Konu: | Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 67 |
Tarih: | 01.03.2024 |
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz 109 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine partim adına, Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi tekrar selamlıyorum.
İkinci bölümde dört ana konu var değerli arkadaşlar: Birincisi, kayyuma ilişkin mesele; ikincisi, Tazminat Komisyonuna ilişkin mesele; üçüncüsü, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'na ilişkin mesele; dördüncüsü, emeklilere verilecek ikramiyeye ilişkin mesele. Bu dört mesele hakkında kısaca görüşlerimi söyleyeceğim.
Şimdi, asıl mesele, bana göre, Tazminat Komisyonuna ilişkin konudur. Şimdi, iç hukuk yolu meselesi bizim gündemimize Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulardan sonra geldi. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni 1988'de kabul ettik, 1989'da yargı yetkisini kabul ettik. O zamandan sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye'den yapılan başvurularla karşılaştı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi esas itibarıyla 13'üncü maddesiyle ilgili içtihatlarını Türkiye'den yapılan başvurulardan sonra oluşturdu. "Neden?" diyeceksiniz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine diğer ülkelerden yapılan başvurularda etkili üç hukuk yolu olduğu için bu maddeyle ilgili olarak içtihat oluşturmamıştı ama faili meçhul cinayetlere, zorla kaybedilmelere, mülkiyet hakkına ilişkin, özellikle köy boşaltmalarına ilişkin, yakmalara ilişkin Türkiye'den yapılan başvurulardan sonra 13'üncü madde içtihadıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi karşılaştı, içtihat oluşturmaya karar verdi ve onlarca içtihat oluşturdu. Ondan sonra zaten Terörle Mücadeleden Kaynaklanan Zararların Giderilmesine İlişkin Tazminat Komisyonu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önerisiyle oluşturuldu. Şimdi, oluşturacağımız bir iç hukuk yolu var bu kanun teklifiyle. Daha doğrusu, kurulmuş bir Tazminat Komisyonuna yeni görevler vereceğiz. Şimdi, bunu bir kez daha ifade ediyorum: Bir, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 13'üncü maddesine ve Anayasa'mızın 40'ıncı maddesine uygun olması lazım ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu konuda ürettiği içtihatlara uygun olması lazım. Yani ayıptır söylemesi, bu konuda doktora tezimi ben 2010'da yazdım: İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve Etkili Başvuru Hakkı. Ve 13'üncü madde içtihatlarından sonra yazdım, Türkiye'de yazılmamıştı böyle bir doktora tezi ve hatta Avrupa'da yazılmamıştı. Niye yazılmamış? Çünkü Türkiye'den yapılan başvurulardan sonra bu içtihatla karşılaştı. Şimdi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarını, 13'üncü maddeyi ve 40'ıncı maddeyi okuduğumuzda bu ihtiyaçları karşılayacak kriterlere uygun bir komisyon getirmiyorsunuz. Şimdi, bugüne kadar oluşturulan komisyonlar, tazminat komisyonları idarenin işlem ve eylemlerine ilişkin ortaya çıkan ihlallerden kaynaklı komisyonlardı ve şu andaki Komisyon da belirli bir zamana ilişkin görev yapan ve kanunla belirli görevleri verilmiş bir komisyondu ama şimdi biz bu yasa teklifiyle Komisyonu kalıcı hâle getiriyoruz, kalıcı hâle ve görevlerini genişletiyoruz. Görevlerini nasıl genişletiyoruz? İdarenin eylem ve işlemleriyle ilgili değil, yargının oluşturduğu mağduriyetle ilgili oluşturuyoruz yani yargıdan kaynaklanan, mağduriyete ilişkin oluşmuş bir ihlalden sonra bir iç hukuk yolu oluşturuyoruz ama oluşturduğumuz iç hukuk yolu idari bir kurul yani Bakanlığa bağlı bir kurul. Dolayısıyla yani bir yargıdan, yargısal bir işlemden yani hukuk mahkemesinde, idare mahkemesinde, ceza mahkemesinde, Yargıtayda, Danıştayda uzun yargılamadan dolayı oluşan bir mağduriyetten dolayı idari bir kurul oluşturuyoruz. Değerli arkadaşlar, bu olmaz yani bir idari kurul, bağımsızlığı ve tarafsızlığı olmayan, yargı yetkilerini kullanamayan bir kurul yargıdan kaynaklı bir mağduriyeti değerlendiremez, işin esasında bir yanlışlık var. Bunu ısrarla Komisyonda anlatmaya çalıştık, ısrarla. Yani bir idari makam, Yargıtayda oluşan bir mağduriyeti değerlendiremez. Nasıl değerlendirecek? Veya bir hukuk mahkemesinde oluşan uzun süreli bir mağduriyeti değerlendiremez; böyle bir yetkiyi veremeyiz. O nedenle, Komisyonda ısrarla söyledik, bakın, 9'uncu maddeye aykırı, Anayasa'nın 9'uncu maddesine aykırı, yargısal yetkiyi devredemezsiniz, yargı makamlarının dışındaki bir makama devredemezsiniz dedik ama kimse bizi dinlemedi. Burada bir kez daha söylüyoruz, bakın, bir kez daha ifade ediyoruz: Böyle bir kurul ancak bir yargı makamı olur, mutlaka olması lazım ama yargısal bir makam olması lazım.
Şunu ifade edelim bir kez daha: Bakın, bir mazeretiniz yok, yirmi iki yıldır iktidardasınız, yargıyı bağımsız ve tarafsız hâle getiremediniz. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu açıldı, 90 bine yakın başvuru yapıldı makul süreden. Neden yapıldı bunlar? Yerel mahkemelerin yeterince çalışmamasından, zamanında karar vermemesinden. Peki, buna ilişkin olarak bir tedbir var mı bu kanun teklifinde? Yok. Dolayısıyla, önce önleyici mekanizmaları oluşturmak lazım ama yargının hızlı, tarafsız, adaleti sağlayıcı biçimde bir düzenleme yapmadan, şimdi sonuçları üzerine, Anayasa Mahkemesi kararından sonra bir düzenleme yapmaya çalışıyoruz. Böyle olmaz, bir kez daha uyarıyoruz.
Bakın, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Komisyonda konuştu makul sürede yargılanma hakkının korunması bakımından ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden Profesör Doktor Selin Esen'den aldıkları bir görüşü de sonuçta Komisyona sundu. Bu görüşlerde, özellikle oluşturulacak bir yargısal makamın bir yargı mercisi olması gerektiği konusunda esaslı görüşler var ama Adalet ve Kalkınma Partisi her zamanki gibi "ben yaptım oldu" mantığıyla Komisyondan geçirdi, şimdi buradan geçirecek. Böyle olmaz ama geçireceksiniz. Hiç olmazsa şunu yapın: Bakın, 180 bin avukat var. Bu Tazminat Komisyonu aynı zamanda yargı işlevi görecek ve yıllarca hukuk, idare ve ceza mahkemesinde dava takip etmiş avukatlara Tazminat Komisyonunda avukatlık ücreti verilmeyecek. Neden verilmeyecek? İdari kurul diyorsunuz, idari kurul diyorsunuz; peki, avukatların bunca yıllık emeği nereye gidecek, bunca yıllık emeği nereye gidecek? (CHP sıralarından alkışlar) Anayasa Mahkemesinden alıyoruz başvuru hakkını, idari bir kurula veriyoruz ama yıllarca dava takip etmiş, emek vermiş avukatın emeğini yok sayıyoruz. Hiç olmazsa Avukatlık Yasası'na bir ek düzenleme yapalım ve avukatlara emeklerinin karşısında nakdî veya nispi, neyse ücret verilsin dedik; bu da kabul edilmedi. 180 bin avukatın mesleki emeği de bu kanunla sömürülmüş olacak aynı zamanda, yok sayılacak. Bunu da bir kez daha buradan ifade ediyorum.
İkinci konu -çok ifade edildi, ben de ifade edeyim- kayyum meselesi değerli arkadaşlar. Ya, arkadaşlar, bir kez daha söylüyorum yani inanın, bakın, Adalet ve Kalkınma Partisinin buraya getirdiği kanun tekliflerini okurken 50 kere düşünmeniz lazım. Şimdi, bize getirdikleri kanun teklifinde yani bu 22'nci maddenin 5'inci fıkrasında 6755 sayılı Kanun geçiyor mu, adı var mı? Bir okuyun lütfen ya, 5'inci fıkrayı bir okuyun; var mı? Bakın, değerli arkadaşlar, atıf yapmışlar; nereye atıf yapmışlar? 6758'de 6755'e. 37'nci maddesini okuyun yani normalde gitmezsiniz o maddeye; okuyun, bakın, ne diyor arkadaşlar? Saklamışlar içine ya. Böyle olmaz dedik, Komisyonda da dedik; böyle olmaz. Siz, şimdi, bundan sonra oluşacak suçlar bakımından, soruşturmalar bakımından nasıl kayyumlara güvence vereceksiniz ya, hem de adli, idari ve cezai yönden bir koruma vereceksiniz, cezasızlık vereceksiniz; bunun anlamı ne? İnanın, bakın, bir daha söylüyorum, bu düzenleme kötü niyetli -bakın, kötü niyetli- insanların aklından geçer ancak. Bundan sonrası bakımından, eğer bu geçerse ne olacak biliyor musunuz? Gözünüze kestirdiğiniz şirkete, holdinge el koymak için bir soruşturma başlatacaksınız; 314'ten zaten her konuda soruşturma başlatabilirsiniz, hiç delil olmasa bile başlatabilirsiniz. Sonra kayyumu belli etmişsiniz: TMSF. Ve oradaki memurlara güvence vereceksiniz. Nasıl bir güvence vereceksiniz? Darbe dönemiyle sınırlı olan, olağanüstü hâl dönemiyle sınırlı olan bir kanun hükmünde kararnameyle vereceksiniz; böyle bir şey yok arkadaşlar, yok yani olamaz böyle bir şey! Ama sizin aklınıza gelmiş ve buraya koymuşsunuz. Bu, kötülük hâlidir arkadaşlar, kötülük hâlidir, önceden tasarlanmış bir kötülük hâlidir. Ve kanunlar böyle hazırlanıyor maalesef, eğer iyi okumayan bir kişi olsa hiç kimse farkına varmadan geçecekti veya şimdi geçecek, bilmiyoruz ne olacağı konusunu ama bu, bir kötülük hâlidir; bunu gerçekten iyi niyetli, vicdanına güvendiğim Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin vicdanına havale ediyorum; bunu sorgulayın. Bu buraya neden kondu? Bize cevap veremediler. Bakın, açık söylüyorum, Komisyonda cevap veremediler. Niye ihtiyaç duyuyorsunuz, şimdi herhangi biçimde bu kayyumlara güvenceye neden ihtiyaç duyuyorsunuz? Cevap veremediler.
Değerli arkadaşlar, üçüncü konu emeklilere verilecek ikramiye meselesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tanrıkulu, lütfen tamamlayın.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bu, bir sadaka değildir, bağış değildir, bir lütuf değildir. Bakın, 2018'de çıkmıştır; 2021'de artırılmıştır, 2.000 lira olmuştur; bunun hak temelli ele alınması lazım. Bu, hak temelli ele alınsaydı, TÜİK enflasyon oranlarına göre artırılmış olsaydı 10.000 liranın üzerinde olacaktı, bizim önerdiğimiz asgari ücret seviyesinde olsaydı 17.000 lira olacaktı. Dolayısıyla, bunun iki üç yılda bir önümüze gelmemesi lazım, hak temelli ele alınması lazım ve objektif kriterlere bağlanması lazım, bu nedenle bu önerimizin de burada dikkate alınması lazım diyorum.
Bu meselelere sığ bakmamak lazım, müzakere etmek lazım, danışmak lazım ve toplumda bundan sonra oluşacak zararları önceden karşılamak lazım diyorum ve hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)