Konu: | Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 67 |
Tarih: | 01.03.2024 |
OKAN KONURALP (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tali komisyon olarak Dijital Mecralar Komisyonunda görüşülmesi gereken bir maddeler bütünü hakkında söz almış bulunmaktayım.
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'nun 6'ncı maddesinin (2)'nci fıkrasının (e) ve (g) bentlerinde yapılacak değişiklik Anayasa'ya aykırılık iddiamızı taşımakta. Fakat bu değerlendirmeyi yapmış olmama rağmen şunu da vurgulamak isterim ki konunun pek çok uzmanı tarafından belki de bu torba yasanın en derli toplu maddelerinden biri olarak da bunları gördüğümüzü ifade etmek de gerekiyor. Konunun uzmanları, Avrupa Birliği müktesebatına uygun bir düzenlemenin yapılmış olduğuna dair ön değerlendirmelerini yaptılar fakat "Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz." misali, Türkiye'deki mevcut hukuk düzenini, mevcut kanunları dahi nasıl daha kötü bir örneklem üzerinden de uyguladığınızı düşündüğümüzde bu maddelere yönelik de bazı çekincelerimiz, endişelerimiz var, bu endişelerle ilgili kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Örneğin, özel nitelikli kişisel verilerin sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından işlenmesinin gerekli olması, başka bir veri işleme şartı olarak düzenlenmekte. Buna göre, Sağlık Bakanlığı ile her türlü sağlık kuruluşunun ve Sosyal Güvenlik Kurumunun bu bentte yazılı amaçlarla tuttukları veriler ve kayıtlar bu kapsamda değerlendiriliyor. Bu çerçevede, özel sağlık kuruluşlarının bu kapsamdan çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca bu bentte yazan kurumların hangi tür verileri işleyebileceğinin de açık olması gerektiğini düşünüyoruz.
Öte yandan, dinî aidiyet gibi verilerin Sosyal Güvenlik Kurumuyla veya Sağlık Bakanlığıyla ilgisi olmadığını, dolayısıyla Anayasa'nın 20'nci maddesinin üçüncü fıkrasında çizilen sınırların ihlal edildiğini düşünmekteyiz.
Öte yandan, üyelik dışında eski üyelerle temas hâlinde bulunan kişilerin verilerinin işlenmesinin de hukuken Anayasa'ya aykırı olduğunu düşünüyoruz. Bir başka sorun olarak da bu tür kuruluşlar açısından üyelik tesisi, kanunlarda ne tür bilgilerin isteneceğine ilişkin bilgilerin alınması ve başvuru formlarının veya hukuki belgelerin doldurulması öngörülüyor, dolayısıyla üyelik formlarında bu tür ibarelerin yazılarak, zorunlu olarak doldurulmasını talep etmenin de Anayasa'nın 20'nci maddesini ihlal edici nitelikte olduğunu değerlendiriyoruz.
Bu çerçevede, bu konuyla ilgili düşüncelerimizi çok özel olarak, çok teknik bir şekilde böyle ifade etmiş olduk fakat geldiğimiz nokta itibarıyla artık bir finale doğru yaklaşıyoruz, şunları da söylemeden edemeyeceğim, bunları da sizlerin değerlendirmesine bırakıyorum. Hazreti Muhammed'in bir hadisi vardır, bilirsiniz: "Bir yanlış görürseniz elinizle düzeltin, buna gücünüz yetmezse dilinizle düzeltin, ona da gücünüz yetmezse kalbinizle buğzedin." der. Buradan şunu demek istiyorum: Özellikle dün yoğun olarak tartıştığımız, arkadaşlarımızın da Komisyonda dile getirdiği özellikle Türk Ceza Kanunu'ndaki düzenlemelerle ilgili getirdiğiniz yeni bir açık Türkiye'nin hukuki geleceği açısından son derece çekinceli sakıncalar içermekte fakat -biz biliyoruz ki- AK PARTİ Grubu içerisinde de burada oylarıyla yani elleriyle bu yanlışı düzeltemeyen, buraya gelerek sözleriyle bu yanlışı ifade edemeyen pek çok arkadaşınızın buğzettiğini yapmış olduğunuz düzenlemenin son derece yanlış olduğunu bizlere ifade ettiğini de tutanaklarla kayda geçirmek istiyoruz. Evet, oylarıyla bizim düzenleme taleplerimize destek olamadılar ama bazen Komisyonda, bazen yemekte, bazen koridorda gördüğümüz pek çok AK PARTİ'li arkadaşın bu düzenlenmeyi bizim kadar beğenmediği, sevmediği ve tehlikeli bulduğunu da en azından isimleri elbette ifşa etmeden bu tutanaklara geçirmiş olalım.
Umarım bu getirmiş olduğunuz kanunlar sizin başınıza da yakın bir zamanda bela olmaz çünkü Türkiye'nin insan hakları evrensel ilkelerine, düşünce ve ifade özgürlüğüne, din ve vicdan özgürlüğüne yönelik mesafesi; bu uygulamalarla, bugün getirdiğiniz, bugün oylarınızla kabul ettiğiniz kanunlarla daha da açılacak ve bundan uzaklaşacağız. Eminim ki kısa bir dönemde yeniden iktidar değiştiğinde bu düzenlemeler yeniden bizim lehimize ve hukuk adına, hukukun üstünlüğü adına yeniden revize edilecektir.
Bir başka konuya da değinmek istiyorum. Biz işte bugün itibarıyla belki de tatile çıkacağız ve bir ay sonra burada yeniden bir araya geleceğiz ve bu dönem içerisinde bir ramazan ayı da yaşanacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Konuralp, lütfen tamamlayın.
OKAN KONURALP (Devamla) - Bu ramazan ayıyla da ilgili şu değerlendirmeyi yapmak isterim; Sayın Meclis Başkan Vekili Bekir Bozdağ çok uzun süre Diyanetten sorumlu devlet bakanı, başbakan yardımcısı olarak görev yaptı, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaktır; son bir cümle olarak bunu da aktarmış olayım: Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ı uyarın arkadaşlar. Bakın, Diyanet memuru "Halil Konakçı" adlı bir hadsizin hadsizliğine dur demesi gerektiğini kendisine iletin; bu, sürdürülebilir bir şey değildir. Ben eminim ki AK PARTİ'li pek çok arkadaşımız da devlet memuru vasfıyla bu devletin maaşını alan, Diyanet İşleri Başkanlığı memuru olan bu soytarının açıklamalarından rahatsızdır; bu, sürdürülebilir bir şey değildir. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Ben sizin de vicdanlarınızın rahatsız olduğuna inanıyorum. Diyanet İşleri Başkanını uyarın, siz de üzerinize düşen görevi yapın; bu ramazan öncesinde ötekileştirici, kutuplaştırıcı ve özellikle de cumhuriyetin kurucu değerlerine yönelik bu saldırgan dilin sahibine gereken yapılsın.
Sevgi ve saygılarımla. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)