermayeye peşkeş çekilerek değil, Kürt sorununun demokratik yollarla çözümü gerçekleştiğinde ülkede yaşanan bu ekonomik buhran da son bulacaktır. Kaz Dağları'ndan Soma'ya, Soma'dan İliç'e, İliç'ten Şırnak'a, Şırnak'tan Hakkâri'ye kadar iktidarın yandaşlarına ülke kaynaklarını peşkeş çekmesi bu ülkenin geleceğini ipotek altına almaktadır.

Değerli milletvekilleri, Zonguldak ilimizde Vezir Muhammed Nourtani'nin yanmış cesediyle ilgili haberleri hepimiz okumuşuz. Kaçak bir kömür ocağında çalışan Afgan Vezir Muhammed bir iş kazası geçirdikten sonra kaçak madenin sahipleri tarafından diri diri üzerine benzin dökülerek yakılmıştır. İktidar, mevcut hâlde bile denetimi sağlayamıyorken bu kanun teklifiyle tam bir denetimsizlik hâli ortaya çıkacaktır.

Cumhuriyet tarihinin en büyük maden kazası olan Soma maden kazasında 301 canımızı kaybetmemize rağmen şu an bu durumdan kaynaklı tek bir tutuklu kalmadı ancak bu davayı takip eden avukatlar Can Atalay ve Selçuk Kozağaçlı hâlen cezaevinde tutulmaktadır. Göz göre göre 301 canın kaybedildiği Soma faciasından iktidar hiçbir ders almamış olacak ki denetimsizliği daha da artıran bu kanun teklifini Meclisten geçirmeye çalışıyor.

Türkiye, maden kazaları sıralamasında dünyada ilk sıralarda yer almaktadır. Dünyanın en büyük kömür üreticilerinden Çin'de 100 milyon ton başına düşen ölüm sayısı 127, Amerika'da 100 milyon ton başına düşen ölüm sayısı 6 olurken Türkiye'de maalesef bu rakam 722 olarak kaydedilmiştir. Tüm bu rakamlar gösteriyor ki Türkiye'de şirketlerin kazançları insan hayatından daha önemlidir.

Maden Kanunu teklifinde işçi, iş güvenliği ve emek yer almamaktadır; maden şirketlerinde yaşanan iş cinayetlerini, kazalarını, işçilerin yaşadığı hak gasbını önleyecek ve iş güvenliğini artıracak önlemler yer almamaktadır. İktidar, ülkenin doğal kaynaklarını tabiri caizse "sömürge madenciliği" adı altında uluslararası şirketler için bir av alanı hâline getirmiştir. Önlem alınmadan, ülkenin yararı düşünülmeden halk sağlığı yok sayılarak şirketlerin yararına yapılan tüm düzenlemelerde bunu görüyoruz. Bu teklifle yapılan değişiklikler, doğal kaynakların daha iyi korunması ve madencilik faaliyetlerinin denetlenmesi yerine, ruhsatların daha kolay ve keyfî bir şekilde dağıtılmasına yol açacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın Sayın Hun.

YILMAZ HUN (Devamla) - Yirmi üç yılda verilen maden ruhsatlarıyla bu ülkenin ne katma değeri arttı ne de yoksulluğu azaldı. İktidar, maden şirketlerinin keyfî isteklerini yerine getirmek için her türlü imkânı sağlamak amacıyla bu kanun teklifini Meclise getirmiştir. Bizler, DEM PARTİ olarak, halkın yararı gözetilmeden, doğa tahribatına neden olacak bu kanun teklifine karşı olduğumuzu belirtiyoruz, tekrardan 1 Mayısı kutluyoruz. Özellikle KHK'li arkadaşlarımızı, yoldaşlarımızı, bir KHK'li olarak, onların da 1 Mayıs Bayramı'nı kutluyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)