| Konu: | Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 67 |
| Tarih: | 01.03.2024 |
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 109 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım, tabii -karşımız- iktidarı görmeyince konuşmaya çok konsantre olamıyoruz.
Evet, değerli milletvekilleri, biz bin yıllardır çok sayıda devlet kuran büyük bir medeniyete sahibiz. Sahip olduğumuz bütün medeniyetler devlet idaresinde adalet kurumunu hep merkeze almıştır, onun için "Adalet mülkün temelidir." sözü bütün mahkeme salonlarımızda yazılıdır. Bunun yanında "Adalet dinin direğidir." sözü Hazreti Ali Efendimize atfedilerek devlet yöneticilerimiz tarafından da kendilerine hep şiar edinildiği ifade edilir.
Değerli milletvekilleri, önemli olan, bu sözleri mahkeme salonlarına asmak ya da bu sözleri kürsülerden nutuk çekerek konuşmak değildir; önemli olan, devleti gerçekten adalet üzerine inşa edebilmektir; önemli olan, uygulamada adaleti gerçekten esas almaktır. Peki, esas alınıyor mu adalet? Devlet idaremizin merkezinde gerçekten adalet kurumu var mı? Buna gönül rahatlığıyla mutlu olarak "Evet." demek isterdim ancak maalesef yok. Maalesef bugün Türkiye'nin en önemli sorunu adalet sorunudur. Onun için, devletimizin kurumları maalesef büyük bir çürüme yaşamaktadır. Adaletin tesis edilemediği bir ülkede hiçbir kurumu, hiçbir düzeni ayakta tutamazsınız, toplumsal barışı sağlayamazsınız. Bugün ekonomik krizi yaşıyorsak, iliklerimize kadar bu krizi hissediyorsak kimse topu başka yere atmasın; efendim "dış güçler", efendim "Ukrayna krizi", efendim "pandemi..." Bakın, hiç kimse topu başka yere atmasın, bugün Türkiye'de yaşadığımız ekonomik krizin en önemli sebeplerinden biri Türkiye'de adalet kurumunun yara almasıdır, Türkiye'de hukuk güvenliğinin yok olmasıdır. Hukuk güvenliği yoksa yatırımcıyı bu ülkede tutamazsınız, nitekim piyasaları da ayakta tutamazsınız. İktidar eğer ekonomiyi düzeltmek istiyorsa yapacağı ilk iş bozulan adalet sistemini düzeltmektir; bu konuda samimi bir adım atmalıdır iktidar. Buyurun, iyi niyetinizi görelim, biz de size destek verelim çünkü 85 milyon, hepimiz bu konuda aynı gemideyiz, bu krizi hepimiz birlikte yaşıyoruz, ayağa kalkacaksak birlikte kalkalım çünkü bu ülke bizim, hepimizin.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinde, ikinci bölümde hukuk devleti ilkesi açısından, sosyal devlet ilkesi açısından sorunlu gördüğümüz bazı maddelere ilişkin düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
22'nci maddenin açıkça hukuk devleti ilkesini zedelediğini düşünüyoruz. Neden? Birincisi, oluşturulmak istenen norm karmakarışık bir metni içeriyor. Bu normu anlayabilmek için karmakarışık olan başka metinlere de bakmamız gerekiyor çünkü başka metinlerin de kıyasen uygulanacağından bahsediliyor. Hukukçuların bile -bakın, burada birçok hukukçu arkadaşımız aynı ifadeyi kullandı çünkü realite bu- zor anlayabileceği bir metni vatandaşın anlamasını beklememiz imkânsız. Bu hâliyle düzenleme, hukuk devletinin önemli unsurlarından biri olan belirlilik ilkesini açıkça ihlal etmektedir.
Yine, kayyumluk görevini yürütenlere bir sorumsuzluk güvencesi sağlanması da hukuk devleti ilkesiyle asla bağdaşmaz. Değerli milletvekilleri, kayyumların hukuki, idari ve cezai sorumluluğunun olmaması hukuk devletinde asla düşünülecek bir durum değildir. Şirketlerin içi boşaltılacak, sorumluluk olmayacak; mülkiyet hakkı gasbedilecek, buna sebep olunacak, sorumluluk olmayacak; bu, kabul edilebilecek bir şey değildir. Bir hukuk devletinde hiç kimsenin suç işleme hürriyeti olamaz. Bu iktidar ki -bakın, çok önemli bir şey söylüyorum- 12 Eylül darbecilerinin kendileri için sorumsuzluk güvencesi olarak koydukları geçici 15'inci maddeyi 2010 Anayasa değişikliğiyle kaldırarak önemli bir adım atmıştı, hukuk devleti adına önemli bir adımdı bu. O gün haklı bir alkışı almıştı bu iktidar. Bugün benzer bir zırhı kendiniz için yapıyor olmanızı, bunu düşünüyor olmanızı gerçekten anlayamıyoruz. Anladığımız şey şu: İktidarlar değişiyor ama maalesef zihniyetler değişmiyor değerli milletvekilleri. İşte, biz, bu hukuk devleti ilkesini yok eden, bu değişmeyen zihniyetlere itiraz ediyoruz.
Yine, kayyumluk uygulamasının -başka bir şey söyleyeceğim, kanundan ayrı- ayrıcalıklı insanların bir geçim kapısı olmasını da ülkemiz adına son derece yanlış bir uygulama olarak görüyoruz. Neyi kastediyorum? Kayyumluk uygulamasında görev verilenler neden sadece kamu görevlilerinden seçilmez? Değerli milletvekilleri, bu insanlar zaten maaşını alıyor. Bunu düşünerek kamu zararını önlemek yerine birilerini zengin etmeyi tercih eden bu haksız anlayışı reddediyorum. Bu konuda bir düzenleme yapılmalıdır, devletin malı, yetimin hakkı korunmalıdır.
39'uncu madde de emekli bayram ikramiyesiyle ilgili madde, çok tartışmaya sebep oldu. Emeklilerimizin içler acısı hâlini anlatmaya gerek yok sanırım. Emeklilerimiz bugün 10.000 lira maaşla yarını nasıl getireceğini düşünürken emeklilerimizle ilgili iktidar partisinin kullandığı her cümleye dikkat etmesi bir zorunluluktur, emeklilerimize saygının bir gereğidir. Değerli milletvekilleri, 1.000 lira bayram ikramiyesine zam yapıyorsunuz. Bakın, 2018'de bu ikramiye ilk defa verildiğinde 1.000 lira olarak açıklanmıştı, o gün asgari ücret 1.600 liraydı, bu oranla baz alırsak bugün bu ikramiyenin en az 10.000 bin lira olması gerekir, evet, en az 10.000 lira olması gerekir, bunu özellikle hatırlatmak istiyorum. Yine, emeklilerimizin açlık sınırının altında maaş almasını asla kabul etmiyoruz. Bu anlamda da hep söyledik, yine söylüyoruz; en düşük emekli maaşının asgari ücret seviyesine getirilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, değerli iktidar partisindeki arkadaşlarımız; siz de sahada çalışıyorsunuz, biz de çalışıyoruz, çalışacağız. Bakın, seçim zamanı, seçim de geçer, önemli değil ancak sahada emeklilerimizin... Bakın, çok net söylüyorum, bende yetki yok, ben muhalefet partisinin milletvekiliyim, Grup Başkan Vekiliyim ama bende yetki olmamasına rağmen bir emeklimiz bize bir şey dediğinde ben yerin dibine giriyorum ama sizin yüzünüz kızarıyor mu, ben gerçekten merak ediyorum.
Bakın, geçen gün İstanbul'da Sultangazi'de bir vatandaşımız, emekli değil, asgari ücretle geçinmek zorunda kalan bir vatandaşımız aynen şu ifadeyi kullandı: "Sayın Başkanım, oğlum 4'üncü sınıf öğrencisi..." Benim de 4'üncü sınıfta bir çocuğum var. O vatandaşımızın gözleri doldu, benim de gözlerim doldu çünkü bu vatandaşımızın içler acısı hâlidir bu. Aynen şu ifadeyi kullandı: "Arkadaşları tost alıyor kantinden, oğlum tost alamıyor, arkadaşları onunla dalga geçiyor." Burada, tabii, ailelerin de ayrı bir sorumluluğu var, çocuklarına ihtiyaç sahibi olan çocuklara karşı nasıl davranması gerektiğini de aileler öğretmelidir, o ayrı bir eğitim sorunu. Bakın "Oğlum tost alamadığı için arkadaşları tarafından dalga geçildiğini bir baba olarak bana söylüyor, ben ne yapayım, söyleyin." Bakın "Veremiyorum." diyor ve gözleri doldu bu vatandaşımızın. Vatandaşın hâli bu iken vatandaşa geri dönüp "Ekonomik kriz yok, Türkiye büyüyor." demek, gerçekten, ben, böyle bir siyaset... Yerin dibine batsın böyle bir siyaset diyorum değerli milletvekilleri.
Geldiğimiz noktada, Türkiye'nin önemli sorunlarını hep beraber görüyoruz, bu önemli sorunlara çözüm bulmak için birlikte yapıcı siyaset yapmaya gayret gösteriyoruz, göstermeye de devam edeceğiz. Başında da ifade ettim, maddelerde konuşurken de ifade ettim, bir hukukçu olarak biz isterdik ki gerçekten yargının önemli sorunları buraya getirilsin ve biz de onlara destek verelim. Bakın, şu yargı paketinde yargı camiamızın önemli sorunlarına çözüm bulacak devrim niteliğinde bir madde göremiyoruz değerli milletvekilleri. Bunu yapmayın, bunu bu ülke için yapmayın; gelin, yargıyla ilgili önemli sorunları iktidarıyla muhalefetiyle birlikte tartışalım, birlikte masaya yatıralım ve Türkiye'nin adalet sorununa birlikte çözüm üretelim. Adaleti gerçekten devletin direği olacak, gerçekten devletin dini olacak bir kurum hâline getirelim. Bu, iktidarıyla muhalefetiyle hepimizin sorumluluğudur değerli milletvekilleri.
Bu temennilerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)