GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Turist Rehberliği Meslek Kanunu ile Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:72
Tarih:17.04.2024

ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) - Merhaba Sayın Genel Kurul.

Bu kanun teklifiyle ilgili söylenebilecek çok kısa şey var; birçok şey, itirazlar zaten bütün gün söylendi. Tamamen şirketlerin çıkarına olan, sermayeden yana olan bu kanun teklifi bütün maddeleriyle geri çekilmeli ve turizm emekçilerinin, turizm meslek örgütlerinin, sendikaların ortaklaşa karar vereceği bir şekilde yeniden düzenlenmeli. Bu kanunla ilgili söyleyeceğim şey bu kadar.

Asıl söylemek istediğim ise bugün Sincan'da 18'i tutuklu 108 arkadaşımızın yargılandığı Kobani davasının, daha doğrusu iktidarın yargı eliyle kurguladığı kumpas davasının 82'nci celsesi vardı. Tek bir gün bile tutuklu kalmaması gereken arkadaşlarımızdan hiçbiri tahliye edilmedi. Halkların Demokratik Partisinin kriminalize edilmeye çalışıldığı ve -iktidarın bizzat yargı eliyle- tüm halkların eşitlik ve özgürlük temelinde bir arada yaşama arzusuna bir saldırı bu dava. Bakın, bu davada ne oldu? İsterseniz 2014 yılına gidelim. İktidar bizi neyle tehdit ediyor? Çünkü 2014 yılı Haziran ayında IŞİD'in Musul'u işgali, daha sonra 3 Ağustosta Şengal'de büyük bir Ezidi katliamının yapıldığı aylar bunlar ve o aylarda yani hazirandan ağustosa kadar esasen tüm dünyada, bizim Orta Doğu coğrafyasında, kürdistan coğrafyasında, Türkiye coğrafyasında, Latin Amerika'da, Avrupa'da halkların eşitlik ve özgürlüğünü isteyen tüm devrimciler, tüm demokrasi isteyenler sokaklardaydı, Kobani direnişiyle dayanışma hâlindeydi ve o arada 70 bin kişi Suruç'a sığındı -Kobani'nin hemen karşısındaki ilçeye biliyorsunuz- 70 bin kişinin sığındığı Suruç'ta temmuz ayında 30'a yakın kadın örgütü, feministler, savaşa karşı kadın inisiyatifleri, hep birlikte biz oradaydık. Neler yaşanıyordu? IŞİD barbarları, IŞİD katliamcıları gelip burada, Türkiye'deki hastanelerde tedavi edilirken Kobani direnişinde olan, IŞİD barbarlığına karşı savaşanlar sınırda ölüme terk ediliyordu; yetmiyor, onunla dayanışmak isteyenler bizzat öldürülüyordu. İşte, böylesi bir dönemde, özellikle kadınlar için IŞİD'in nasıl bir dünya istediğini bilen kadınların büyük oranda sokaklarda olduğu bu dönemde Birleşmiş Milletler bizzat en üst sekreteriyle Kobani'yle dayanışma çağrısı yaptı, bütün enternasyonal örgütler Kobani'yle dayanışma çağrısı yaptı ve Halkların Demokratik Partisinin buna -bizzat bizim coğrafyamızdaydı- kayıtsız kalması beklenemezdi. Halkların Demokratik Partisi Kobani direnişiyle dayanışma için bir çağrı "tweet"i attı, bütün dava bu "tweet" üzerinden görülüyor ama biz biliyoruz ki IŞİD barbarlığına karşı direnişte mücadelede olanların her biri halkların eşit, özgür şekilde yaşayabileceği bir dünya tasavvur ederken, Rojava'da buna önayak olunurken, başka bir toplumsal hayat kurgulanmaya çalışılırken AKP iktidarı, AKP-MHP iktidarı ellerini ovuşturmuş Kobani'nin düşmesini bekliyordu. O dönemi hatırlarsınız, 7 Ekimde bizzat Erdoğan "Kobani düştü, düşecek." diye büyük bir sabırsızlıkla bekliyordu ama ne oldu? Kobani direnişi tüm dünyaya örnek oldu, tüm dünyanın gözü kulağı Kobani direnişindeydi ve 1 Kasımda Kobani kurtuldu. 1 Kasımda Kobani kurtulduktan sonra o coğrafyada bütün savaş koşullarına rağmen başka bir hayat inşa oldu. AKP iktidarı, IŞİD yandaşı AKP iktidarı... Bugün de IŞİD'in Türkiye'de yuvalandığı her gün basına konu oluyor, dünyanın neresinde IŞİD'le ilgili bir saldırı, katliam varsa yolu mutlaka Türkiye'den geçmiş oluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Saki, lütfen toparlayın.

ÖZGÜL SAKİ (Devamla) - Tabii ki.

Bunların yargılanması gerekirken, AKP-MHP iktidarı -yargı yoluyla- eşitlik, özgürlük isteyen bu mücadeleyi kriminalize etmek için bazı arkadaşlarımızı yedi yıldır, bazılarını dört yıldır tutuklu olarak yargılıyor. Tek bir gün bile tutuklu kalmamaları gereken arkadaşlarımız tutuklu olarak yargılanıyor. Ve eşitlik, demokrasi isteyenlerin davaya müdahillik talepleri reddedilirken Diyanet İşleri Başkanlığı -sanki üstüne vazifeymiş gibi- IŞİD'in "Kürtlerin canı, malı, kadınları helaldir." fetvasına rahmet okutacak bir şekilde HDP'ye "sapkın" diyerek buraya müdahil olabiliyor.

Biz diyoruz ki: Bugün, 82'nci celsede yine tek bir arkadaşımız bile salıverilmedi, 16 Mayısta son celse olacak; arkadaşlarımız derhâl, derhâl serbest bırakılmalı, IŞİD'i koruma, kollama görevinden AKP iktidarı artık vazgeçmeli ve barışın yolları tekrar, bu kararla birlikte inşa olmalı. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)