| Konu: | Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 65 |
| Tarih: | 28.02.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Seçime çok az bir süre kala, bu hafta ara verecek olan Genel Kurulda sekizinci yargı paketini konuşmak üzere toplandık. Gönül isterdi ki -tam da seçim öncesi- gerçek bir demokrasi için adaletin tesisine hizmet edecek yasalarla burada olsaydık ama bırakın adaleti, günbegün inşa edilen faşizmin koridorlarından geçiyoruz; hukuk yok, demokrasi yok, barış yok, bütün bunları sağlayacak aklıselim bir zihniyet de yok. Ama ne var bu teklifte? Torba ile yasayı bir araya getiren bir kavram var, bir akıl tutulması var; 40 akıllı gelsin, 40 hukukçu bir araya gelsin, bu tanıma hiçbir izahat getiremez. Her biri ayrı ayrı tasarı ya da teklif hâlinde gelmesi gereken işler bir araya toplanarak hızlandırılmış şekilde çıkarılmıştır. Yani olağanüstü zamanlarda, ihtiyacı geciktirmeden gidermek için yapılan özel yasa tanımıdır bu. Size göre nasıl peki bu? Siz bu yöntemi nasıl kullanıyorsunuz? Meclisin rutini ve normali hâline getirdiniz. Bir yandan olağanüstü yasa, bir yandan olağanüstü hâl, bir yandan olağanüstü hukuk. Olağan olanı yasak, olağanüstü olanı ise normal hâline getirmek bu iktidarın alametifarikası olmuş durumda. Çok basit bir ifadeyle izah edeceğim, çok basit bir şekilde: Yasalar ne içindir? Hukuki düzen içindir, hukuk ise adalet içindir. Adalet ise halk için, her bir yurttaş için, toplumsal düzen ve bir arada daha güzel, daha insanca yaşamak içindir. Tüm bunları sağlayan, yasanın öznesi ve muhatabı olan yurttaşın yararına fayda sağlamayan yasanın nezdimizde hiçbir değeri de kıymeti de yoktur.
Bakın, bu pakette ne var: Bu pakette Türk Ceza Kanunu'nda var olan hukuksuzlukları sürdüren maddeler var, İnfaz Kanunu var, Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu var, Tazminat Komisyonu var, Kişisel Verileri Koruma Kanunu ve zamlar var -eğer AKP iktidarı yapıyorsa bir şeyi zamsız olmaz bu elbette- bir zam da adli para cezalarına var ama emekliye ise harçlık niyetine verilen, 2.000 TL'den 3.000 TL'ye çıkarılan bayram ikramiyesi var. Yanlış anlaşılmasın, bu ikramiyenin bu maddeye yazılmasının tek sebebi günün sonunda, bu yargı paketi onaylandığında kamuoyunda ne diyecekler? "Sekizinci yargı paketinden emekliye müjde çıktı." diyecekler, bunun için bunu buraya koydular. Çünkü yapmış oldukları tüm hukuksuzlukları... Yine emeklileri kendi rantlarına, aslında kendi ortaya koymuş oldukları sisteme alet ediyorlar burada da; el vicdan diyoruz, başka da bir şey demiyoruz sizlere. Aralarında -az önce saydım size- ne konu bütünlüğü var ne de bir anlam bütünlüğü; derleyip toplayıp içine attığınız bu metin Meclisin iradesini kısıtlamak, denetimi imkânsız hâle getirmek, iktidarın gemisine su torbası götürmekten başka bir şey de değil.
Bakalım neler yok bu pakette: Yaşam hakkı ihlal edilen mahpusların ve ailelerinin haklı taleplerini karşılayan tek bir düzenleme yok burada; yine, idari gözlem kurullarının yetkisini genişletip infaz yakmalarının bahanesi yaptıkları, insanları ölüme terk ettikleri tek bir değişiklik yok bu yasada; en önemlisi, Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu iptal kararlarına karşı hukuki düzenlemeler yok bu yasada. Ne diyoruz? Sizin yaptığınız yasa, yasa değil, bir padişah fermanı ama unuttuğunuz bir şey var: Ne siz padişahsınız ne de bu halk sizin kulunuz ve köleniz diyoruz.
"Biz ne dersek olur" mantığı mafya mantığıdır, çete mantığıdır ve siz bunu sürdürmeye devam ediyorsunuz. Yarattığınız hukuk sistemi, darbecilerle, yolsuzluk ve rüşvet suçu işleyen hâkimlerle, siyasi talimatlarla açılan Kobani kumpas davalarıyla dolu ve hepsi de bu iktidarın kendi elleriyle, kendi iktidarını koruyabilmek için yarattığı bir şeydir ve bu ülkede "Yasa da benim, hukuk da benim." diyen bu iktidarın zihniyetidir. Üst üste yasalar yapmak marifet değil. Hakiki bir hukuk devletinde yasalar yıllarca güncelliğini korur ama bakıyoruz, ne yapılmak isteniyor burada? AKP'nin güncel ihtiyaçlarına hizmet eden bir sistemle karşı karşıyayız.
"İstikrar" kelimesini ağzınıza sakız etmişsiniz, her yerde söylüyorsunuz -sağlıkta istikrar, siyasette istikrar; bunların tamamını söylüyorsunuz- ama gel gör ki yine torba yasada da istikrarsızlığınız, hukuksuzlukta da istikrarsızlığınız ortada.
Sayın Genel Kurul, Türkiye'de hukuk sistemi kilitlenmiş bir durumda, kilidin anahtarı ise İmralı'da yaratılan hukuki garabetten başka bir şey değil. Bırakın düzenlemelerin olumlu olmasını, mevcut yasaları uygulamayan iktidar hukuksuzluklarının kaynağını da tam da buradan alıyor. İnfaz Yasası'na bile baktığımızda hiçbir hükümlü için herhangi bir istisna yok. O zaman neden Sayın Öcalan ve İmralı'da tutulan diğer tutsaklar yıllardır avukatlarıyla, aileleriyle görüştürülmüyor? Nerede, hangi hukukta bu denli ağır tecrit ve mutlak iletişimsizlik hâli söz konusu? Tabii ki yok. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği kararlar ortada, CPT'nin yaptığı tespitler ortada ve yirmi beş yıldır giderek artan tecride karşı yapılan hukuki başvurulara hiç baktınız mı? Tövbeler olsun. Burada yazanların tamamı Türkiye Cumhuriyeti'nin yasasında yer alan şeyler ve buna rağmen dünyada eşi benzeri görülmemiş bir mutlak tecrit hâlinde ısrar ediyorsunuz. Sanmayın ki bu tecrit sadece İmralı içindir. Barışın, demokrasinin ve hukuk devletinin önündeki engellerin kaynağı tam da İmralı'dır. Mutlak tecrit derinleştiğinden beri hukuk sisteminde ve toplumsal adalet duygusunda tek bir ilerleme olmadı. Ne zaman ki tecrit kırıldı, bu topraklara demokratik adımlar atılabildi. Ne zaman ki tecrit mutlak iletişimsizliğe dönüştü, toplumsal krizler de derinleşti. Tam da bu nedenle bir kez daha diyoruz ki hukuk için, adalet için, barış ve demokrasi için bir adım atacaksanız İmralı'daki tecridi kırmakla başlayın. İktidar, Anayasa'yı ve hukukun üstünlüğünü tanımadığı gibi, yargıyı siyasallaştırdığı için memlekette hukuk bitti, tuz koktu artık ya. Henüz çok yakınlarda yaşadığımız yargısal darbenin sonuçları malum. Bir yandan "Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay arasında yaşanan bir yargı krizi." dediniz. Bu bir yargı krizi değil, siz devleti krize sokuyorsunuz, krizden de bir türlü çıkaramıyorsunuz.
Yine, bir hukuk devletinin güvencesi nedir? Anayasa'dır. Ama iktidar ve MHP'ye sorsanız ne diyor? Onlar işlerine geldiğinde bunu kullanırlar, işlerine gelmediği zaman Anayasa'dan bir eser bile ellerine almazlar. Burada, hepimizin gözleri önünde ya, hepimizin gözleri önünde, meslektaşımız ve Hatay halkının iradesi Can Atalay'ın vekilliğini düşürmekle zaten can çekişen hukukun tabutuna çivi çaktınız. Vekillerimizin türlü hukuksuzluklarla vekilliğini düşürmeyi, kumpas davalarıyla yıllarca tutuklamayı kendine görev bilen bir devlet aklıyla hareket ettiğinizi en iyi bizler, bizim vekillerimiz bilir. Demokrasi, özgürlük ve barışa olan düşmanlığınız, Kürt düşmanlığına attığınız her adım size başka hukuksuzluklar için cüret vermiş durumda. Ama sizler şunu çok iyi bilin: Bugüne kadar bu Mecliste yer almış her vekilimiz, bizleri bu Meclise göndermiş halklarımızın adına hakkı da adaleti de hakikati de söylemeye de eylemeye de devam edeceğiz.
Sayın Genel Kurul, gelgelelim allayıp pulladığınız sekizinci yargı paketine. Bu halk yedinci paketten ne hayır gördü de şimdi de -alladınız pulladınız- sekizinci paketten bir hayır görsün. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Nitekim ki öyle de oldu, dağ fare doğurdu. Ortada ne yargı kalmış ne reform, bir paket var sadece; onun içini de açtığımızda hukuk garabetinden başka hiçbir şey çıkmıyor. Komisyon toplantılarında dile getirdik. Türkiye'de hukuksuzluk her yanı sarmış. Cezaevleri cenaze evlerine dönüşmüş, hasta mahpusların sayısı binleri geçmiş, mahpuslar tedavi olmak istediklerinde ise ağız içi aramalarla, kelepçeli tedavi görmeyle karşı karşıya kalıyor. Ezkaza tedavi görmek isteyen kişilere ise şu an yeni bir sistem getiriyorsunuz. Nedir bu? SEGBİS'le hasta muayene etmeye çalışan bir akılla karşı karşıyayız. Cezaevlerinde infaz yakmalarla binlerce mahpusun özgürlükleri engelleniyor. Bu zulme son verecek bir çözüm bu teklifte yok.
Yine, pandemi sürecinde bir kısım mahpuslar denetimsiz olarak tahliye edilirken ceza ve suçlar arası ayrımcılık yapılarak bazı mahkûmlar hâlen ağır koşullarda tutulmak zorunda bırakılıyor ve buna dair bir düzenleme var mı? Yok. Milyonlarca insan bundan haber bekliyor, buna dair bir düzenleme var mı? Elbette ki yok.
Yine, adil yargılamalar yapılmadan cezaevlerinin doldurulduğu yetmezmiş gibi, mahpuslara ya tek kişilik hücrelerde ölümü dayatıyorsunuz ya da bir koğuşun kapasitesini aşan şekilde cezaevlerinde insanları ölüme terk ediyorsunuz. Aylardır gözü kulağı bu pakette olan ailelere ve cezaevlerinde bulunan kişilere açık açık şunu diyorsunuz: Ne hâliniz varsa görün, ben iktidarımı korumaya bakarım. Peki, ne var bu pakette? Adaletsizlik var, hukuksuzluk var, tutarsızlık var, ne ararsan var yani hukukun dışında ne ararsan bu paketin içinde var.
Ve açlık sınırı altında yaşamaya mahkûm edilen emeklilere müjde diye fazladan 1.000 liralık ikramiye veriliyor, 3.000 lira bayram ikramiyesinden bahsediliyor. Soruyorum ya iktidara ve küçük ortağına... Gidin bakalım, 3.000 lirayla bayramı kutlayın, bu mağdur emekli de görsün bakalım nasıl kutluyorsunuz diye. Enflasyona göre 11.000 lira olması gerekirken 3.000 lirayı bu emekliye reva görüyorsunuz. Çok uzak değil, daha üç gün önce İstanbul'da AKP'nin Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Sayın Kurum esnaf gezerken bir emekli diyor ki ona: "Yirmi senedir sizi savundum, artık savunacak yüzüm yok, utanıyorum insanlardan." Biz de buradan diyoruz ki: Utanması gereken o emekçi değil, utanması gereken o halk değil, utanması gereken bu iktidarın ta kendisidir.
Sayın Genel Kurul, aramızda çok sayıda hukukçu var ve olmayan da Anayasa Mahkemesi kararlarının herkesi bağladığını bilir. Tabii ki bundan iktidar ve küçük ortaklarını muaf tutuyorum çünkü onlar işine geldikleri zaman Anayasa'yı ellerine alırlar, işine geldikleri zaman koltukların arkasından gizlerler. Anayasa Mahkemesi oturmuş, kararlar vermiş, sayfalarca karar yazmış ve demiş ki: "Bu maddeleri iptal etmeniz gerekiyor." Fakat sorsanız, bu yargı paketinde buna ilişkin değerlendirme var mı? Asla ve asla yok. İptal edilmesi gereken kararlara uygun şekilde değişmesi gereken önerileri de sunmuş. Bakın, sizin adınıza bunu da yapmış. Fakat bunlar var mı? Asla ve asla yok. Ve bunların en önemlilerinden biri de Türk Ceza Kanunu'nun 220'nci maddesi. Ne diyor? "Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme yasası." Bakın, okurken bile akla ziyan bir yasadan bahsediyoruz. Yahu bir insan ya örgüt üyesidir ya değildir, bunun ortası, sağı, köşesi olamaz ama neden bunu ısrarla tutmak istiyorsunuz siz? Kendi iktidarınızı koruyabilmek için, ağzını açan muhalefete ses çıkarabilmek için; yargı olarak, devlet olarak elinizde bunu sopa olarak tutabilmek için bununla ilgili hiçbir düzenleme yapmıyorsunuz. 120'nin üzerinde vekilinizin imzası var değil mi getirmiş olduğunuz teklifte? Ben soruyorum ya: Bu vekilleriniz -sayı olarak hadi bir kısmının günahını almayayım, yarın öbür gün öbür dünyada bizden hesabını sorarlar- Hamit Yakut hakkında Anayasa Mahkemesi kararını okumuşlar mıdır? Tövbeler olsun, okumamışlardır. Işıkırık, Avrupa İnsan...
ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Okuduk, okuduk.
DİLAN KUNT AYAN (Devamla) - Okumuş olsaydınız bunu yazmazdınız Şengül Hanım, okumuş olsaydınız, yazmazdınız.
ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Sen okumamışsın, teklifin her ayrıntısını biliyoruz. Teklifin ayrıntısına hâkim değilsin.
DİLAN KUNT AYAN (Devamla) - Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Işıkırık hakkında kararını verdi, okudunuz mu? Tövbeler olsun, okumadınız. Yine Venedik Komisyonunun raporu var sayfalarca; okumazsınız siz, okumadınız bunları da. Yine Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserliğinin bununla ilgili sayfalarca raporu var. Tövbeler olsun, bunlar okundu mu? Okunmadı. Peki, ne diyor burada? Hani onlar okumamış, ben size söyleyeyim -belki iktidar vekillerinin bir kısmının kafası karışır- açık açık şunu yazıyor, diyor ki bakın: "Siz, Türk Ceza Kanunu'nun 220/6'ncı maddesini yargının sopası olarak kullanamazsınız." Özetliyorum size bunu, diyor ki: "Bu soyut bir kavramdır, siz burada hâkime bu kadar büyük bir takdir yetkisi veremezsiniz." Yine "Suçun sınırı belli değil." diyor. Siz bunu kendi elinizde tutmak için nasıl anlıyorsunuz? Diyorsunuz ki: "Tamam, biz bunu nasıl bir kılıf olarak uydururuz? Şöyle yapalım: Biz cezayı tayin edelim 'İki yıl altı ay ile altı yıl arası var.' diyelim, yapıştıralım. Ne de olsa muhalefet uyur muyur, bir şey demez, alkışlar eder, zaten araya bu emekliye zammı da koymuşuz, aradan kaynar." Mantığınız bu. Bakın, cezaevlerinde binlerce insan Türk Ceza Kanunu'nun 220'nci maddesinden yargılanıyor ya, ölümler çıkıyor o cezaevinden ya! Mesela nasıl suçlardan yargılanıyor, ben size örnek de vereyim: Bir öğretmen düşünün, bir öğrenci düşünün, barışçıl bir eyleme katılıyor, hop, hemen ona bir yapıştırıyorsunuz 220'yi, hayatının, ömrünün en az beş yılını, altı yılını cezaevinde geçirmek zorunda kalıyor. Yine, önümüz 8 Mart, kadınlar alanlara gidecek ve -8 Martta aslında katledilen kadınlara, kadın mücadelesine dair eylemler, etkinlikler yapılacak- siz bu kadınları susturabilmek için alacaksınız 220'den yapıştıracaksınız bu cezaları, bunun için elinizde tutmak istiyorsunuz. Yine, bunun en net örneklerinden biri: Ali Boçnak, 76 yaşındaydı, Kürtçe hutbe okuduğu için 220'yi yapıştırdınız ve adam cezaevinde yaşamını yitirdi ya! Hiç mi vicdanınız sızlamıyor? Yani insanların sizden beklentisi var, 220'yle milyonlarca insanın hayatını -ailelerini de katarak milyonlarca diyorum- mahvetmişsiniz, bu kadar karara rağmen hâlen buna dair bir düzenlemeyi yapmıyorsunuz.
Bununla bitiyor mu hukuksuzluklarınız? Bitmiyor. Yine, bu yasaya, getirmişsiniz, kayyuma dair bir şey ekliyorsunuz; kayyum sizin pratiğiniz, en iyi siz bilirsiniz. Buraya da kayyumu savunacak kişileri, yine kürdistan coğrafyasından seçilen kişileri koyuyorsunuz ki kendi aklınızla yönetilebilsin diye. Kayyumu en iyi bilen sizlersiniz. Ne yapmışsınız? Örnek vereceğim bunu size, bir kişi yargılandığı sırada -diyelim ki örgüt üyeliğinden bir soruşturma başlatıldı bu kişiye- bu kişinin bir şirketi varsa diyorsunuz ki: "Biz hemen TMSF tarafından kayyum atarız." Peki, bu kayyuma ne diyorsunuz? Günün sonunda bu kişi beraat dahi etse bu kayyumun yaptığı işlemler nedeniyle mali, adli, idari, cezai hiçbir sorumluluğu olmayacak. Böyle bir şey olabilir mi ya? Bu dünyanın hangi yerinde, hangi yasasında bir insan işlemiş olduğu bir fiilden kaynaklı sorumlu tutulamaz? Bir akıl tutulması olması gerekiyor. Bu, kabul edilebilir bir şey değil asla ve asla.
Bununla bitiyor musunuz? Keşke bununla bitseydiniz. Bir yandan da bu kayyum zihniyetiyle beslenen sizler yine örgüt üyeliğinden yargıladığınız kişileri bu alanda tutuyorsunuz ya, günün sonunda beraat eden kişi, o şirketine atanan, aslında şirketini talan eden kişiden hiçbir şekilde bir hak iddia edemiyor. Nasıl ki kürdistan coğrafyasında belediyelere kayyum atadınız, onları zırhladınız ya, aynısını burada da getirmeye çalışıyorsunuz.
Peki, bununla bitiyor mu? Bitmiyor. Bir de bu yasaya ne getirmişsiniz? "Tazminat Komisyonu" diye bir şey eklemişsiniz. Nedir bu Tazminat Komisyonu? Şöyle bir durum söz konusu, bunu da bir örnekle açıklayacağım: Daha önce, hatırlarsanız 2016'da -çok uzağa gitmeyelim- idarenin yetkisini, bağımsız mahkemelerin yargılama yetkisini aldınız, OHAL komisyonları kurdunuz ve bu OHAL komisyonlarıyla tek gecede işinden, aşından, her şeyinden olan kişiler beş yıl boyunca olağanüstü hâl komisyonlarından sonuç beklemek zorunda kaldı. Sonra ne yapıldı? Oradan bir sonuç geldi, aldılar bu defa idare mahkemesine; idareden geldi, aldılar bölge idariye; bölge idareden geldi Danıştaya. Bak, yedi yıl geçmiş, hâlen bu kişilerin mağduriyetleri giderilebilmiş değil. Ya, insan bundan bir ders çıkarmaz mı? "Biz aldık idarenin yani mahkemelerin yetkilerini Adalet Bakanlığına bağlı bir kuruma, birime devrettik ve sonuçta binlerce insan mağdur edildi. Bu ihraç olan insanlar intihar etti, aileleri perişan oldu; biz bundan bir ders çıkaralım ya, ders çıkaralım." denilmez mi? Denilir ama siz diyor musunuz? Demiyorsunuz. Ne yaptınız şimdi peki bu durumda, tekrardan bu Tazminat Komisyonuyla? Şu anda şunu yapıyorsunuz: Diyelim ki bir kişi hukuka aykırı bir şekilde yargılandı, günün sonunda bu kişi beraat etti ve haklı olarak devletten tazminat alması gerekiyor. Siz bu tazminatı bu kişiye vermemek için böylesi bir komisyon kuruyorsunuz. Anayasa'ya aykırılığını artık geçtim... Bakın, Anayasa'ya zaten aykırı çünkü yargılamayı kim yapar? Bağımsız mahkemeler yapar. Şimdi, Anayasa'yı ihlal ettiniz mi? Ettiniz. Hadi diyelim ki bu ihlal halkın yararına, kabul edilemez de hani orayı tartışalım diye söylüyorum; peki, burada da, önümüzde, OHAL komisyonlarının durumu ortada ya, siz yine aynı şeyi ısrarlı bir şekilde buraya getirip halkı mağdur etmek istiyorsunuz. Bu Tazminat Komisyonuyla, bakın, görün; yine devlet aklı, yine AKP'nin aklı... Nedir AKP'nin aklı, ne yapıyor? Şunu diyor: "Ben alacağımı alırsam hemen senden alırım ama iş vermeye gelirse ne yaparım? Komisyonu kurarım, sen git Komisyona bir başvurunu yap, oradan bir karar çıktı, diyelim ki 20 bin lira, o 20 bin lirayı al, beğenmedin, götür idare mahkemesine, olmadı, bölgeye." E, ne olacak? Beş yıl sonunda bu kişi 20 bin lirayı alacak. O kadar can çekişen, aslında o kadar hakkı gasbedilen kişiye siz bunu layık görüyorsunuz çünkü konu sizden çıkacaksa eğer hemen buraya da bunu koyduğunuz bir gerçeklik.
Yine, şunu ifade edelim; aslında tüm bu saydıklarımızın çerçevesinde sizlerin tek bildiği şey şu, halka şunu diyorsunuz: "Mağduriyetiniz umrumda değil, hukuk umrumda değil, gidin, ne hâliniz varsa görün; benim tek istediğim mevcut iktidarımı küçük ortağımla birlikte koruyabilmek." Çünkü küçük ortak izin vermez sizin bunları yapmanıza. Vermediği için siz ne yapıyorsunuz? El mahkûm, iktidar gidecek, bir şekilde korumanız gerekiyor. Halk umurunuzda mı? Değil. Binlerce insan umurunuzda mı? Değil. Ölüme terk edilmiş insanlar umurunuzda mı? Değil, değil, ısrarlı bir şekilde devam ettiriyorsunuz bunu.
Yargı paketinin Anayasa ve hukuka aykırılığını arkadaşlarımız maddelerde tek tek izah edecek ancak sizler şunu çok iyi bilin: Bizler burada bulunduğumuz sürece halkın menfaatine olmayan, halkın yarasına merhem olmayan, demokraside ve hukukta açılan gediklere çare olmayan hiçbir yasayı kabul etmeyeceğiz, paketinizi de kabul etmeyeceğiz. Adaletsizlikle örülen iktidarı kabul etmediğimizi bir kez daha ifade ediyoruz. Boş umutlar dağıtmaya artık son verin. Bu halk torbanızı, paketinizi değil, gerçek sorunlarına, haklı taleplerine cevap istiyor. Bizler göstermelik değil, gerçek adalet sağlanana kadar demokrasi ve hukukun gerekleri için mücadele etmeye devam edeceğiz. Yandaşların, rantçıların değil, ayrım gözetmeksizin yurttaşın, emekçinin, hakkını arayan binlerce insanın yanında olmaya devam edeceğiz diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)