GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:66
Tarih:29.02.2024

ŞERAFETTİN KILIÇ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 5'inci maddesi üzerine grubumuz adına söz aldım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğu ilkesi Anayasa'nın 2'nci maddesinde belirtilmiş ve bu niteliğinin değiştirilemeyeceği ise 4'üncü maddede garanti altına alınmıştır. Ancak ne hazindir ki birçok uygulamayla en başta hukuk devleti olma ilkesi ihlal edilmektedir. Bu uygulamalardan biri de hiç şüphesiz şu an görüşmekte olduğumuz teklifi kapsayan torba yasa tekniğidir. Torba yasa yoluyla birçok farklı konuda üzerinde yoğunlaşmadan ve paydaşların etkin katılımı sağlanmadan düzenlemeler yapılmaktadır. Bu yasa tekniğiyle getirilen tekliflerin Anayasa'ya uygunluğu ve şeffaflığı tartışılagelmektedir ve bu teknikle yasa yapıldıkça da tartışılmaya devam edecektir. Bugün sekizinci yargı paketi olarak önümüze gelen bu teklifin de en çok tartışılan yönü Anayasa'ya uygun olup olmadığıdır. Bizim sürekli altını çizdiğimiz bir husus vardır: Ne olursa olsun teraziyi bozmayacaksın, zira terazi bir kez bozuldu mu tartılan kim veya ne olursa olsun yanlış tartılacaktır. Nitekim bugün ülke olarak bozulan terazinin ortaya çıkardığı sorunlarla karşı karşıya kalıyoruz. Adalet mülkün temelidir, temel sarsılırsa mülkün varlığı tehlikeye düşmüş olur.

Değerli milletvekilleri, adalet ülkemizde son yıllarda büyük bir yara almıştır. Özellikle hukuk alanında da Türkiye'nin normalleşmeye ihtiyacı vardır. Siyasi kimliğine bakılmaksızın bütün kişiler yasalar önünde eşittir. Mahkemeler siyasi iktidarın müdahalesi doğrultusunda değil, yasaların gerektirdiği şekilde karar vermek durumundadır. Türkiye'de yargının tarafsızlığı, hukukun üstünlüğü temin edilmelidir. Bu bağlamda, ne olursa olsun şimdiye kadar yapılan yanlışlardan geri dönmek, hataları telafi etmek adına atılacak bütün adımları önemli buluyoruz. "Adil yargılanma hakkı" ve "eşitlik" gibi ilkelerin önemini her zaman olduğu gibi bugün de vurguluyoruz. Yargı iktidarın muhalifleri cezalandırma aygıtına dönüştürülmemelidir. Yargının iktidar tarafından araç hâline getirildiği yerde elbette adaletten bahsetmek mümkün olmayacaktır. Adil olmak, adaletle hükmetmek, kul hakkına riayet etmek en başta bizim inancımızın gereğidir. Adil olmanın gerekliliği Kur'an-ı Kerim'de çok sayıda ayetle hatırlatılmaktadır. Bakınız, Nisâ Suresi 58'inci ayette "Şüphesiz Allah size emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah size ne güzel öğüt veriyor. Doğrusu Allah işitendir, görendir." Buradaki hüküm açık ve yeterince anlaşılırdır. Siz eğer sözlerinizde "adalet" derken adaleti ortadan kaldıracak adımlar atıyorsanız o zaman en başta inancınızın gereğini yerine getirmiyorsunuz demektir. Bir yandan Hazreti Ömer'in adaletinden bahsederken diğer yandan mahkemelere baskı yaparak adil yargılanma hakkını gasbediyorsanız adaletle hükmetmiyorsunuz demektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şeffaf olmayan, Anayasa'ya uygunluğu araştırılmamış torba yasa tekniğini yanlış buluyor, yasama faaliyetlerinin Anayasa'ya uygun, şeffaf ve anlaşılabilir olması gerektiğini düşünüyoruz. Aksi takdirde, yapılacak herhangi bir düzenleme birkaç hususta müspet sonuçlar doğursa da diğer taraftan mağduriyetlere sebep olacaktır. Bugün yargıda ortaya çıkan sorunların temelinde kanunu uygulamadaki keyfîlikler yatmaktadır. Bu keyfîliğin yolunu en başta, "Anayasa Mahkemesi kararlarına saygı duymuyorum." diyen Sayın Cumhurbaşkanı açmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kılıç, lütfen tamamlayın.

ŞERAFETTİN KILIÇ (Devamla) - Yargıtay 3. Ceza Dairesi de Cumhurbaşkanınca açılmış olan bu keyfîlik yolunda yürüyerek Anayasa Mahkemesi kararını yok sayabilmektedir. Dolayısıyla, düzgün işleyen bir yargı sisteminin temini evvela bu keyfîliklerin terk edilmesiyle sağlanabilir. Kanun yapanlar ve bunu uygulayanlar bilmelidir ki yarın Hakk'ın divanına varınca orada kurulacak mahkemenin hâkimi de şahidi de Allah'tır. Orada yalancı şahitlik yoktur, avukat yoktur, Yargıtay ve istinaf mahkemeleri yoktur. O mahkemede kayırmacılık, dosya karışıklığı, rüşvet ve iltimas da yoktur; ölçü ve tartı şaşmaz bir teraziyle olacaktır.

Bu duygularla Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)