| Konu: | 24 Nisan 1915'in yıl dönümüne, 22 Nisanda Kürt basını çalışanlarının 126'ncı yılı kutlanırken Türkiye'de ve Belçika'da özgür basın emekçilerinin gözaltına alınmasına, 81 yaşındaki Makbule Özer'in Adli Tıp Kurumunun verdiği "cezaevinde kalabilir" raporuyla tekrar tutuklanmasına ve hasta mahpuslara, Atatürk, bayrak, İstiklal Marşı gibi sembollerin ve değerlerin istismarına dayanan bir algı operasyonuyla karşı karşıya olduklarına ve Adalet Bakanının "Partiler kapatılabilir." açıklamasına ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 75 |
| Tarih: | 24.04.2024 |
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 24 Nisan 1915'in yıl dönümündeyiz. Bu büyük felakette, bu büyük suçun işlendiği tarihte, bu büyük kırımın yaşandığı tarihte yaşamını yitirenleri saygıyla anıyorum. İttihat Terakkinin ırkçı, tekçi anlayışıyla Anadolu ve Mezopotamya'nın kadim halklarına olan bu saldırısı Ermeni ve Süryani halklarının diline, tarihine, kültürüne yönelik bir saldırıydı, onları bu topraklardan söküp atmaya yönelik bir saldırıydı.
24 Nisan 1915'te İstanbul'da 250 Ermeni aydın ve siyasetçi evlerinden zorla alınarak sürgüne gönderildi ve süreç başladı ve bu katliam iki yıl içinde tüm Osmanlı coğrafyasına yayıldı. Bu acı hâlâ tazeliğini koruyor ancak ne yazık ki bu acıyla yüzleşilebilmiş değil. Bizler DEM PARTİ olarak bu acıyla yüzleşilmesi gerektiğini savunuyoruz; halkların bir arada, özgür ve eşit bir biçimde yaşamasını savunuyoruz. Büyük felaketin, büyük suçun yıl dönümünde, katledilenleri bir kez daha saygıyla anıyoruz. Bu acı bu topraklarda yaşandı. O zaman bu acıyı dindirmenin yolu da çözümü de bu topraklardır. Bir daha asla diyoruz.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi 22 Nisanda Kürt basını çalışanlarının 126'ncı yılı kutlanırken gözaltılarla karşılaştık. İstanbul ve Ankara'da 9 gazeteci gözaltına alındı; aynı gün Belçika'da da Sterk TV ve Medya TV stüdyolarına baskın yapıldı, 3 gazeteci de orada gözaltına alındı. Hem Türkiye'de hem Belçika'da özgür basın emekçilerine ve halkın haber alma hakkına yapılan bu operasyonlar, bu saldırılar tahmin edeceğiniz gibi tesadüf değildir. Halkın gerçek haber alma hakkını engellemek için Belçika Hükûmetiyle anlaşarak özgür basın emekçilerine ve haber merkezlerine operasyon çekilmiştir. Bir kez daha, net bir şekilde söylüyoruz -artık bunu herkesin içine sindirmesi lazım- gazetecilik suç değildir. AKP-MHP iktidarının özgür basına tahammül edememesinin nedenlerini biliyoruz, hakikatlerin duyulmasını istemiyorsunuz. Gazeteciler, siyasetçiler, aydınlar, masum binlerce insan şu anda cezaevinde, Türkiye cezaevleri âdeta bir toplama kampına dönüşmüş durumda, Türkiye bir açık cezaevi hâline döndü ama siz ısrarla siyasetçileri, gazetecileri cezaevine gönderme peşindesiniz. Buna son verme zamanı gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, geçen hafta burada Hatice Yıldız'dan bahsettim, 74 yaşında, yaşlı, hasta bir kadının nasıl tutuklandığına dair ve cezaevinde fenalaşması sonucu yaşananlardan bahsettik; bu konuda bir duyarlılığa davet ettik, hem Meclisi hem Adalet Bakanlığını hem de ilgili kurumları. Biz burada bunlardan bahsediyoruz, buna karşı âdeta, inanılmaz bir saldırıyla yeniden karşılaşıyoruz. Van'ın Edremit ilçesinde 9 Mayıs 2022 tarihinde tutuklanan ancak sonra sağlık sorunları nedeniyle 7 Eylül 2022'de tahliye edilen 81 yaşındaki Makbule Özer, Adli Tıp Kurumunun verdiği "Cezaevinde Kalabilir." raporuyla 22 Nisanda tekrar tutuklandı. Ben, Adli Tıp Kurumunda görevli olan doktorların tıp etiğinden nasibini almadığına inanıyorum; hatta acaba tıp fakültesi mezunu mu bunlar, yoksa Mengele enstitüsünden mi mezun olmuşlar? 81 yaşındaki bir insana, yüzde 61 engeli olan bir insana "Cezaevinde Kalabilir." raporu vermek nasıl bir akıl tutulmasıdır, nasıl bir tıp anlayışıdır, etiğidir? Anlayan beri gelsin. Makbule Özer 81 yaşında, Besra Erol 65 yaşında, Hatice Yıldız 75, Hanife Arslan 76; adını sayamayacağımız yüzlerce hasta tutsak mahpustan bahsediyoruz. Bu hangi hukuk, bu hangi vicdan? Hangi akıl bu insanları tutuklayıp cezaevine gönderiyor? Neneniz, dedeniz yaşındaki insanlara "örgüt üyesi" "örgüte yardım yataklık" "örgüt propagandası" gerekçesiyle zulmetmeye devam ediyorsunuz. Biz biliyoruz bu zulmün arkasında ne var, çok iyi biliyoruz ama bu yol, yol değildir. Dolayısıyla Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Türkiye'nin yeni bir anayasaya kavuşması...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Şimdi, bu sözleri söyleyen bir grubun sonuçta Türkiye'ye reva gördüğü, işte, 81 yaşından 16 yaşına kadar, 17 yaşına kadar tüm insanları sadece ve sadece Kürt oldukları için cezaevine yollamak olursa, burada tabii ki bu sözlerin samimiyetini de sorgularız.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bir de bir trol meselesiyle karşı karşıyayız. Atatürk, bayrak, İstiklal Marşı gibi sembollerin ve değerlerin istismarına dayanan bir algı operasyonuyla karşı karşıyayız. Evet, 31 Mart seçimleri yaşandı, biz kayyumları süpürüp attık, hatta AKP'de olan belediyeleri de geri aldık, büyük bir başarıya imza attık. Bu başarı sadece Kürt coğrafyasında değil, bütün Türkiye coğrafyasında yaşandı. Şimdi, âdeta bunun intikamını alan bir akılla, bir trol dalgasıyla karşı karşıyayız. Biz bugüne kadar bu trol işlerini çok gördük ama bakanların trollendiğine ilk defa tanık olduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Tamamlıyorum.
İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanının yaptığı açıklamalar akılla izah edilecek bir şey değil. Gerçi İçişleri Bakanı anladı meseleyi, daha sonra bir açıklama yaptı ama Adalet Bakanı hem trollendi hem trollemeye devam ediyor ve bu meselede bir algı yönetiminin parçası olduğu gibi, bugün ve dün yaptığı açıklamalarda parti kapatma meselelerine konuyu getiriyor, bir adalet bakanı için bir utanç meselesi olması gereken parti kapatma meselesini bir de toplumu yanıltarak dile getirmeye devam ediyor. Bakın, yüzde 50 zihinsel engelli bir insanın, Uğur Gezer'in yapmış olduğu bir çıkış nedeniyle -ki kendisi cezai ehliyeti olmamasına rağmen tutuklandı- bunun üzerinden bir algı operasyonuna devam ediyor ve bu konuda diyor ki: "Partiler kapatılabilir." Ya, siz Adalet Bakanısınız, siz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarından nasıl bihaber olabilirsiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Tamamlıyorum.
Bu içtihatlar nedeniyle zaten bu hukuk dışı iddianame hazırlanmış durumda şu anda. Siz bundan da bihabersiniz ama ben size söyleyeyim: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ihlal kararı vermediği 1 tane dava var. Hangisi biliyor musunuz Yılmaz Tunç? Refah Partisi davası. Refah Partisi davasının da terörle ilgisi yok, o dönemin aslında bir darbe mekaniğinin yaratmış olduğu laik cumhuriyet ilkesine aykırı eylemlerden kaynaklanmış bir durumdur. Dolayısıyla bütün bu gerçeklik ortadayken, şimdi Adalet Bakanının herhâlde koltuğu ısındı ki bundan dolayı kendi de bu trol mekanizmasının içine balıklama dalmış durumda. Eğer bu ülkede bir şey kapatılacaksa İletişim Başkanlığı kapatılsın. Türkiye ondan sonra samimi siyasi diyaloglara kavuşabilir diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.